DOĞRU CENNETLİK...

 

Sevgili okuyucularım!

 

Bu şehirde yaşayan insanların siyasiler tarafından yıllardır kandırılışları neticesinde böyle bir başlık kullandım.

 

Gerçekten bu şehir kandırılmaya layık mı?

 

Veya bu şehirde yaşayan insanlar kandırılmaya alışkın mı?

 

Yine önümüzde bir seçim var. 7 Haziran günü her seçmen sandığa giderek oyunu kullanacak. İktidarı yaptıkları veya yapamadıkları  ile, muhalefeti ise iktidarı çalıştıramadığı ile sorgulayıp birde Milletvekili adaylarının şahsına göre, sevecenliklerine göre gidip partilere oy verecekler.

 

Her seçim döneminde olduğu gibi oy'unu kullanan vatandaş evine gidecek, TV karşısında kim kazandı, kim kaybetti seyredecek, üç beş gün konuşacak, sonra günlük hayatın meşakkatine dalacak, bir sonraki seçime kadar bu şehre ne yapılmış, ne yapılacak, kimsenin umurunda olmayacak.

 

Şu an her partinin Milletvekili adayları seçmenin ayağına giderek ellerini sıkmaya, yanaklarından öpmeye, kendini tanıtmaya çalışmaktalar.

 

Bir nevi yarış halindeler.

 

Bu yarış 7 Haziran akşamı sona erer.

 

Biz de 8 Haziran gündüz görürüz mü diyorsunuz?

 

Ne diyelim, görenler o zaman halk arasındaki tabir ile "doğru cennetlik".

 

***

 

YA OLMUŞ OLSAYDI?

 

Bir sade vatandaş.

 

Adı: Ekrem Culfa.

 

 

Aracıyla Tekstil Meslek Lisesi caddesinde giderken, plakasız bir araç görür.

 

Derhal 155 Alo Polis'i arar.

 

Telefona çıkan Memur'a: "Önüm sıra Anadolu Tekstil Meslek Lisesine doğru giden plakasız bir araç var. Ford Focus, gri renkli, şüphelendim. Görevli bir ekip otu'su gelene kadar takip edeceğim" der.

 

O esnada bir trafik ekip aracının kendisini geçmesi üzerine, ekip aracının plakasını verir, ekibe telsiz ile bilgi verirseniz, plakasız aracı durdursun, ne olur ne olmaz der.

 

Telefondaki görevli memur polis; "sen bana talimat mı veriyorsun" diyerek Sade vatandaş Ekrem Culfa'yı tersler.

 

Ekrem Culfa aracını Emniyet Müdürlüğüne sürer, İl Emniyet Müdürü ile görüşmek için Emniyet Nizamiyesine varır.

 

"Emniyet Müdürü ile görüşeceğim. Şikâyetim var." der.

 

Görevli Memur, telefon ile bu randevu talebini yukarı iletir, randevu verilir.

 

Ekrem Culfa yukarı çıkarken, genç bir polis: "şu an Müdür beyin toplantısı var" diyerek kibarca verilen randevuyu iptal edildiğini belirtir.

 

Sade vatandaş Ekrem Culfa hırslı, çıkacağım yukarı Müdür beyle görüşeceğim diyerek yukarı çıkar. Özel Kalem Müdürü karşılar kendisini, konuyu anlatır. Özel Kalem Müdürü not alır. Gereğinin yapılacağını söyler.

 

Buraya kadar yazılanlar sade vatandaş Ekrem Culfa'nın ağzından dökülen cümleler.

 

Şimdi buradan İl Emniyet Müdür'ümüze soruyorum.

 

Sade vatandaş bir ihbarda bulunduğu zaman niçin dikkate alınmaz?

 

Acaba o plakasız araç, bomba yüklü bir araç olabilir mi?

 

Acaba o plakasız araç, seçim üzeri Kahramanmaraş'ı karıştırmak için gelmiş bir örgüt aracı olabilir mi?

 

Acaba o plakasız araç, çalınmış araç olabilir mi?

 

Ne diyelim, bunların hiç biri olmadığına göre şükretmeliyiz.

 

Allah göstermesin," Ya olmuş olsaydı?"

  

 

 

 

 

- - - -