ŞEHRİMİZDEN tüm dünyaya adı duyulmuş…
 

Bir marka MADO…
 

Hem de ne marka…
 

Dünya markası…
 

*
 

Kolay olunmuyor marka olmak…
 

Önce işini seveceksin…
 

Amelesi, ustası olacaksın…
 

Sonra fikir üreteni, uygulayanı…
 

*
 

Patronum, buraların sahibiyim, trilyonlarım var deme dururken…
 

Röportaj esnasında, Siyaset ve siyasetçilere bir şeyler söylemek ister misiniz? Sorumuza bile içtenlikle “Ben çok iyi bir dondurmacıyım” diyebilecek kadar mütevazı bir insan…
 

*
 

Kimden mi bahsediyorum?
 

Tabi ki; Mehmet Sait Kanbur’dan…
 


 

Sayın Kanbur önceki gün, Türkoğlu ilçesine yakın Mado Beyazı (saanen) Keçi Üretim Ve Adaptasyon Çiftliğinde, Salep üretimi için basın mensupları ile bir araya geldiğinde, inanılmaz cümleler sarf etti…
 

Dedi ki:
 

“İyi bir tatlı, iyi bir dondurma yedim desen nasıl anlatırsın, yemeden, tatmadan, anlatamazsın… Hayatı da tadacaksın, hayat hiçbir zaman ne yazılır ne okunur… Hayat yaşanır… Bu yaşam modeli... Birini model alacaksınız, birine de model olacaksınız… Eğer birine model olamıyorsan boşa yaşıyorsunuz… Fotokopi o zaman, al yapıştır… Bu hayat öyle değil… Mutlaka buraya bir eser de sen koyacaksın… Ecdat bu kaleyi yapmışsa bir taş da siz koyacaksınız bu kaleye... Ama hayatı herkes fotokopi gibi yaşıyor… Öyle değil hayat öyle başarılmaz…

Ecdat model olmuş bu ülkeye, hayatı hep şöyle söylerim; Eğer geriyi göremiyorsanız ileriye gitmeniz mümkün değil… Geriyi göreceksin, ecdat ne yaptı… Babam ne yaptı… Anam ne yaptı… Ben ne yapabilirim…”
 

Hele bir cümlesi var ki;
 

“Ben niye MADO ismini koydum? MADO Maraş Dondurmanın kısaltılmışıdır… Ben kendi adımı koyabilirdim… Niye koymadım? Maraş, marka şehir olsun diye MADO koydum…”
 

*
 

Bir amele çavuşu gibi yanında çalışan işçilere toprağı açıp salebi toprağa nasıl dikeceklerini bizzat gösterip anlatan Sayın Kanbur’un, toz içinde çalışmasını hayretle izledim…
 


 

Kendi kendime dedim ki;
 

Trilyonluk bir adam… Şu an Miami de yaşayacak güce sahip… Serveti yedi sülalesine yeter… Ama gel gör ki, yüreğinde “Maraş sevdası” Kor’a dönmüş, Maraş’ın marka şehir olması için didinen, çabalayan, insanların ufkunu açmak için amele gibi toprağı kazıp salep tohumunu ekmeye çalışan bir adam…
 

Oysa Trabzon caddesine bir şey yapılsa halk olarak hemen, Ne o? Yaşar pastanesinin bir özelliği mi var? Dedikodusunu üreten ben ve benim gibi düşünenler…
 

Ben kendi adıma söyleyeyim… Hep yanlış düşünmüşüm…
 

*   
 

Hipnotize olmuş gibi Mehmet Kanbur’un sözlerini can kulağı ile dinlemeye devam ettim…
 

Konuşması bir ders niteliğinde…
 

-“Ben niye bu saanen keçisini getirttim? Halkımız bu keçiden üçer, beşer alsın, sütünden kendi ev bütçesine ek katkı sağlasın diye getirttim… Yeni Zelanda’dan bu keçilerin beslenmesi hususunda eğitimciler getirttim… Benim burnumun dibindeki üniversitemden bir Allah’ın kulu bu adam ne yapıyor? Diye sormadı, sorma ihtiyacı duymadı…

Bakın şimdi salep yetiştiriciliği için yine bir örnek teşkil etmek adına uğraş veriyorum… Salep toplamak Devletim tarafından yasaklandı… Dağlarda salep azaldığı için koruma altına alındı… Şimdi bu MADO markasının devam etmesi için yani marka şehir Maraş’ımın Dondurmasının olmazsa olmazı Salep yetiştiriciliğini bu şehrin insanlarına anlatmamız lazım… Yetiştirmeleri lazım… Bütçelerine ek gelir sağlamaları adına evinin önünde bahçesine dahi bunu diktirmeyi öğretmemiz lazım… Yani Ecdadımın bizlere emanet ettiği bu şehrin değerlerinin kaybolmaması için koydukları taşın üstüne bir taşta biz koymamız lazım…”
 

*
 

Bir an soluklandı…
 

Gözleri merada beslenen keçilere daldı…
 

-“Zaten değerlerimizi kaybediyoruz…”
 

-“Tarihimizi ise acımasızca yok ediyoruz…”
 

*
 

Mehmet Kanbur’un şu sözü, beynimdeki bütün algıları, düşünceleri, allak bullak etti…
 

İnanın “MADO MARKASINA” bakış açımı değiştirdi…


 

“SALEP OLMAZSA DONDURMA OLMAZ… DONDURMA OLMAZSA KAHRAMANMARAŞ OLMAZ… Onun içinde en kıymetli varlıklarımızdan bir tanesi de salebimizdir… BİZİM GAYEMİZ KENDİMİZİ MARKA YAPMAK DEĞİL, ŞEHRİMİZİ MARKA YAPMAKTIR… Doğduğum ve yaşadığım yeri marka yapmak zorundayım…”
 

*
 

Tüm Kahramanmaraşlılar, Sayın Kanbur’un şu sözünü tekrar tekrar okumanız gerektiğini düşünüyorum…

“BİZİM GAYEMİZ KENDİMİZİ MARKA YAPMAK DEĞİL, ŞEHRİMİZİ MARKA YAPMAKTIR…”
 


 

Ne diyebilirim ki…
 

Sadece şunu söyleyebilirim:
 

-İyi ki bu şehrin çocuğusunuz…
 

-İyi ki Kahramanmaraşlısınız…
 

-İyi ki sizi tanıdım…