Sevgili okuyucularım!..

 

Maraş gündem sahibi ve köşe yazarı Mehmet Taş abimiz dünkü köşe yazısında “Göz otu’nu bilir misiniz?” başlığı ile bir yazı kaleme aldı.

 

Genelde hep okurum Mehmet Taş abimizin yazısını.

 

Dikkatimi çekti,yazının giriş kısmını okumaya başlayınca bir nevi siyasetçilere sitemlerini kısa ama öz olarak çok güzel anlatmış ve şöyle yazmış:

 

“Kahramanmaraş her ne kadar şair ve edebiyatın başkenti falan diye yazılıp çizilse de, 7 güzel adam güzellemesiyle suni bir gündem ve konuşmak için malzeme çıkmış olsa bile, reel de değişen bir şey yok. Aynen “eski tas eski hamam.” Gelen gideni aratmış, insanlar eski siyasetçilere özlem duyar hale gelmiştir.

 

Bizler şehrin gelişmesi için uzun yıllardır yazıp çiziyoruz. Son yıllarda en basitinden Andırın Yol ayrımını bile çözemeyen, bununla ilgili yazdıklarımızı dikkate bile almayan bir bürokraside siyaset de dumura uğramış ise, bize siyaset yazmak, önerileri yazmak karşılık bulamamış ise bundan sonra, kuşları, çiçekleri, dağları ve doğada yetişen insanın hizmetine sunulmuş çiçekleri ve bunların faydalarını yazarsam belki hasta olan insanlara faydamız olacaktır…”

 

Sevgili Mehmet abim.

 

Sizler bu mesleğe yıllarını vermiş üç beş gazeteciden birisiniz.

 

Sizler yazacaksınız ki, biz sizlerden feyz alalım.

 

Pes etmek sizlere yakışmaz.

 

9 tane imar skandalı yazdım. Siyasilerden bir cevap bile alamadım. Demek ki doğruları yazmışım. Cevap vermediler veremediler diye yazmaktan vazgeçmedim. Devamı tek tek gelecek. Bilgi ve belge topluyorum. İmar haberlerine en büyük desteği sizlerden gördüm. 

 

Ancak; Benim naçizane kısa zamanda gözlemlediğim, bu memlekette basın olarak birlik olunmadıktan sonra, ne yazılanlar kaale alınır, nede basın olarak ortada gezenler.

 

Siyasetçiler kendilerini Kaf dağında erişilmez zannediyorlar.

 

Bir açıklama yapacakları zaman, basın aklılarına düşer.

 

Ankara’dan Bakan gelir, çalıştay adı altında bu şehir ile ilgili toplantı düzenlenir.

 

Basına bir sandalye bile ayrılmaz.

 

Çünkü basını her zaman emir eri olarak görmüşlerdir.

 

Gel deyince gelen, git deyince giden gazeteciler.

 

Sahi, basın bu şehirde, üç kuruş verilince haberi atılan, reklamı yapılan, beş kuruş verilince istedikleri haberi kaldırılan, istedikleri zaman gazetecileri istediği yerde toplayacağına inanan siyasetçilerin güdümünde midir?

 

Hani Nasrettin hoca evinin çatısını aktarırken dengesini kaybedip yere düşmüş. Tüm ahali etrafına yığılıp ne yapabileceklerini tartışırken, Hoca:

 

- “Bana damdan düşen birini getirin. ”demiş ya!

 

Gazeteciler ve köşe yazarları işte hoca misali “damdan düşmüş” biridir.

 

Gazeteci ve köşe yazarları kentin bütün sorunlarıyla iç içe yaşayan, halkın sesi olmak adına birçok zorluğa göğüs geren ve en önemlisi, belki de vatandaşla siyasiler ve bürokratlar arasındaki bir köprüdür.

 

Gazeteci ve köşe yazarları halkla iç içedir.

 

Gazeteciler ve köşe yazarları, siyasetçilerin eksikliklerini, yanlışlıklarını yeri gelirse doğru yaptıklarını yazmak için kalemine sarılır.

 

Yazıları ile siyasetçilere seslenir.

 

Akıllı idareciler, kent adına damdan düşen adamlarla irtibat içerisinde onlarla sürekli dirsek teması halinde olmalıdır.

 

Siyasetçilerimize “Yerel basınla aranız nasıl? Ziyaretlerde bulunuyor musunuz?” diye sorsam, tahminim koskoca bir yok cevabı alırız.

 

Geçenlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatih Mehmet Erkoç’un özel kaleminden randevu talep ettim.

 

Olumlu veya olumsuz geri dönüş yaparak bir cevap dahi verme zahmetinde bulunmadılar.

 

Belki Sayın Başkan’a söylenmemiştir.

 

Bana göre Kentin Büyükşehir Belediye Başkanı, ilçe Belediye Başkanları sık sık, yerel basının her türlü birimiyle, yazarından çizerine, yöneticilerinden muhabirlerine kadar hepsiyle bir araya gelmesi gerekir.

 

Ya; daire müdürleri, oda veya dernek başkanları, iktidarı muhalefeti ile tüm siyasiler…

 

Sözüm hepinize… 

 

Sen küsme Mehmet Abim!

 

Bu şehirde sizin gibi yazarların her zaman fikirlerine ihtiyaç vardır.

 

Çünkü sizler damdan düşen gazetecilersiniz…