Ye Kürküm Ye!

 

Nasrettin Hocanın meşhur sözlerinden biri.

 

"Akşehir’in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca’yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.

 

- İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?

 

Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:

 

- Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin."

 

Boşuna dememiş hoca bu sözü.

 

Sırtına kürkü geçirirsen her kapı açıldığı ve önünde eğildikleri gibi, sofrada kuzunun en has yerini ikram ederler.

 

Hani bir söz daha vardır; “ya makam sahibi ya da zengin ve paralı olacaksın”

 

Niçin gerekli bunlar?

 

Gereken itibarı veya saygı görmen için tabiî ki.

 

Neyse konumuz iş veya itibar sağlamak değil.

 

Konumuz Vakıf.

 

Konumuz okul ve yurt yapılması.

 

Kahramanmaraş'ımız da son yıllarda o kadar çok vakıflar kuruldu ki;

 

Her köşede bir vakıf binası, her köşede bir vakıf tabelası görmek artık olağan hale geldi.

 

Bu vakıflar ne yerler?

 

Ne içerler?

 

Ne yaparlar?

 

Nasıl geçinirler?

 

Ne kadar bağış toplarlar?

 

Bu bağışları nasıl değerlendirirler?

 

Kamuoyu bilmez, bilmek de istemez.

 

Benim sade vatandaşım vakıf adını duyduğu zaman, bir hoş muhabbet gönül gözüyle bakar, Allah Rızası için bağışta bulunur, (arsa, malzeme, para, vs) ondan sonra takip etmez. Çünkü aklına kötü bir şey getirmez.

 

Hele birde vakfın ismi dile hoş gelip söylenirse hele birazda iktidar gücüne yakınsa gerisi teferruat.

 

Koli koli paketler, torba torba yiyecek giyecekler, yüzlerce binlerce m2 arsalar, paralar, velhasıl oluk oluk gelen bağışlar.

 

Önceki gün telefonum çaldı.

 

Arayan bir sade vatandaş.

 

Sayın Karaaslan: "Zeytin ılıcasında seçim öncesi İmam Hatip Okulu için temel atma töreni yapıldı. Ancak bu okul arsasında bir vakfın hissesi var, vatandaşların hissesi var, bu hisselerin tapuda devri yapılmadan temel inşaatına başlandı. Ilıcadaki vatandaşlar Vâkfa yurt yapılması için bu arsayı bağışlamışlardı? Bu konu ile ilgilenir misin? Senden rica ediyoruz diye söyleyince, hele bir soluklan kardeşim, söz araştırıp yazacağım dedim.

 

Konu İmar olunca hak verirsiniz uzmanlık alanım.

 

Derhal araştırmaya koyuldum. Okul inşaatına başlanılan arsanın, Ilıca 241 ada 1 parsel 3432 m2 taşınmaz olduğunu öğrendim.

 

Bu taşınmazın: 1452 m2'si Onikişubat Belediyesine, 840 m2'si İlim Hizmet ve Yardım Vakfı'na, 1140 m2'si ise takriben 20 - 25 hissedar vatandaşlara ait.

 

Onikişubat Belediyesi bu taşınmaz üzerine İmam Hatip Okulu ve Yurt yapılması adına seçimden önce temel atma töreni düzenliyor.

 

Nede olsa 1140 m2 kendi arsaları var. En büyük hissedar.

 

Ancak diğer hissedarlar hem vakıf hem vatandaşlar ile herhangi bir tapuda devir işlemi yapılmıyor.

 

Bu okul inşaatının yapılabilmesi için (İmar Kanunu) yasal zorunluluklar nasıl yerine getiriliyor?

 

Onikişubat Belediyesinden bu konu ile alakalı bir yetkili ile yaptığım görüşmede:

 

Okul temelinin belediyeye ait arsa üzerine yapıldığını, Vâkfa ait 840 m2 arsanın ise taşınmaz üzerinden ayırıp vâkfa verileceğini belirtti.

 

Ya okul temeli imar planındaki çekme mesafelerine uyularak atıldıysa?

 

Ya bölüp vermenin temel inşaatından sonra imkânı yoksa?

 

O zaman ne olacak?

 

Arsadaki diğer vatandaş hissedarlarla görüşüldü mü? Paraları ödendi mi? dediğimde, bazılarının parasının ödendiğini, geri kalan hissedarların ise haklarının ödeneceğini belirtti.

 

Demek ki, arsadaki küçük hissedarlar ile bir sorun yok.

 

Sorun Vakıf.

 

Belediye ayağını bir tarafa not ederek ilgili arsada 840 m2 hisseye sahip vakfın Başkanı Halit Erayman'ı 0  505 684 .. .. nolu telefonunu arayarak konu ile alakalı röportaj yapmak istediğimi belirttim.

 

Sayın Erayman bir gün sonrası için randevu verdi.

 

Buluşma saati yaklaştığında Başkan Erayman'ı aradım. Başkan nerde görüşeceğiz sözüm üzerine: "Kusura bakma görüşme yapamayacağım. Onikişubat belediyesi ile daha anlaşmadık. Görüşmelerimiz sürüyor..." demesin mi?

 

Ne anlaşması, ne görüşmesi, ortada okul temel inşaatına başlanmış bir durum var dememe fırsat vermeden telefonu kapadı.

 

Arının deliğine çöp sokma misali telefonu kapatmasından huylandım. Ve konunun üzerine daha bir ciddiyetle gitmeye karar verdim.

 

Konuyu hemen Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğüne intikal ettirdim. Görüştüğüm yetkililerden aldığım bilgiler beni daha da düşündürmeye götürdü.

 

Bu Vakfın Kahramanmaraş'ta gayrimenkul zengini olduğu yönündeydi.

 

Maşallah yok yok.

 

Her yerde arsaları var.

 

Kamuoyu adına buradan İlim Hizmet ve yardım vakfı Başkanı Erayman'a soralım:

 

1-Bu ılıcadaki arsa, vakfınıza yurt yapılması için bağış edilmedi mi?

 

Belediye de buraya okul ve yurt yapacak olduğuna göre;

 

2-Belediye ile neyin görüşmesini yapıyorsun?

 

3-Neyin anlaşmasının peşindesin?

 

4-Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğünden 241 ada 1 parseldeki 840 m2 arsa ile ilgili bir yetki belgesi dahi istememişin?

 

5-En son Türkoğlu'nda 657 m2, Pazarcıkta 303 m2 arsalar ile ilgili 15 Nisan'da yetki belgesi almışın?

 

6-Bu arsa için neden, niçin yetki belgesi almadın?

 

7-Görüşüp, anlaşıp öyle mi yetki belgesini alacaksın?

 

Sayın Başkan:

 

Anlaşmak için Belediyeden ne istiyorsun?

 

Dolar mı? Euro mu? TL mi?

 

Yoksa daha kıymetli başka bir arsa mı?

 

Belediye sizden bu arsayı alamadığına göre demek ki sırtınızda hoca misali işlemeli kürkünüz var.

 

Eh bizde Nasrettin hoca gibi diyelim o zaman.

 

"Ye kürküm ye, ye kürküm ye"

 

- - - -