Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı bugünkü yazısında ''Bizim Mesut'a bir abi nasihatı!'' diye yazdı.

HANi bir söz var ya...

"Ağzı olan konuşuyor" diye

Bizim cenahtan Mesut Tuğrul önceki gün bir yazı yazmış...

Demiş ki,

'4900'e yakın yardım tırı neden Onikişubat'a uğramadı? 145 milyonluk yardım nerelere gitti? Belediyede usulsüzlük olduğunu iddia etmiyorum, belge sunmuyorum.'

Hoppala...

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...

Yazı; asparagas bir yazı...

Yazı; Mesut Tuğrul'un daha önce yazdığı yazı stillerine, hiç benzemiyor...

Bu yazıyı okuyunca; halkın bildiği ve dost meclislerinde konuşulan bir düğün hikayesi geldi aklıma...

Hikaye bu ya!

Hani baba, oğlunu almış bir düğüne gitmiş...

Oğul, karşısında oturan birine; kız evinden misin? Oğlan evinden misin? diye el işareti yapmış...

Karşısındaki kişi de, çocuğun ne demek istediğini anlamayıp, el kol hareketiyle "ne diyorsun sen" der gibi cevap verince...

Bizim çocuk; "Ne işin var o zaman, bu el düğününde" diye argo işaret yapmış...

Hikayenin devamı var da ben kısa kesmiş olayım...

Bizim Mesut da...

Yazdığı yazıyla hem iftira atmış...

Hem kara çalmış...

Sonra da "Belediyede usulsüzlük olduğunu iddia etmiyorum, belge sunmuyorum" demiş...

Düğün hikayesinde olduğu gibi biri çıkıp kendisine; "hem iftira atıyon, hem kara çalıyon, sonra da usulsüzlük yok, belge yok" diyon...

O zaman "ne işin var bu kurtlar sofrasında" der gibi el işareti yapsa veya argo söz söylese nasıl altından kalkacaksın...

Ben şunu bilir şunu söylerim:

Böyle iftira atmak, gazetecilikse...

Böyle kara çalmak, yazarlıksa...

Yazıklar olsun bu mesleğe diyorum...

Ve buradan bir abisi olarak bizim Mesut'a seslenip...

Diyorum ki:

Başkan Mahçiçek'in, depremin ilk dakikalarından itibaren, takriben 3 bin kişiye yakın çoluk, çocuk, büyük, küçük, halkımıza Onikişubat Belediyesi'nin makam odası dahil tüm odalarını, hatta ara koridorlarda bile insanların konaklaması için, kapılarını sonuna kadar açtırdığını...

Gördün mü? Desem...

Cevap veremezsin...

Başkan Mahçiçek'in, depremin ilk gününden itibaren, Onikişubat Belediyesi'ne sığınan binlerce vatandaşımıza, sabah, öğlen, akşam, sıcak yemek ve aparatif yiyecekler (Biskuvi, meyve suyu, kraker, cips, vb) küçük çocuklar için tüm ihtiyaçlarını (çocuk bezi, mama, oyuncak, çikolata, süt, vb) karşılamak, halkın yerde yatarken kauçuk yatak, üşümemeleri için battaniye ve polar temin etmek adına canhıraş bir şekilde belediye personeline bizzat sözlü talimatlar verdiğine...

Şahit oldun mu? Desem...

Yutkunur konuşamazsın...

Herkes can derdine, cananlarının ve akrabalarının derdine düşmüşken, Başkan Mahçiçek, şehirdeki ne kadar yerel esnaf, büyük küçük market sahibi varsa, bizzat telefon açarak (isimler bende); "Depolarınızı açın, yiyecek, içecek ne kadar malzeme varsa araçlarla belediyeye yetiştirin, eleman ve araç yoksa ben yolluyorum" dediğini...

Duydun mu? Desem...

Susar başını öne eğersin...

Sen depremin olduğu andan sonra çocuklarını alıp bu şehirden götürdün mü? Bilmiyorum...

Başkan Mahçiçek, halkla beraber belediye binasında kaldığını, tüm şehirde elektrikler kesikken, o belediyede kalan insanların karanlıkta kalmaması için ve şehirde yakıt sıkıntısı had safhada iken, belediyenin elektrik üreten jeneratörünü çalıştırmak adına, bazı şehirlerden tankerle yakıt temin etmek için...

Uyumadığını söylesem...

Belki utanır elinle yüzünü kapatırsın...

Daha sayacağım çok şey var da şimdilik kalsın...

Depremin ilk dakikalarından itibaren halkın yanında olan acılarını paylaşan, belediyenin tüm kapılarını açıp, halkla belediye binasında sabahlayan, binlerce insanların her tür ihtiyaçlarını karşılamak için uyumayan, bir başkan Mahçiçek...

Ve sen bunları yapan bir başkana üstün körü iftira atmaktan utanmıyorsun...

Bir de yazdığın yazıyla kara  çalmaya çalışıyorsun...

Ağzı olan konuşuyor da derim...

Öte de oyna, ağ babalarının mahallesine git orada oyna, bu mahalleden sana paye çıkmaz be koçum da derim...

Hani yazında, bir kaç üvertür "belediye başkanlarını aradım" diyorsun ya...

Sen en iyisimi?

O belediye başkanlarının icraatlarını kendi sitende manşete taşımaya bak derim...

Mesela milletvekili adayı yapılmayan, desteklediğin isimlerin neden listede yer almadığını sorgula derim...

Mesela deprem olduktan sonra 3 gün ortalarda gözükmeyen "deprem geliyor önlem al" diye feryat ettiğimiz günlerde kulaklarını kapatıp duymak istemeyen, büyükşehir belediyesinin kapılarını halka açmayan, açtırmayan, kişilerle ilgili yazılar yazmaya bak derim...

Hanefi Mahçiçek başkanla uğraşırsan, başkanın sana bir değil beş beden büyük geleceğini söylerim...

Yıldızevlerde inecek var derim...

Fatihlerden gelecek var derim...

Derim de derim...

Şu an eşimi kaybetmenin acısıyla yastayım...

Sana abi tavsiyesi...

Bu meslekte elinde belge yoksa...

Kimseye iftira ve kara çalma...

Çamur atma....

Çünkü sen böyle biri değilsin...

Varsa sormak istediğin bir soru, adam gibi al randevuyu git başkana sor...

Öyle üvertür başkanları "aradım" diyerek, onları da yazına konu ederek bir yere varamazsın...

Nokta...