Tekke, Karamanlı, Mağralı…

Sakarya, Kümbet, Divanlı…

Hep eski mahalleler…

İnsanlar hastalıkta, cenazede ve düğünde…

Hep bir araya gelirdi…

Komşuya çay içmeye gitmeler…

Kadınların erken kalkıp ev ekmeği yapması, her mahallenin kendine özgü saf ve doğal yaşam biçimleri vardı…

Küçükler küçüklerle, büyükler büyüklerle haşır neşir olurdu…

Mahallenin gençleri büyüklerine, büyükleri de küçüklerine saygıda kusur etmezdi…

Herkes birbirini tanır, kimin oğlu, kimin kızı, bilirdi…

Bir araya gelmek için şimdiki gibi gelişmiş iletişim araçlarıda yoktu…

Kim, ne zaman, nerede buluşacak bilir ve o gün bir araya gelinirdi…

Mahallelerde bir araya gelme yerleri bile belliydi…

Örneğin tekke mahallemizde gençler top oynayacaksa sağır Mahmut stadı…

Zambo (yeniler bilmez) deveme, gülle ya da laplap oynayacaksa Tekke camisinin arkası toplanma mekânlarıydı…

Büyükler, döşemeci Ejder ustanın ya da Cuma Ökkeş’in kahvesinde bir araya gelirlerdi…

Hafta sonu ise Tekke Spor’un maçı varsa toplanılır gidilirdi…

Tekke Spor deyince Murat Kapuçam ve Adem İnceler’in emekleri küçümsenemez…Şimdi gençler mahalle köşelerinde ya sigara ya içki içerken görülüyor…

Bir başka eğlence sinemalardı…

Çiçek, Atlas, Şan, Ceylan, Renk ve Bingöl sinemaları bu şehrin olmazsa olmazları idi…

Bu yerler diğer mahallerdeki tanıdıklarla, arkadaşlarla bir nevi buluşma yerleriydi…

Ha birde unutmadan mahalle tellalımız vardı. Rahmetli Şer ali;  keçisi, ineği kaybolan onu bulur o mahalleleri dolaşır avazı çıktığı kadar “gördüm diyene…duydum diyene” diye anons yapardı…

Hamamlarımız vardı, Bahçepalas, Hacımusa ve Çukur hamamı, natırlardan sıra kapmak için önceden gidilip serilen bohçalar…

Kış zahiresi dediğimiz tarhana ve bulgur pişirmek için kazan istemeler her evde öyle kazanda olmazdı… Ve tarhana serilme sonrası su döğüşleri yapılırdı…

Şimdi heryerde hazır tarhana yapılıyor...

Birde eskiler anlatır, Tekke, Karamanlı, Mağralı mahalle yiğitlerinin sapan döğüşü oynadıklarını, yaralanların şimdiki Karamanlı kavşağından yukarı çıkarken sağ tarafta Mercimek tepe dediğimiz alanın Yahudi Mezarlığı olduğunu ve mezar taşlarını siper ettiklerini…

Birbirinin kafasını kıranlar ertesi gün, iş de, çarşıda, pazarda, bir araya gelir, olanı biteni konuşup şakalaşıp gülüşürlerdi…

Oysa şimdi öylemi…

Herkesin elinde telefon, yolda yürürken bile Facede ne paylaşılmış, beğen olmuş mu? Yorum yazılmış mı? Kim nerde? Kiminle? Resim paylaşmış mı? Aaaa yemek ne yapmış? Akşam ne yemiş? Kim tatilde? Kim bağda? Yazılı ve görsel medyada aleni görünür, paylaşılır oldu…

Yukarıda anlattıklarımla ilgili mutlaka bizim kuşaklar kendilerinden bir şeyler bulmuşlardır. Çünkü o zaman mahalle kültürü denen ve insanları bir arada tutan bir yaşam biçimi vardı…

Tabi şehir büyüdü, gelişti.

Eskiden bağ diye gidilen yerler şimdi koca koca binalarla doldu…

Apartman dediğimiz binalarda karşı kapıdaki komşumuzu bile tanımıyoruz...

Kentimizin yerel yöneticilerine bu alanda büyük bir sorumluluk düştüğü kanısındayım…

Başkan Hanefi Mahçiçek belli aralıklarla mahalle sakinleri ile kahvaltılarda bir araya gelerek kaynaşma ve insanların birbirini tanıması için etkinlik düzenliyor…

Yeterli midir?

Bence hayır…

Mahalle Muhtarları, İlçe Belediye Başkanları, Büyükşehir Belediye Başkanı, Sivil Toplum kuruluşları eski ya da yeni oluşmuş mahalle sakinlerini belirli günlerde bir araya getirmek için uğraşmalılar…

Böyle bir çalışma, kaybolmaya yüz tutmuş eski mahalle kültürüne bir nebze faydası olur ve kentimizi yerlisi ve yabancısıyla kaynaştırırız düşüncesindeyim…

Yoksa her geçen gün Mahalle Kültürü, sosyal doku, komşuluk ilişkileri bir bir kayboluyor…

Kaybolan nesiller gibi…