Sevgili okuyucularım!

 

Şair; "Acılar anlatılmaz yaşanır."

 

Atalarımız; "Ateş düştüğü yeri yakar."

 

Bu sözleri hemen hemen herkes bilir ve söyler.

 

Bu yazımı 21 Mart 2015'te MHP’nin kurultay günü dönüşünde Kayseri yakınlarında geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Mustafa Paksoy kardeşime atfen yazıyorum.

 

Mustafa Paksoy.

 

İnce ruhlu, yüreğinde sevgi dolu, küçükle küçük, büyükle büyük, sevecen, dost canlısı, hürmetkâr ve saygılı, sevgili insan.

 

Aramızdan erken ayrıldın.

 

Demek ki; Yüce Yaradan seni bizden daha çok seviyormuş ki, yanına aldı.

 

Kaza sonrası bile emniyet amirinin "Amca hemen hastaneye gitmelisin, bir kontrolden geçmelisin" sözlerine rağmen o soğuk havada alnında boncuk boncuk ter akmasına rağmen “Ben iyiyim siz diğer arkadaşlarımıza bakın, onlara birşey olmasın” diyebilecek kadar alçak gönüllü, kendini düşünmeyen, dost, arkadaş düşkünü.

 

Ne diyeyim yazacak kelime bulamıyorum.

 

Toprağında rahat uyu.

 

Senin için "Elim, kolum. Onikişubat’ın herşeyi" diyen İlçe Başkanı Mehmet Şeker’in sabaha karşı saat 5,30 sularında telefonuyla uyandım.

 

Sesi ağlamaklıydı, konuşamıyordu, yutkunuyordu.

 

"Hayırdır Başkan, bu saatte ne oldu?" deyince; "Abi, trafik kazasında Mustafa Paksoy abimizi kaybettik" dedi.

 

Bir an ben ne diyeceğimi bilemez uyku mahmurluğu ile ağzımdan "Ne oldu, nasıl oldu, neredesiniz başkan?" demem üzerine; "Kayseri’de hastanedeyiz" cevabını aldım.

 

Gün içerisinde Abdulhamithan Taziye Evi tutularak tüm dostlar, partililer, dolup taşmaya başladı.

 

Herkes birbirlerine "başımız sağolsun" sözleri ile sarılıp teselli ediyordu.

 

Gözlerim İl Başkanı Süleyman Öner’i aradı.

 

Kendisini göremedim.

 

"İl başkanı nerde?" diye sorduğumda herkes dudak büktü.

 

İl teşkilatından bazı yönetici arkadaşların haberi alır almaz taziye evine gelmeleri takdire şayandı.

 

Yıllar önce MHP Merkez ilçede başkan yardımcılığı görevindeyken evladımı kaybetmiştim. O zamanki il başkanı dâhil maalesef il teşkilatından hiçbir kimseyi yanımda görememiş ve cenazeye bile katılan olmamıştı.

 

Ne acı değil mi?

 

Aynı partide görev yapıyorsun, en acı gününde; yanında, il başkanı dahil bir üst teşkilattan kimse yok!

 

"Yazık" dedim. "İlimizdeki bu yöneticilerin büyüklenmeleri, kendini beğenmişlikleri, 'her şey benden sorulur, ben ne dersem o olur' dedikleri müddetçe bir yere varamayız ve kazanamayız?" dedim.

 

Ve buradan eski acılarımla birlikte soruyorum:

 

Neredeydin Sayın Süleyman Öner?

 

Telefonların neden kapalıydı?

 

Kaza cumartesi gece 11.30 civarında oluyor ve sen Pazar günü saat 4 gibi Kayseri'de oluyorsun.

 

Saatler sonrası MHP İl Başkanlığı sosyal paylaşım sayfasından yaralılar ile ilgili resim ve yazı yazmak mecburiyetinde mi hissettin kendini?

 

Yoksa Ankara’da MYK üyeliğine M.Akif Paksoy’un seçilmesi ile üzüntüden telefonlarını mı kapattın?

 

MYK deyince buradan sana bir kez daha soruyorum ve cevap istiyorum:

 

Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli, Ankara’da İl başkanları toplantısında 'tüm il başkanları ile birlikte size yönetim kurulunuz ve ilçe başkanlarınızla görüşün ve MYK üyeliği için isim bildirin' dedi mi demedi mi?

 

Siz kimseye danışmadan, yönetiminizle konuşmadan, Ankara'da M.Akif Paksoy isminin MYK için verildiğini duyunca, Sayın Genel Başkana çıkıp 'bizim adayımız Adem Yıldız' dediniz mi, demediniz mi?

 

Kahramanmaraş'ın menfaatlerini Ankara’da savunmak için ne yaptınız?

 

Büyükşehir olmayan küçücük iller bile MYK için mücadele ederken ve Çorum’dan 3 kişi listeye girerken siz hangi çabayı gösterdiniz?

 

MYK Üyeliği için Adem Yıldız ismini söylemek adına Genel Başkan’a çıktığınızda size ne dedi?

 

MYK ismi için gereğini yapmayan, trafik kazası geçiren partiler için 24 saat sonra ortaya çıkan bir il başkanı... Kusura bakma ama ben böyle bir il başkanını geçmişte de istemedim, şimdi de istemiyorum.

 

Umarım gereğini yaparsın...