Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı bugünkü yazısında ''Dünyanın ortasını sormuyorum ha!'' diye yazdı.
NASREDDİN Hoca hikâyelerindendir...
Hani ahali toplanmış sormuşlar:
"Dünyanın ortası neresidir Hocam?"
Hoca bu!
Eliyle sakalını sıvazlamış, bir sağa bir sola adım atmış, sonra durmuş ve ayağını sertçe yere vurmuş "Aha dünyanın ortası burasıdır" demiş…
Ahali şaşkın, hep birden; "Ne diyorsun sen hocam? Dünyanın ortası nasıl bura olur? Kim dedi? Nerden öğrendin?" diye sıkıştırılınca...
"Alın elinize metreyi, ölçün. Dünyanın ortası burası mı değil mi öğrenin?"
*
Tabi bizim hoca gibi bilgiçlik taslayacak halimiz yok!
E o zaman bu hikâyeyi niçin yazdın derseniz?
Anlatayım:
Kahramanmaraş'ı karalara bağlayan 6 Şubat depremi, bağıra bağıra geldi...
Kanal Maraş ekranlarından; Yapmayın, etmeyin, bilim adamları uyarı üstüne uyarı yapıyorlar. Depremin olacağını söylüyorlar. Hem de yüksek şiddette olacak önlem alın diyorlar. Bir an önce ne gerekiyorsa yapılmalı, kentsel dönüşüm ivedilikle başlatılmalı diye feryat figan ettik...
DİNLETEMEDİK...
*
Kulaklarını kapayan yetkililer söylediklerimizi hep kulak arkası etti...
*
Ve asrın felaketi denilen deprem oldu...
Hem de aynı gün içerisinde önce 7.7 şiddetinde 10 dakika sonra 6.8 şiddetinde ve öğle üzeri 7.6 şiddetinde...
Dünya tarihinde böyle yıkıcı bir deprem silsilesi olmamıştı...
Bilim adamları; 500 atom bombası eşdeğerinde olduğunu dile getirdiler...
Tamı tamına 7.396 bina yıkılmış, binlercesi de ağır hasar durumunda kalmıştı...
12 bin 680 şehit verdik...
Binlerce insanımız enkaz altından yaralı çıkarıldı...
Ben de enkaz altından yaralı çıkarıldım...
Sevgili eşimin "Herif deprem oluyor" diye beni uyandırması üzerine uyanmış, onun üstüne kapanmış, onu korumak için çırpınırken saatler sonra aile fertlerimden, biraderim, yeğenlerim ve oğlumun yardıma gelmeleri üzerine, beton yığınları kaldırılıp yaralı kurtarıldım...
Aynı binanın diğer dairesinde oturan iki kızım, torunlarım ve damadım da yaralı kurtarıldılar.
Ancak sevgili eşimi, başına aldığı darbe sonucu kaybettim...
Yine aynı binada oturan dünürlerim, kuzenlerim, eşleri ve çocuklarıyla birlikte enkaz altında çıkarılamadı...
Hepsi şehit oldu. Mekanları cennet olsun...
*
Yıkılan binaların etrafında yakınlarını kurtarmak için çırpınan halkın feryatları arşa yükseliyordu...
Hiç bir yetkili ortada yoktu...
İnsanlar sanki kaderine terk edilmiş gibiydi...
"Kepçe yok mu?"
"Vinç yok mu?" diye haykırışları duymak ve hiç kimsenin elinden bir şey gelmemesi çok acıydı...
*
Kime ne diyeyim kime kızayım...
Deprem ile alakalı uyarıları dikkate almayan başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere tüm sorumluları Allah'a havale ediyorum...
*
Tek depremle ilgili değil, basın mensubu ve bir yazar olarak daha önce de birçok konuda yetkililere ikazlarımızı yapıyor, fikirlerimizi söylüyorduk...
Ama dinlemiyor, bildiklerinden bir adım geri atmıyorlardı...
Yapmayın, etmeyin, yaptığınız yanlış diyorduk...
Kulaklarını kapatıyorlardı...
*
Bir kaç örnek verecek olursam:
Mesela eski garaj arsasını (otobüs terminali) sattılar.
O zaman 52 Trilyon TL'ye...
Ne yaptılar o parayla?
Bu şehre yakışmayan yeni bir belediye binası...
Bir nevi şehre ihanet ettiler...
Çünkü devasa sayılabilecek bir para hiç edilmişti...
Yapmayın, etmeyin dedik...
Madem yeni belediye binası yapacaksınız, şehri üst taraftan görecek yukarı çamlık tarafına yapın, şu anki belediye binasının arsasını satın, maliyetini kat be kat karşılar. Hem yeni bina yapılana kadar oturursunuz, hem de garaj arsasından gelen paraya dokunmamış, o parayla da kentsel dönüşüme hız verirsiniz, deprem için önlem alırsınız dedik...
DİNLETEMEDİK...
*
Hatta bizzat o dönemin belediye başkanı ile baş başa olduğumuzda; "Başkan beni küçük bir kardeşin olarak gör. Gel sözümü dinle. Tekke'de toplam büyüklü küçüklü 2500 adet konut var. Elindeki 52 trilyonu hiç etme. 2500 konut yap. Maliyeti 37,5 trilyon ediyor. ( o zamanki) Tekke Mahallesini oraya taşı. Tekke Mahallesinde ortaya çıkacak 25 bin metrekare arsayı da değil 52 trilyon, 552 trilyona satarsın. O parayla da bu şehri yeniden yapılandırır, senin de şehrin ortasına heykelini diker bu halk." dedik...
YİNE DİNLETEMEDİK...
*
Mesela bu şehre yakışır bir hastane gerek dediler...
Kilometrelerce uzağa götürüp yaptılar...
Yine yapmayın, etmeyin dedik...
Bu halk, Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçesi olarak Yörükselim hastanesine alışkın dedik...
Yeni hastane yeri çok uzak, hastaneye ulaşamadan hasta ölür dedik. Madem hastane yapılacak, Yörükselim hastanesi üst tarafı tek ve iki katlı eski yapılardan oluşmakta, gelin yeni hastane için ne kadar alınması gerekiyorsa bu yapıları kamulaştırın ve yeni hastaneyi buraya yapın dedik...
MAALESEF DİNLETEMEDİK...
(Şu an depremden dolayı, Necip Fazıl Hastanesi'nin durumu ortada)
*
Mesela özel idare binasını kent meydanı yapacağız diye yıktılar...
Yine yapmayın, etmeyin dedik...
Bu binaya bir iş adamı 50 milyon TL veriyor. Alın bu parayı, karşı tarafta bulunan Enurya, Milcan ve diğer binaları kamulaştırıp yıkın, hiç olmazsa olası bir depremde 40-50 yıllık bu binalar tehlike arz etmez, can kaybı yaşanmaz. Kent meydanı diye tutturuyorsanız yine meydan yaparsınız dedik...
BİR KEZ DAHA DİNLETEMEDİK...
*
Şu an Trabzon Caddesi ne durumda, yıkılmış değil mi?
*
Gelelim esas konumuza...
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamasına göre, Kahramanmaraş'ta, 15 müteahhit, 62 yapı sorumlusu ve 2 yapı sahibinin tutuklu bulunduğunu, bir nevi günah keçisi seçildiklerini öğrendik...
Yukarda belirttiğim gibi 7396 binanın yıkıldığını unutmayalım...
Tutuklu sayısı 79 kişi...
Suçlu yalnız bu 79 kişi mi?
Tabi ki hayır...
Günlerce yazıp çiziyorum...
Suçlu kim?
Veya kimler suçlu? diye...
Bu 79 kişinin hemen hemen 70 kişisinin binası, 25-30 yıllık...
Yani 2000 yılından önce yapılmış binalar...
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bile, 6 Şubat depremi sonrası Asrın Felaketi olduğunu belirtiyor ve yıkılan binaların %98'nin 2000 yılından önce yapılan binalar olduğunu dile getiriyor...
Yani oluşan depremin büyüklüğüne, eski yapıların dayanması imkânsız demek istiyor...
*
Kısaca şunu belirtmekte fayda var:
Yıkılan binalar belediyeden ruhsat almışlar mı?
Almışlar...
Yapı kullanma izni almışlar mı?
Almışlar...
O zaman şu sorulara cevap vermenizi istiyorum:
1- Tarım arazilerini kimler imara açtı?
2- İki katlı bina yapılacak arsalara (Bölgelere) 10-15 katlı bina yapılmasına kimler izin verdi?
3- Deprem şartnamesi; 1975-1999-2007-2018 yıllarında değiştirildiği halde, eski şartnameye göre yapılan binalara neden bir uyarı yazısı (Ya güçlendirme yapın ya da analiz yaptırın çıkan sonuca göre yıkıp kentsel dönüşüm ile yenileyin) gönderilmedi?
4- AFAD'ın 2020 risk analiz raporunda, yıkılacak binaların bulunduğu bölgeler tek tek yazılı olmasına rağmen bu bölgelerde bulunan binaların boşaltılması veya önlem alınması neden sağlanmadı?
5- Bu şehirde 9'a kadar imar skandalı yazmış biri olarak soruyorum:
Bu deprem sonrası yukarıda yazdığım hususlar ışığında yıkılan binalardan, kim veya kimler suçlu?
Dünyanın ortasını sormuyorum ha!