GÜNÜMÜZ Kahramanmaraş’ımızda bir belediye başkanımız var…

Hani çocuklar oyun oynarken biri birine azıcık dokunsa surat asıp ‘’küstüm oynamıyorum’’ der ya.

Bizim Belediye Başkanı da oyun oynayan çocuklar misali ''küstüm oynamıyorum'' demiyor da, koskoca Kültürpark kongre salonuna ''içeride Mustafa Karaaslan varsa ben girmem'' diyor…

Çok enteresan değil mi?
 


 

Olay şudur:

Dulkadiroğlu İlçesinin Muhtarlar Derneğinin kongresi var…

Dernek Başkanı Resul Arslanhan bizzat arayarak bizi davet etti…

Bizde davete icabet ederek toplantıya gittik…

Ve salonun üst kısmına geçtim oturdum…

Yanımda Mehmet Taş var…

Divan teşekkül etti…

Akabinde Resul Muhtarı konuşma yapmak üzere sahneye çağırdılar…

Resul Muhtar; Yönetimde bazı arkadaşların yerine yeni arkadaşları eklediklerini, görev yapan arkadaşlarına minnet duygularını belirterek güzel bir konuşma yaptı ve herkese teşekkür ederek sahneden indi…

Divan Kurulu üyesi Ramazan Gürbak Denetim ve Faaliyet raporunu okudu…

Kabul edenler, etmeyenler oybirliği ile kabul edilmiştir denildi…

Ve gündemdeki seçim maddesine geçiriyoruz derken, kapıdan içeri giren bir kişi ''Başkan geliyor'' cümlesini söyledi…

Herkes bekliyor tabi…

Yanımda oturan bir arkadaşa; ''gelen başkan kim?'' Diye sorunca…

''Başkandan çok ne var, birinden biridir'' dedi…

Beş dakika geçti…

On dakika geçti…

On beş dakika geçti…

Gelen giden yok…

Bir ara divana seslenmeyi düşündüm…

‘Ne bekliyorsunuz gelen Başkan Erdoğan değil herhalde’ diyecektim, aman otur Karaaslan yerinde karışma diye kendi kendime söylendim…

*

Derken Resul Muhtarım cep telefonundan beni aradı…

Hayırdır inşallah dedim…

Telefonu açtım…

- Buyur Muhtarım dedim…

Aynen şöyle dedi:

''Abim, sen içerdesin diye bu içeri girmiyor…''

- Kim içeri girmiyor Muhtarım dedim…

''Hayrettin Başkan sen varsın diye içeri girmiyor, ne yapalım abim sen söyle'' deyince…

Üzme tatlı canını Muhtarım, aha ben çıkıyorum dedim…

Divan kurulunun masasında duran Kanal Maraş Mikrofonunu aldım, döndüm salona doğru birkaç sert kelime konuştum…

Esasında önde oturan AK Parti Onikişubat İlçe Başkanı Mücahit Kara’ya mikrofonu verip, ''bunu başkanınıza ver, götürsün makam odasına koysun, her odaya girdiğinde bu mikrofona baksın, eline alsın, evirsin, çevirsin ondan sonrada celallensin'' diyecektim de sabrettim…

Resul Muhtar ve Ramazan Muhtara karşı sevgi ve saygım olmasa, beni oradan değil Hayrettin, feriştahı gelse çıkartamazdı…

Olay bundan ibarettir…

*

Düşünebiliyor musunuz?

Bu şehrin Büyükşehir başkanı, ancak bu kadar kendi kendinin ayağına sıkabilir…

*

Düşünebiliyor musunuz?

Bu şehrin Büyükşehir başkanı, ancak bu kadar partisine zarar verebilir…

*

Sana Mustafa Karaaslan o salonda ne yapacak ki?

Gir adam gibi içeri, geç otur ön sıraya, çık konuş sahnede…

Seni Kanal Maraş kamerası çeksin…

Ne olacak?

Seni çirkin mi gösterecek?

Hoş çok da yakışıklı değilsin ya…

Senin kadraja girdiğin görüntüleri zaten haber merkezi kullanmaz ki…

Ben hayatımda ilk defa bir siyasetçinin, bir dernek kongresinin bitiş saatine doğru gelipte, ''içeride kim var?'' dediğine şahit oluyorum…  

Ben hayatımda ilk defa bir siyasetçinin, ''içeride o varsa ben girmem'' dediğine tanık oluyorum…

Kahramanmaraş basını da ilk defa şahit oluyordur…

Allah akıl fikir versin…

Böylelerini de görmüş olduk…

*

O bu değil de…

Mesela şehrimize gelecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programında özellikle akredite yaptırıp Sayın Cumhurbaşkanına şu soruyu sormak istiyorum:

Efendim, Büyükşehir Belediye Başkanınız geçenlerde ben varım diye bir kongre salonundan içeri girmedi…

''O çıksın yoksa girmem içeri'' diye küçük çocuklar misali mızıkçılık yaptığı söylendi…

Şimdi siz buradasınız ve Büyükşehir Başkanı Hayrettin Bey’de ahacık burada…

Benden dolayı size, ''Bu gazeteci gelirse ben size eşlik falan etmem, toplantınıza katılmam deme cüretinde'' bulundu mu?

Merak ediyorum efendim…

Merakımı bağışlayınız…

Böyle bir soru soracağım içinde…

Özrümü şimdiden kabul buyurunuz…

*
 

KASKİ VE KERVAN PASTANESİ ORTAK MI?
 

Bu aralar Kaski ile ilgili birçok şikâyet geliyor…

Suyu akmayan mahalleler…

Suyu akmayan evler…

Keyfi davranışlar…

Vatandaşı muhatap almamalar…

Kapıdan çevirmeler…

Adamına göre şikayeti ve İhbarı yok sayanlar…

Zamlar…

Falan filan…

*

Önceki gün bir vatandaş aradı…

Dedi ki:

''Mustafa Abi Kaski ile bin evlerdeki Kervan Pastanesi ortak mı çalışıyor?''

- Daha neler dedim…

''Abim, Kaski’ye kaç defa şikâyet ettim, kaç defa telefon açtım, kimse benim şikâyetimi ciddiye alıpta ilgilenmiyor… Su hırsızlığı yapılıyor… Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı yeniliyor… Hele ki sen varsın, Allah razı olsun, insanların sorunlarına eğiliyorsun... Korkmadan yazıyorsun… Başka çarem kalmadı sana ihbar ediyorum…''

- Ne ne dedim… Su hırsızlığı mı? Yapılıyor…

''Evet, abim yapılıyor…''

''Aha sana ispatı ve delil fotoğraflarını yolluyorum…''

Aman Allah’ım…

Kervanhan’ın işyerine konulan saksı çiçeklerinin yıkanmasından tutunda…

İşyerlerinin girişi, kaldırımı, bu kaçak su ile yıkanıyor…

Gittim, gördüm, videosunu çektim, ne bir saat var, ne de başka bir şey…

Kaldırımlarda bulunan ve çimlerin sulanması için bırakılan vanaya hortum takıldığını, hatta vananın olduğu yerdeki çimlerin yeşermiş olduğunu, diğer yerlerde çimlerden eser olmadığını ve kurumuş sade bir toprak görünümünde kalmış olduğunu gözlerimle gördüm…

*

Binaların çekme mesafesine kadar iş yerlerini uzatanı görmüştüm de…

Kaldırımlardaki refüjde çimlerin sulanması için Kaski’nin vanasına kaçak hortumu takıp, kendi işyerinin önünü, kaldırımları ve saksı çiçeklerini hatta araçlarını yıkayıp temizleyeni görmemiştim…

*

Bre vicdansızlar…

Madem kaçak hortumu takıp su alıyorsunuz, vatandaş çaldığınızı söylüyor, yahu orta refüjdeki çimler kurumuş, onları da hayrınıza sulasanız da günahlarınızdan biraz azaltsanız…

Olmaz mı?

*

Ne diyeyim ki:

Sizi gidi sizi uyanık zadeler demekten başka…

*

Kaski denen kuruma da şunu demek istiyorum:

Bir gariban en ufak bir kaçak su akıtsa başına üşüşürsünüz…

Olur olmadık yere, sırf bazı insanlara ceza vermek adına sahte tutanak tutar işlem yapmaya kalkarsınız…

Kurum amirleriniz, kurumun araçları ile kendi zevkleri için sağa sola gider…

Mesela çocuğunu özel okula götürür, getirir… (hepsinin fotoğrafları mevcuttur)

Sonrada zenginler kendi işyerleri önündeki çimlerin sulanması için bırakılan vanaya hortum taktırır ve işyerlerini yıkar, demirbaşları yıkar, araçlarını yıkar, vatandaş ihbar eder görmezden gelmeye bakarsınız…

*

Ne diyeyim ki:

Gün gelir devran döner…

Sizin SALTANATINIZDA biter beylerrrr…