Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Başınızı kuma gömün siyasetçiler!..'' diye yazdı.

GERÇEKLERİN eninde sonunda gün yüzüne çıkması gibi bir huyu vardır...

6 Şubat 2023 depremi öncesi defalarca dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör'e; deprem ile ilgili çağrılar yapmış önlem alması için uyarılarda bulunmuş, maalesef ki kibrinden dolayı kulaklarını tıkamış, kılını kıpırdatmamıştı.

Deprem olduktan sonra üç gün sokağa çıkamamış, çıktığında da halkın büyük tepkisine maruz kalmıştı...

Daha önce de yazdım...

Deprem olmadan önce, 2020 AFAD Raporu doğrultusunda gerekli önlemi almayan, halkı uyarmayan, boşaltılması öngörülen bölgelerdeki binaları boşaltmayan tüm kurumlar; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, AFAD Başkanlığı, Büyükşehir Başkanlığı ve İlçe Belediye Başkanlıklarının sorumlu olduklarından bahsetmiştim...

Eğer ki vatandaşlarımız zarar ve ziyanları için bir tazminat yoluna gitmek isterlerse, "2020 AFAD Risk Azaltma Raporunu" delil göstermek suretiyle maddi ve manevi zararlarını tazmin etmek adına sorumlu kurumlar aleyhine davalar açmasını önermiştim...

Bu önerim doğrultusunda birçok ilde bu konuda adımlar atıldığı, şahsıma gönderilen mektuplar ile öğrenmiş bulunuyorum...

Ve dün tarafıma gönderilen bir mektup ekinde, Kahramanmaraş 1. Tüketici Mahkemesine açılan bir tazminat davası dosyasına gelen İzmir 9 Eylül Üniversitesi'nce hazırlanan bilirkişi heyet raporunda; sorumlu kurumların tek tek belirlenmesi karşısında, önerilerimin ne kadar doğru olduğunu gördüm...

Raporda deniliyor ki;

Kahramanmaraş ili içerisindeki yerleşme alanlarında farklı idarelerin ve tarafların ilan edilen deprem riskleri karşısında gereken önlemleri alma sorumluluğu açıktır. Kaldı ki, Danıştay kararlarında deprem kuşağında yer alan bir bölge yürütülen faaliyetlerde idarenin depreme karşı hazırlıklı olması gerektiği ve idarenin bu konuda gereklii çalışmaları, araştırmaları, kontrolleri, denetlemeleri, yapmadığı takdirde mucbir sebebe dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı ortaya konmuştur...

Danıştay 1. Daire Karar Tarihi; 29.06.2007, E. 2005/1353, K. 2007/6248

"Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu dava, yapının üzerinde bulunduğu zemin özelliği, zemin durumuna göre deprem dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldğı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarenin üzerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır.

Olaya bu açıdan bakınca yukarıda yapılan belirleme sonucu olayda idarelerin hareketsizliği söz konusu olmakla öğretide de kabul edildiği gibi idarenin bu hareketsizliğinin" OLUMSUZ EYLEM" olarak kabulu gerekmektedir."

"Bu karardan da anlaşılacağı gibi bir bölgede yürütülen faaliyetlerde idarelerin depreme karşı hazırlıklı olması anlamında farklı açılardan sorumluluğu bulunmaktadır. İdareler gerekli ve yeterli araştırmaları yapmak, bu çalışmaların sonuçlarına uygun kararlar almak, uygulamaların kararlara ve mevzuata uygunluğunu denetlemek ve süreci takip etmekle yükümlüdür. İdarelerin görevli olduğu bir kamu hizmetinde hareketsiz kalması kusur olarak tanımlanmaktadır. Yine kamu hizmetini geciktirmiş, ya da beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olması halinde de hizmetin kötü işletilmesi kapsamında idarelerin sorumlu olacağı anlaşılmalıdır. Bu noktadan hareketle tüm idari faaliyetler bütünlüklü olarak ele alınmak ve varsa idarelerin "olumsuz eylemlerinin" tespit edilmesi durumunda, depremin mucbir sebep olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmelidir..."

**

Yani demek isteniyor ki:

2020 AFAD Risk Azaltma Raporu doğrultusunda; hem Bakanlık, hem AFAD, hem Büyükşehir Belediyesi, hem de ilçe belediyeleri afet yönünden gerekli önlemi almayarak, 2020 AFAD Raporu karşısında hareketsiz kalarak "olumsuz eylem" yaptıkları gün gibi apaçık ortadadır...

**

Bilirkişi Heyet raporuna devam edecek olursam;

AFAD olarak,

2020 tarihli Kahramanmaraş il Afet Risk Azaltma Planı Kahramanmaraş ilinin tehlike ve risklerini belirlemiş olmakla birlikte ve 6 Şubat 2023 ikili depremleri öncesinde, 24 Ocak 2020'de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depremi ile oluşan riskleri dikkate almayıp dava konusu yapının da içince bulunduğu aktif tektonik bölgenin risklerini gösteren İRAP'ın kurumlar tarafından uygulanıp uygulanmadığını kontrol ve takip etmediği için sorumluluğunu tam olarak yerine getirmemiş olduğu kanaatine varıldığı,

**

Büyükşehir Belediyesi olarak;

Planlama ve projelendirme aşamasında afet risklerinin dikkate alınmaması, görev alanında bulunan diğer belediyeler tarafından yürütülen kamusal faaliyetler üzerinde gözetim ve denetim yetkisinin eksik kullanılması nedeni ile sorumluluğunun bulunduğu, nitekim Kahramanmaraş ilinin hem taşıdığı afet riskleri hem de 06.02.2023 tarihi öncesi 2020 yılında yaşanan Elazığ depreminin etkilerini değerlendiren, riskleri tespit etmeye ve ortadan kaldırmaya ilişkin projeler üreten bir kurum olması gerekirken bu sorumluluğu yerine getirmemiş olduğu izlenmektedir.

Sonuç olarak Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi'nin afet riskleri karşısında gereki önlemleri almamak, Plan ve Proje çalışmaları ile denetim görevli açısından kullanım ve işletim sürecine müdahale etmemek yönünden sorumluluğu bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır.

**

Ve son olarak;

Bir bölgenin yerleşim alanı olarak belirlenmesi için imar planları yapılırken (1/5000 ve 1/1000 ölçekli) bölgenin jeolojik ve jeoteknik yapısının araştırılması, zemin etüt çalışmaları yapılarak zemin yapısının tanımlanması, bölgede bulunan fay hatlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Deprem kuşağında yer alan bir bölgede deprem tehlikesi göz önüne alınarak bu alanlarda yapılaşmaya ilişkin tedbirlerin alınması, uygulanması ve denetlenmesi idarenin sorumluluğundadır...

**

İdareler bu sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir.

**

Şimdi tüm Kahramanmaraş halkına soruyorum;

- 2014 yılı Büyükşehir belediye seçimlerine giderken, dönemin belediye başkanı alel acele imar planını açıkladı mı, açıklamadı mı?

- Ve ben o dönem, imar planında ıslak imza bulunmadığını, rantsal birçok kişiye ayrıcalık yapıldığını içeren "İMAR SKANDALLARI" başlıklı 1'den 9'a kadar köşe yazıları yazmama rağmen sessiz kalındı mı, kalınmadı mı?

- 2014 yılında Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen kişi, alel acele işleme konulan imar planı ile ilgili ne yaptı?

- Ya 2019 yılında belediyeciliğin kitabını yazmakla övünülen zat-ı muhterem, 2020 AFAD Raporu masasına konduğu halde o ne yaptı?

- Halkı uyardı mı?

- Gerekli önlemleri aldı mı?

- Sorular çok da şuan yerim dar!

- Eşini, kuzenlerini, dünürlerini ve birçok dost ahbap tuz ekmek olduğum insanları kaybeden biri olarak tek tek sorumlular kimse ortaya çıkarmaya, onları yargı önünde hesap vermelerini sağlamaya söz veriyorum.

- Kodaman Hanifi'yi sanık sandalyesine çıkarttığım gibi...

**

Son söz ekabil siyasetçilere gelsin!

Başınızı kuma gömmeye devam edin...

Ceza davalarında kamu kurumlarını korumak adına bir avuç insanın günah keçisi ilan edilmesine göz yumun...

Bakın Yargıtay'dan birer birer yerel Mahkemelerin verdiği kararların bozulmasına yönelik tebliğnameler gelmeye başlandı...

Özellikle depremin büyüklüğünün ve oluşturduğu yer ivmesinin yönetmelik ivme değerlerinden çok çok yüksek olduğu, zemin büyütmesi nedeniyle yapıların yıkıma etkisinin olup olmadığının irdelenmediği, bilirkişilerden bu hususta görüş istenmediği vurgulanmakta...

Anlayacağınız yazının başında da dediğim gibi; Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkması gibi bir huyu vardır...

Elbet kavuşacağız sevdiklerimizle ve sizlerle...

Hepinizin gözlerinden öpeceğim!..