Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Hadi bakalım buyurun cenaze namazına!..'' diye yazdı.

TEMEL haklardan birisi ve en önemlisi yaşam hakkıdır. Ceza hukuku tarafından korunan bireysel varlıkların başında kişilerin yaşam hakkı gelmektedir. Yaşam hakkı, bireysel varlıklar hiyerarşisinde en üstte yer almaktadır. Ceza hukuku, koruduğu tüm varlıklardan en önce yaşam hakkını korumak zorundadır.

***

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında meydana gelen yapı yıkılmalarında binlerce kişinin yaşamını yitirmesi, ceza hukukunda "deprem suçları" olarak anılan olguya yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu suçların yargılanması, teknik uzmanlık gerektiren karmaşık bir yapıya sahip olduğu kadar, kamuoyu baskısı altında gerçekleşen yargılamalarla da dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının koruyucu mekanizmaları kritik bir rol oynamaktadır.

***

Yargının bağımsızlığı sadece organik değil, işlevsel ve psikolojik tarafsızlığı da kapsar.

***

Kamu vicdanını derinden etkileyen facialarda yargılamalar, yargı organlarının psikolojik tarafsızlığını test eder. Mahkemeler, kamuoyunun baskısından etkilenmeden sadece deliller ışığında karar vermelidir.

***

Ancak gözlemlediğim kadarıyla mahkemeler, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli asrın felaketi denilen depremler sonrası yıkılan binalar ile ilgili müteahhitleri, proje müelliflerini ve fenni mesulleri bir bir tutuklanmasına karar vererek, toplum önünde bir nevi günah keçisi ilan edilmesine yol açmışlardır.

***

Yürütülen davalar sonucunda bir biri ardına cezalar hükmedilmeye başlanmış,

Kimisine 10 yıl, kimisine 13 yıl, kimisine ise 15 yıl vererek, kamuoyu baskısı dindirilmeye çalışıldığı, hiç bir delilin dikkate alınmadığı, hukukçular tarafından vurgulanmaktadır.

***

Mesela 10 yıl, hatta 12 yıl ceza alan birinin, tutukluluğuna devam kararları verilirken, 13 yıl veya 21 yıl ceza alan birisinin ise tutuksuz yargılanması yönünde tahliyesine karar verilmesi "Bu nasıl adalet" söylemine cevap bulunamamaktadır.

***

Birbirini tutmayan yerel mahkeme kararları kamuoyu nezdinde sorgulanırken, temyiz aşaması ilk mahkemesi olan istinaf mahkemeleri dosyaları bile incelemeden 20-25 günlük kısa zaman dilimi içerisinde kararları onaylaması karşısında, "alel acele karar verildiğini, adeta bir an önce dosyadan kurtulalım ve yükü Yargıtay'a atalım anlayışı ile hareket edildiğini" sanık müdafilerin savunma metinlerinde göze çarpan bir gerçekti...

***

Ve dosyalar, Yargıtay 12.Ceza Dairesine bir bir ulaştığında Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tarafından fezlekelerin yazılmaya başlandığı, okumam için sanık müdafilerince Tarafıma gönderilen bu fezlekelerde bir nevi hukuk dersi verildiği Yerel Mahkemelerin verdiği kararlarda;

  • Depremin büyüklüğü ve şiddetinin, binaların yıkılmasına yol açıp açmadığının sorgulanmadığı,
  • Deprem konusunda habersiz olan yöre halkının gerek devlet, gerekse yerel yöneticilerce aydınlatılmaması, uyarılmaması ve önlem alınıp tehlikeli zonlardaki bölgelerde yer alan yapıların boşaltılmaması,
  • İmar Kanunu'nun geçici 16/10 maddesinin son cümlesi uyarınca yapının, depreme dayanıklılığı hususunda binanın bağımsız bölüm maliklerinin sorumluluğu olup bu konuda gereğini yapmamaları,
  • Afet verileri dikkate alınmaksızın belediye yetkilileri tarafından yapılan imar planları ve plan tadilatları kim veya kimlerin yaptıklarının ortaya çıkarılmaması,
  • Tarım arazilerinin ve taşıma kapasitesi düşük alüvyon zeminlerin yapılaşmaya açılmasına kimlerin yol açtığı,
  • Depremden doğan zararlardan dolayı sorumluların tespitinde, bir binanın yapımındaki planlamadan yıkılmaya kadar tüm sürecin irdelenmesi konusunda gerekli çalışmanın yapılmaması, sorumluların kim veya kimler olduğu ve kusur oranları saptanmadan eksik kovuşturmayla hüküm verilmesi,

Hukuka aykırı görüldüğünden, temyiz isteklerinin kabulüyle temyiz edilen hükmün CMK'nın 302/2 maddesi uyarınca BOZULMASI;

Talep ve dosya tebliğ olunur.

***

Yargıtay 12 Ceza Dairesi, Sayın Cumhuriyet Savcısının bu fezlekesini kabul edip Yerel Mahkemenin verdiği kararın bozulmasına hükmederse,

Kamuoyu nezdinde günah keçisi ilan edilen ve 30 aya yaklaşan tutuklu kalmalarının hesabını yani yaşam haklarının ve adil yargılanmamalarının sorulması adına;

"E Hadi bakalım buyurun cenaze namazına!.." derlerse, kim veya kimler nasıl cevap verecek?