Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Bakalım AK Parti, ne diyecek?'' diye yazdı.

Menkıbeye göre bir padişah Hızır’ı görmek ister. Tellallar çıkarır ve “Kim bana Hızır’ı gösterirse onu hediyelere boğacağım” diye ilan eder…

Hiçbir alimin veya evliyanın cesaret edemediği bu işe fukara bir adam talip olur…

Fukara adam evden çıkarken karısına derki;

“Hanım, ben padişaha Hızır’ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade isteyeceğim. Bu kırk gün içinde padişahtan eve ömür boyu yetecek kadar gıda ve para gelir. Kırk gün sonunda Hızır’ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz bundan sonra rahat yaşarsınız.”

Hanımı “Vazgeç bu tehlikeli işten” dese de adam ikna olmaz, padişahın huzuruna çıkar ve Hızır’ı bulacağını ancak kırk günlük müsaadeyle bunu yapabileceğini söyler…

Padişahın kabulünü alır…

Hızır’ı bulmak için çaba harcayacağı kırk gün içerisinde sarayın ambarından tonlarca yiyecek içecek alıp evine istifler…

Kırkıncı gün geldiğinde, halkı kabul günüdür, Padişahın huzuruna çıkıp suçunu itiraf eder ve derki; “Hızır’ı falan bulacağım yoktu. Bende o yetenek ne gezer Padişahım! Ailecek yaşadığımız fakir hayatı sona erdirmek yani dünyalık elde etmek için bunu yaptım” der ölüm korkusuyla titreyerek…

Hızır’ı görme heyecanıyla güne başlayan Padişah bu sözler karşısında celallenir. Yanında bulunan üç veziriyle görüş alışverişinde bulunmaya başlar. Onlara bu cüretkâr adama verilecek cezayı danışır.

Birince vezir; “Sultanım, bu adamı kesip doğrayalım, etini parçalayıp çengellere asalım. İnsanlar görsün de ibret alsınlar, Sultanı kandırmanın cezası neymiş görsünler” der…

Bunun üzerine avluda halk arasından bir genç peyda olur ve “Külli şey'in yerciu ila aslihi” der…

Padişah ikinci vezire danışır. O da, adamın derisinin yüzülüp içine saman doldurmayı önerir. Genç yine “Külli şey'in yerciu ila aslihi” der…

Üçüncü vezirin teklifiyse şudur; “Efendim, bu fukara adamı affedin, çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar yürekli bu kişiyi affetmek, siz padişahımızın izzetini artıracaktır. Onu öldürmeninse kimseye bir faydası yoktur.” Genç yine söze karışır ve yine “Külli şey'in yerciu ila aslihi” der…

Bu defa Padişah gence döner ve “Sen de kimsin? İkide bir tekrarladığın lafın anlamı nedir?” Diye sorar...

Genç konuşmaya başlar; “Birinci vezirin babası kasaptı. Onun için adamı kesip doğramaktan, etini çengellere asmaktan bahsetti. İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yastık yorgan yapar, yatak yüzlerine pamuk doldurmakla ömür tüketirdi. Onun için adamın derisini yüzmeyi önerdi. Üçüncü vezirin babası vezirdi. O da soyuna çekti ve büyüklüğünü gösterdi. Benim tekrarladığım sözün anlamı da “Her bir şey aslına döner” demektir. Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir! Hızır istersen (kendini işaret ederek) İşte Hızır! Bu fukarayı mahcup etmemek için sana göründüm” der ve ortadan kaybolur.

Bu menkıbeyi niye yazdım…

Şunun için:

Önümüzde bir yerel seçim var…

Kahramanmaraş halkının, kafasına taş düşüp, başka bir parti adayını Büyükşehir Belediye Başkanı seçmeyeceğine göre!

Sayın Erdoğan’a da Hızır görünüp; “Kahramanmaraş’a Başkan arıyorsan işte Başkan!" diyerek bir isim belirtmeyeceğine göre…

Naçizane fikrim sorulacak olursa?

Diyeceğim o dur ki;

Başkan aday adayı olan isimlerin içinden, daha önce yaptıkları hizmetlere bakıp, öyle karar verilmeli…

Yani yaptıkları yapacaklarının teminatı olurken, en önemlisi de bu şehri ayağa kaldırmak adına hayali ve vizyonu sınırsız olmalı…

Eee bu kıstaslara haiz, isim veya isimler, üç aşağı beş yukarı belli olduğuna göre, vakit geçirmeden kadrosunu kurmak adına bir an önce ismi açıklanmalı…

Açıklanmalı ki; Zaman kaybı olmamalı…

Çünkü 6 şubat depremi ile yerle bir olan bu şehrin, kaybedecek bir dakikasının bile olmadığı bilinmeli…

Adımız Hızır değil ancak, Hızır aramaya da gerek yok diyenlerdenim…

Yeter ki geçen dönem gibi, hata edilmesin…

Kahramanmaraş bir daha karanlığa gömülmesin…

Ben diyeceğimi dedim…

Bakalım AK Parti, ne diyecek?

Hızır’da, Hızır mı?

Yoksa salla başını, al maaşını mı?