DÜNKÜ yazımda “Ahh İstanbul Ahh” diye yazdım…

Telefonlarım susmadı…

Yorum yapacağız, beğen yapacağız, işte yapamıyoruz ancak “Ahh” çekiyoruz diyerek arayanlar oldu…

Cevap olarak “Canlarınız sağ olsun” diyebildim…

*

Bugün ise yine kimsenin yazmaya cesaret edemeyeceği bir yazı yazmak istedim…

*

Bundan önceki yıllarda Ak Parti, ister genelde, isterse yerel seçimlerde açık ara kazandığı vakit CHP "oylarımız çalındı" diyerek il, ilçe seçim kurullarının kapısını çalardı.

Aradaki fark çok büyük olduğu için bir şey anlayamaz, arkasına bakmadan; "Geldiği yere revan olurdu."

Oyuna bile sahip çıkamayan ülkeye nasıl sahip çıkacaktı?

*

Şimdi devran döndü.

Ve bazı tespitler yapmak istiyorum:

-15 Temmuz işgal girişimini bile Reis eniştesinden öğrendiğini söyledi.

-Ensesindeki yaverleri bile hain çıktı.

-Genel Kurmay Başkanını derdest edip kaçırdılar.

-Binali Yıldırım; Darbe esnasında, tünellere sığınmak zorunda kaldı.

Zafiyet başladı.

Amaç neydi Erdoğan'ı indirmek...

*

Aklım mantığım almıyor:

Nasıl olur da istihbarat ve Genel Kurmay Başkanlığı'nın darbe kalkışmasından haberi olmazdı?

Bizim Garnizondaki kıytırık bir albay olan Uzay Şahin bile darbe yapılacağından haberdar olduğu için izne ayrılıp “dönüşüm muhteşem olacak" diyerek İstanbul’a gidiyor lâkin Genel Kurmay Başkanının darbe kalkışmasından haberi olmuyordu?

Sizce de çok garip değil mi?

*

Neyse...

Sözü daha fazla uzatıp bazı kişileri rahatsız etmeyeyim.

Sadece şu hususu sormak istiyorum:

-Acaba devlet FETÖ yapılanmasından önceden haberdar mıydı?

-Yoksa her şeyi 15 Temmuz mu deşifre etti?

-Hain FETÖ örgütü lideri Gülen'in Teşkilat-ı Mahsusa'ya sızar gibi, devlete sızdığını ve ahtapot gibi sarmaladığını 2016'da mı öğrendik?

-Daha önceden biliyor muyduk?

-Her şeyi 15 Temmuz deşifre ettiyse, darbe gerçektir ve milleti vurmuştur.

-Yok, eğer Fetö'nün varlığı önceden biliniyor lakin tedbir alınıyor ise, o vakit darbe yine gerçektir lakin yapılmasına müsaade edilmiştir… Amaç Fetö'yü bitirmek için.

*

Gelelim oy meselesine…

Yani “Ahh İstanbul Ahh” meselesine…

*

Ak Parti 17 yıldır iktidar ve her seçimde sandıklara en iyi sahip çıkan partidir.

Hatta Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğunda, karanlık odakların müdahalesine rağmen sandıktan başarı ile çıkmasını bilmiştir…

Şimdi ne değişti?

Zafiyet nerede?

Başbakanlık, Bakanlık, Meclis Başkanlığı yapmış, Ak Parti'nin en ağır topu diyebileceğimiz bir ismin bile İmamoğlu karşısında açık ara fark atması gerekirken, gerisinde kalıyor olması ve sonrasında top yekün Binali Beyi İstanbul'a Şehr-ül Emin olabilmesi için sandıktan medet eder duruma düşmesi, sizce de bir zaaf değil mi?

E ne yapalım canım, oylarımız çalındı!

Geçersiz oyların sayısına baksana? Diyoruz ya!

O zaman adama sormazlar mı? Onlar oy çalarken, oyları geçersiz sayarken, sen; “Hasan Dağı'na oduna mı gittin?”

Onlar hile yapıp oyları çalarken, oyları geçersiz sayarken, sahi AK Parti’nin sandık müşahitleri ne yapıyordu?

Elim elim üstünde mi oynuyordu?

*

Sözün özü şu:

Teşkilatı bu kadar basiretsiz, ehliyetsiz, liyakatsiz, kişilere teslim ederseniz olacağı budur…

Ondan sonra Reis çırpınsın dursun…

Tek başına ne yapabilir ki?

*

Şu soruyu AK Partiliyim diyen herkes kendi kendine sormalı…

“Biz hangi ara bu hale geldik? Oyumuza bile sahip çıkamıyorsak, söyleyin hele neye sahip çıkacağız?”

*

Ve son soru:

“Kızını dövmeyen dizini döver” atasözü misali…

“Hani oy namustu?”