İnsan sever…

İnsan gider…

İnsan gömer…

Bazen çok seversiniz; sizde hevesleri olan insanları…

Siz ölesiye yaşarsınız sevginizi, yüreğinizin içinde güneş doğar, ırmaklar akar, çiçekler açar ve bahçenizin baş köşesinde sevdiğiniz insan vardır.

Oysa sevdiğiniz insan hayata uyum sağlamak adına; ya gönderildiği hayatın ya da çekip gittiği hayatın topraklar altına; cenaze namazını dahi kılmadan gömdüğü acıları ve anılarıyla; hayata diş bileyerek yaşamaya alışmıştır.

Sonra o toprak altındaki nefreti size duyduğu sevgiye galip gelir; dış etkenlerle, belki altında ezildiği baskıyla, belki geçmişte katledilen güvenini tekrar kazanamayışın sancısıyla…

İşte tek kritik olayda bile tıpkı uykuya bırakılmış terör silahı gibi; toprak altındaki anılar, acılar, nefret, güvensizlik; yıldır yıldır yanan bir silah gibi; sarıldığı torbadan çıkar, şarjör takılır, kurma kolu çekilir, sonra da sadece korkuları yenmek adına, rast gele ateş açılır; etrafa…

Sevgi ölmüş, seven ölmüş çok önemli değildir o an…

Ateş eden sadece iç güdüsel bir savunmadadır…

Öfkesinin etkisindedir…

Cenaze namazını dahi kılmadan gömdüğü anıların korkusundadır.

Belki manevi tehdit altındadır.

İnsanlar kişisel çıkarları için, onun; kendisini seveni katletmesini beklemektedir.

Belki geçmişteki yaşanmışlıkları öylesine galiptir ki; ne affetmek gelir aklına nede af dileyeni görür gözü ve hatta af dileyeni affetmemeyi öğretmiştir ona; geçmişteki canlı bombanın verdiği hasar…

Siz buna rağmen düşünün, onun hata yaptığını düşündüğünüz her olayını ve geriye dönüp de fırsat verirse;

Neredeydin?

Ne yaptın?

Neden yaptın demeyin…

Giderse yazık olacaktır her şeye, ona ve size…

Dönmüşse inanın o toprak altındaki silahtan vaz geçmiştir…

O anılardan kurtulmuş ve atiye yönelik hayallerine, sevgisine, sevginize sahip çıkmıştır…

Tehditleri çözmenin yolunu aramaya karar vermiştir…

Diyorsa ki; ben senden ne istedim bugüne kadar?

Ona; istemenin her zaman aşağılanmak ve fırsatçılık olmadığını, güven duygusunun tezahürü olduğunu,

Sevdiğinden istek de bulunmanın, karşılıklı sevginin paylaşım durağındaki nimetleri olduğunu anlatın…

Sevdiğiniz bir şey isterse; çok mutlu olacağınıza inandırın.

Bunu yaşayın, yaşatın…

Sevmek o kadar kolay, sevilmek o kadar zor mu?

Sevilmek çok kolay da sevmek çok mu zor?

Sevmek gerek hayatta…

Güvenmek gerek…

Doğru insanı bulunca; sonuna kadar sahip çıkmak gerek.

Sevda elbisesini giyen, o elbiseyi ancak kefeniyle değişmek üzere giymişse; gömdüklerinizle bu sevdalıyı kıyaslamayın bile…

Hayatta ilk bahar da var, son bahar da…

Yaz da var kış da…

Bu durumlarda akıl verenlerden duyduklarınızı, söyleyenlerin yaşadıklarına, yaşayamadıklarına boş verin.

Onlar sizin deneyimleriniz değil.

Karşınızdaki seven insanın doğruluğunu sadece siz bilirsiniz, siz anlarsınız…

Sizi ezelden ebede farkında olmadığınız dost bildiğiniz, kardeş bildiğiniz; kıskananlarınıza asla fırsat vermeyin…

Onların halleri sizin yaşadıklarınıza ermiyorsa; haset ile etkilemelerine fırsat vermeyin…

Maniaları aşamıyorsanız; kaçmak gibi bir hata yapmayın asla. Çünkü toprak altına gömdüğünüz anılar ve silahlar kendinizi yok etmeye yeter. Daha fazlasını gömmeyin. Kendinize merhamet edin…

Sevginize merhamet edin…

Size; yönlendirilmiş hatalar sonucu ve sadece bir kez hata yapmışsa; sizi sevene merhamet edin…

Tekrarlı hatalar yapanlara asla fırsat vermeyin. Çünkü sonuç değişmez. Hep gömersiniz…

Bir de bakarsınız ki; hangi çukurda hangi anınız olduğunu unutmuşsunuz…

İyi insanlar her gün karşılaşamazlar, karşınıza çıkmazlar…

Affedilmeyi bekleyenler;

Affederse sevdiğiniz; onun bir şey söylemesine fırsat vermeden yapın her şeyi; onun istediği gibi…

Gömülerinden kurtulamasa da hatırlamasına izin vermeyin.

Paylaşmasına ve gereksiz yüklerden, gömülerden kurtulmasına yardımcı olun.

Çünkü hayat her gün aynı fırsatı vermez insana…

Allah sınırsız merhamet sahibidir…

Affetmesi beklenenler;

“Her şey de bir hayır vardır” deyin. Ama bunu bir kez yapılan hatadan kaçmak için değil, kaldığınızda çok daha güzeli yaşayabilmek adına sunulmuş düzeltme olarak görün. Kim bilir ki hayrın ne olduğunu, kim bilir?

Karşınızdakine veremediklerinize üzülmeyin, seven razı ve mutluysa; CENNET oradadır…

Ona yol açmak için iyilik yaptığınızı da düşünmeyin; karşınızdaki ZOR a talip olmuşsa; ZOR a talip olmak her babayiğit kadın ya da erkeğin harcı değildir bugün…

Sizden kolay vazgeçmeyenlere torpil yapın…

Sizden çıkarları için uzaklaşmayanlara torpil yapın…

Bırakın sizi yolda buldukları değil; karşılaştıkları ile değişmeyenler; bu çağın en kıymetli insanlarıdır.

Elini tutmaya değer bulduğunuz, yüreğinde tahtınızla oturduğunuz insanın elini; asla bırakmayın. Sokaklar elini tutmaya değer bulacağınız insanlarla dolu değil…

Sadece sahip çıkın ve ANZER BALI olmaya devam edin; kötülüklere inat…