Önceki gün “Ak Parti Kahramanmaraş Teşkilatı hakkında…” başlığı ile 24 Şubat’tan sonra konuşulanları, söylenenleri, yönetimdeki soğuk havayı anlatan bir yazı yazdım…

Yüzlerce “Ak kadın”, bu yazıya istinaden beni mesaj yağmuruna tuttu.

İsim vermeden yazılan mesajlarda, “Sen ne diyorsun Mustafa Karaaslan? AK Parti Kahramanmaraş il teşkilatında bırak soğuk havaları, lodus esiyor yahu, Sibirya soğukları hâsıl olmuş. Partiye girmemiz bile istenmiyor artık. 16 yıldır kapı kapı biz dolaştık. Partimize oylar istedik. Maalesef hepsi bir çırpıda unutuldu ve kapının dışına atıldık. Ak Parti bu değildi. Ak Parti, Ak kadınların gecesini gündüze katarak büyüttüğü ve destek verdiği bir partiydi. Cumhurbaşkanımız bile Ak Kadınlara büyük değer verirken, teşkilatımız içerisinde çekememezlik, kıskançlık, hizipçilik, öyle noktalara geldi ki, parti binasına kovulacak mıyız? Korkusundan giremez konuma geldik. Tek Bayan Milletvekili Nursel hanımın hışmından, davranışından, istemediği kişilerin partimizden birer birer kopuşundan, dışlanışından, isyan eder konumdayız” vurgusu yapılması, beni inanılmaz bir endişeye sevketti.

* * *

Kendi kendime de sordum, siyasetçilere de…

Zulme maruz kalan nasıl davranır?

Ak Parti Kahramanmaraş Milletvekilleri ve Teşkilat üyelerinin bazıları ile işte bu sorunun yanıtında anlaşamıyoruz.

-  Ben siyaset insan odaklı diyorum, onlar liderlerine güveniyor…

-  Ben insanların küstürülmemesinden yanayım, onlar umursamaz tavır takınıyor…

-  Ben cumhur ittifakı nedeniyle ‘BİR OY’un dahi öneminden bahsediyorum, onlar kazanırız yaygarası yapıyor…

-  Ben anında tepkiyi koymaktan yanayım, onlar ise kendi içlerinde konuşamamaktan, konuşanları susturmaktan...

-  Ben hataları eleştirmekten yanayım, onlar burunlarından kıl aldırmamaktan…

-  Ben ikili ilişkilerden, sıcak dostluklardan, birlik beraberlikten, ziyaretlerden yanayım, onlar Kaf dağında gezmekten…

-  Ben Cumhurbaşkanı seçimi kadar Meclise gidecek Milletvekili sayısı da önemli diyorum, onlar 8-0 kahkahası atıp caka satmaktan...

Yani?

“Aç tavuk kendini buğday ambarında görür” atasözü misali, aramızda “siyasi yöntem” açısından “derin bir görüş ayrılığı” var.

AK Parti, Kahramanmaraş’ta bazı Milletvekilleri ve Teşkilat üyelerinin bu tutumu ile kendi ayağına sıkıyor gibi…

Benim kökten karşı olduğum bir siyaset tarzı bu…

* * *

AK Parti’ye gönül veren “Ak kadınlar” mesajlarında:

“Parti’ye gelmeyin, kapısından içeri dahi girmeyin, gidin evinizde oturun” gibi seslenerek gönüllerinin kırılması karşısında…

Önümüzdeki hafta “ben deyim yüz, siz deyin üç yüz Ak kadın” bir araya gelip, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslerini duyurmak adına konuşma yapacaklarını belirtiyorlar…

Ve bu konuşmayı yaparlarken Kanal Maraş kamerasını ve mikrofonunu yanlarında görmek istediklerini söylüyorlar…

***

Ben de buradan “Ak kadınlara” şöyle seslenmek istiyorum: 

Siz toplanacağınız günü belirleyip çağırın, bir değil tam tamına üç kamera ile davetinize icabet ederek Vallahi de, Billahi de, Tallahi de söz geleceğim…

Ve her birinizin konuşmasını AK Parti'nin Ankara Genel Merkez koridorlarında duyulmasını sağlayacağım.

 

DİP NOT: AK Kadınlar öyle şeyler yazıp anlatıyor ki, bir milletvekili eşinin kum ocağından dolayı aldığı milyarlarca cezayı ödememek için türlü kılıflara sokulduğunu, zaman aşımı için sümen altı edilmeye çalışıldığını belirtiyorlar. Aman dikkat Sayın Maliye yetkilileri aman ha dikkat diyorum…