Fatih Mehmet Erkoç Büyükşehir olarak büyük adımlar attıkça…

Hanefi Mahçiçek Onikişubat’ın çehresini değiştirdikçe…

Necati Okay Projeleri hayata geçirmeye kalktıkça…

Osman Okumuş Metropol ilçe olmak için yarıştıkça…

Umudum artıyor.

Karamsarlığım azalıyor.

Her ne kadar bazı arkadaşlar boşuna heveslenme deseler de…

Ben bu şehirde, o tünelin ucunda bir ışık görüyorum.

 

***

 

Ortalarda iman, din ve Allah üzerinden götüren götürene…

Arkadaşın biri dedi ki:

“Bu şehirde bazı devrana çomak soktun, hakkında yazılamayan insanlara savaş açtın, bir nevi surdan gedik açtın, amma velakin işin çok zor”.

Şöyle yanıt verdim kendisine:

“İşim zor biliyorum ama savaşlar; gücün yanında akıl ve zekâ ile kazanılır”.

Arkadaş, itiraz etti:

“Ne yani? Siz haksızlığa ses çıkarmıyor daha doğrusu çıkaramıyorsunuz mu diyorsun?”

Üzgün surat ifadesiyle şöyle dedim:

“Evet, maalesef, söyle çıkarabiliyor musunuz?”

Arkadaş, bastırmaya devam etti:

“İyi ama öyle bir güç oluşturmuşlar ki bu bahsettiğin insanlar. Her yerde adamları var. Ve insanları Allah ile aldatıyorlar. Din ile aldatıyorlar. Ve bu insanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir "tahakküm teolojisi" oluşturmuşlar. Bunlar bazı vakıflar üzerinden bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. Ne yapabiliriz ki?”

Alaycı bir gülümsemeyle dedim ki:

“Eee günaydın dostum, günaydın. Kur'an, ‘Allah ile aldatılmayın!’ ihtarında bulunmasına rağmen senin gibi dini duyguları yüksekte olan Kahramanmaraş’ımın güzel insanları da, dinine olan sevgi ve sadakati yüzünden maalesef Allah ile aldatılıyor. Ve bu şehirde bazı şarlatanlar bu işi bayağı derine indirgemişler”

Arkadaş direnmeyi sürdürdü:

“İyi ama bu durumda bu güce boyun mu eğeceğiz?”

Biraz sertleşerek dedim ki:

“Güce boyun eğmemek için de güçlü ve cesaretli olmak gerekiyor. Var mı gücün ve cesaretin?” deyince:

Arkadaş, dudaklarını büzerek ve birazda gülümseyerek romantizme vurdu kendini:

“Gücüm ve cesaretim yok ama inancım var yetmez mi?”

Ben de arkadaşın bu hoş keyfini bozmadım:

“İyi o zaman... Buyur... Ortalarda iman, din ve Allah üzerinden götüren götürene ve siz buna hala ses çıkaramıyorsanız var git, işine, gücüne, çocuklarının nafakasına bak. Ben sana mani olmayayım”…

Yan tarafta oturmuş bizi dinleyen yaşlı bir amca söze bodoslama girdi:

“Çocuklar ne anlatıyorsunuz sabahtan beri siz. Bu şehrin neden iki yakası bir araya gelmiyor biliyor musunuz?

Şaşkın bir ifadeyle hemen sordum:

“Niye amcam”

Yaşlı amca bir sağına baktı bir soluna ve bastonundan destek alarak ayağa kalkıp dedi ki:

“Bu şehrin üçte ikisi vakıf malı. Yıllardır bu vakıf malları haraç mezat yendiği için iki yakası bir araya gelmez, gelemez ve gelmiyor işte. Ve buna da kimse sesini çıkarmıyor. Bozdurmayın benim abdestlik ağzımı. 1970’lerden sonra Maraş’ın maneviyatı kapitale tahvil edildi... Ediliyor… Allah, şirkten sonra en büyük günahlardan birisi dini kullanarak dünyalık kazanmak buyurmuş…  İnsanların namazına orucuna değil… Muamelatına bakmalı demiş peygamberimiz. Hadi bana eyvallah” deyince:

Arkadaş bana baktı ben arkadaşa…