Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı bugünkü yazısında ''Kahramanmaraş depremi ve gerçekler'' diye yazdı.

Bu depremde enkazdan çıkmış ve eşini kaybetmiş biri olarak…

Diyorum ki:

Dilim çok şeyler söylemek istiyor, yutkunuyorum…

Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyor, acımdan dolayı bağıramıyorum…

*

Ama bazı kendini bilmezler…

Sosyal medyada; "Benim binam yıkılmadı… Arkadaşımın binası sağlamdı, yüzümüzü kara çıkarmadı" diye paylaşım yapmaları, kendilerinin bir acı yaşamadığını, bilakis yalakalık yapmaları karşısında şimdilik susuyorum…

*

Dalkavukluk, şarlatanlık, bizim şehrin olmazsa olmazı olmuş…

*

Gerçekleri bildikleri halde, yaşanan depremin büyüklüğü karşısında, kaybettiklerimizin acıları yüreğimizde kor gibi yanarken, deprem üzerinden kendi reklamını yapanlar, unutmamalıdır ki; ömrüm kifayet ettiği müddetçe her platformda adlarınızı paylaşmaktan çekinmeyeceğim…

*

Bir konuyu araştırmaktan aciz şarlatanlar, yalaka şahsiyetler, kendilerini basının duayeni diye lanseden ve hiçbir takipçisi bile olmayan zübükçüzadeler…

*

Bu makaleyi iyi okuyun…

*

Bakınız Kahramanmaraş depremini araştırmakla görevlendirilen Manisa Celal Bayar Üniversitesi inşaat bölümü heyetinden Prof. Dr. Ali Demir, Araş. Gör. Taha Yasin Altıok ve İnş. Müh. Mehmet Sevik’in ön değerlendirme raporunun ikinci paragrafında…

Aynen şöyle diyorlar:

"Türkiye Bina Yönetmeliği-2018 hastane/okul gibi önemli binaların tasarımını tekerrür periyodu 2475 yıl olan DD-1 depremine göre, konutların tasarımı ise 475 yıl tekerrür periyodu olan DD-2 depremine göre tasarım yapılması (projesinin çizilmesi) istenmektedir.

Kahramanmaraş depreminden sonra özellikle TÜRKİYE DEPREM TEHLİKE HARİTASI VE KISMEN TÜRKİYE BİNA DEPREM YÖNETMELİĞİ DE GÖZDEN GEÇİRİLECEKTİR.
                                                                          
6 Şubat’ta yaşanan depremin en büyük yer ivmesi, 'Deprem Tehlike Haritası'ndan Kahramanmaraş bölgesindeki bir konut için alınan yer ivmesinden 4-5 kat daha büyük olmuştur.

Bu da demek oluyor ki, Kahramanmaraş depremleri her türlü yapıya zarar verebilecek kadar büyük bir enerji üretmiştir" görüşüne yer vermişlerdir…

*

Yani demek istemişlerdir ki:

Türkiye Deprem Yönetmeliğine göre projeleri çizilmiş ve projelerine uygun yapılmış binalar, oluşan deprem karşısında her türlü zararı, yıkımı gerçekleştirebilecek boyutta enerji ürettiğini açıklamışlardır…

Devletimiz 22.01.2018 tarih ve 2018/11275 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Yönetmelikte;

"DD-1 Bu deprem yer hareketi, göz önüne alınan en büyük deprem yer hareketi olarak adlandırılmaktadır" denilmektedir…

DD-1 Yer hareketine göre;

Oluşan Kahramanmaraş depremi ise bu yönetmelikten 3 kat daha büyük gerçekleşmiştir. 

*

"DD-2 Deprem yer hareketi spektral büyüklüklerin 50 yılda aşılma olasılığının yüzde 10 ve buna karşı gelen tekrarlanma periyodunun 475 yıl olduğu seyrek deprem yer hareketlerini nitelemektedir. Bu deprem yer hareketi, standart tasarım deprem yer hareketi olarakta adlandırılmaktadır" denilmektedir. 

DD-2 Yer hareketine göre;

Oluşan Kahramanmaraş depremi ise tam tamına 5 kat daha büyük olmuştur…

*

Kaldı ki; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan "Yıkılan binaların yüzde 98’i, 2000 yılından önce yapılan binalardır. Yıkım öylesine dünyada örneği olmayacak şekilde gerçekleşmiş, asrın felaketi olmuştur" ifadelerini kullandı. 

*

Şu unutulmamalıdır ki:

1999 yılından önce Kahramanmaraş 2’nci deprem bölgesindeydi. Çizilen projeler, Yanal Yük olarak bina ağırlığının yüzde 30’una göre çizilmekteydi. Ve binalar yapılmaktaydı…

*

1999 yılından sonra ise Kahramanmaraş 1’inci deprem bölgesine geçirildi…

Bu sefer çizilen projeler, Yanal Yük olarak bina ağırlığının yüzde 40’ına göre çizilmeye başlandı…

*

Yani Devletimiz bir nevi "Pardon" dedi…

*

Oluşan deprem ise Yanal Yük olarak Afad’ın açıkladığı üzere yüzde 68 olduğunu belirtti…

*

Yani Devletimizin açıkladığı 22.01.2018 tarih ve 2018/11275 sayılı Bakanlar Kurulu Kararından çok çok fazla büyüklükte olduğu ortaya çıktı…

Yıkımlar bu yüzden büyük olmuştur…  

*

2’nci deprem bölgesinden 1’inci deprem bölgesine geçildiğinde, yapılmış binaların ruhsatları hükümsüz hale getirilip, güçlendirme veya kentsel dönüşüm yapılsa belki bu felaketin bir nebze önüne geçilebilirdi… 

*

Burada suçlu aramak amacında değilim…

Ancak şu unutulmamalı ki:

Halkımız, Devletimizin ilgili kurumlarının yaptırımı olmadığı takdirde, bir adım attığı görülmemiştir… 

*

Şimdi yine bir gerçekle karşı karşıyayız…

Devletimiz yeni bir deprem yönetmeliği çıkaracaktır…

Sayın Cumhurbaşkanımız 6 Mart tarihinde yaptığı konuşmada; "Kentsel dönüşümlerin olacağını, afet ve risk kurulu kuracağını, fay hattı üzerinde hiçbir şekilde bina yapılmasının mümkün olmayacağını, yapılmasına müsaade edenlerin hakkında gerekeni yapacaklarından kimsenin kuşkusu olmamasını" dile getirdi… 

*

Halkımız da Devletimizin alacağı her karara aç gözle yaklaşmamalı, binasını ivedilikle ya güçlendirme ya da yıkıp yenisini yapmanın çarelerini aramalıdır… 

*

25-30 yıl önce yapılmış hatta bazı yeni yeni binaların oluşan depremde yıkılması karşısında acılarımız katlanmıştır.

Yukarıda belirttiğim gibi depremin boyutu çok büyüktür…

Burada deprem yönetmeliğine göre çizim yapan Mühendisler, Yapı Denetimler ve Belediyeler suçlu değildir. 

Önemli olan asrın felaketi sayılan depremin büyüklüğü karşısında hem deprem yönetmeliği hem de İmar Kanununda yapılacak değişikliklerin bundan sonra uygulanması olacaktır…

Çünkü…

"Yargıtay’ımızın yerleşik ceza içtihadında;

Esas 2017/15-254 Karar 2020/6 Kararında şöyle diyor:

Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler, 2007 tarihli deprem yönetmeliğine göre yapılmıştır. 1975 tarihli deprem yönetmeliğinin yürürlükte olduğu sırada, bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde inşa edilen binada, yüklenicinin yapım ve teslimden sonra meydana gelen gelişmeleri bilmesi ve öngörmesi kendisinden beklenemeyeceğinden, sonradan yürürlüğe girip, yüklenicinin sorumluluklarını artıran aleyhe hükümlerinde yükleniciye uygulanmayacağı açıktır.  Bu nedenle yüklenicinin sorumluluğu ve özen borcu binanın ruhsatının alımı sırasında yürürlükte bulunan 1975 yılı deprem yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmelidir".

*

Dolayısıyla bina yapımında görevli mühendisler ve yükleniciler ruhsat alındığı an yürürlükte bulunan deprem yönetmeliğine göre projeleri çizilmiş ve projesine uygun yapılmış binalardan sorumludur. Sonradan değişmiş deprem yönetmeliklerinden sorumlu değildir. 

*

İnşaat Mühendisleri ya da Müteahhitler, ileride çıkabilecek deprem yönetmeliklerini öngörmesi veya bilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. 

*

Diğer yandan Kahramanmaraş depremleri karada kaydedilen ve yüzyılın en büyük depremi olarak nitelendirilen olayın en önemli özelliği, aynı anda aynı şiddette iki depremin aynı gün meydana gelmesidir.

Bu nedenle inşaatların veya binaların kusurlarını tarif ve tanımlamak maddeten mümkün değildir.

*

Burada belediyeyi, müteahhidi, şantiye şefini sorumlu tutmak, kusurlu göstermek hukuka aykırı olacaktır. 

*

Çünkü en son yürürlükte olan 2018 yılı deprem yönetmeliğinden bile deprem yükünün 4-5 kat büyüklükte ve sürede gerçekleşen depremde hiçbir kurumun ve kişinin yapacağı fazla bir şey bulunmamaktadır…

*

Sosyal medyada dalkavukluk, şakşakçılık ve yalakalık yapanlar öncelikle suçlu aramaktan kaçınılmalı, insanların acılarını yaşamalarına saygı duyulmalıdır. 

*

And olsun ki o şakşakçıların tek tek isimlerini hem de canlı yayınlarda dile getireceğim…

NOKTA…