YAKLAŞIK bir hafta önce Kahramanmaraş ilinde bir taciz konusu gündeme gelmiş ve olayın faili bir Cemiyet Başkanı ünvanıyla kamuoyunda infial yaratmıştı...
 

Benim bu konuya ilkesel bakışım, çok nettir, çok basittir, çok yalındır...
 


 

Bu tür olaylar karşısında şunu söylerim:
 

Belge var mı belge?
 

Delil var mı delil?
 


 

Ondan sonra olayı değerlendiririm…
 


 

Bu konuyu irdeleyip değerlendirmeden önce şu konuya bir parmak basmak istiyorum...
 

Hangi konu derseniz?
 

Cemiyet (Dernek) konusuna...
 


 

Bu şehirde son yıllarda birbiri ardına (Dernek) cemiyetlerin kurulması…
 

Altı üstü bir derneğin başkanına, ''başkan, başkan'' diye hitap edilerek pohpohlanması…
 

Siyasetçilerin birbiri ardına onları ziyaret etme yarışları…
 

Gelinen noktayı apaçık ortaya çıkarmıştır…
 

Ve bunlara iktidarı muhalefeti hiç fark etmez, bakış açıları çok önemlidir…
 

Adına cemiyet denilen dernek başkanları; Siyasetçiler tarafından küçük çocuk gibi şımartılmışlar mıdır?
 

Evet şımartılmışlardır…
 

Hemen hemen her gün ziyaret fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasına izin verilerek güç devşirmeleri sağlanmıştır…
 

Toplumda karşılığı olmayan basın kuruluşlarını, siyasetçilerin bizzat ziyaret etmeleri, onlara iltimas vermelerine yol açmış ve açmaktadır…
 

Bu olayda da adı dernek, kendi cemiyet başkanı olan şahsın, daha önceden de tecavüz sabıkası olmasına rağmen, siyasetçilerin bu çirkin hadiseyi bildiği halde; Ona ihtişamlı ödül töreni düzenlemesine ses çıkarmamalarından dolayı, hele hele bizzat canlı TV de yayınlayarak, Valisi, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, STK Başkanları da bir o kadar suçludur…
 

Artık siyasetçiler, şapkasını önüne alıp bir kere değil, bin kere düşünmelidir…
 


 

Yazımın başlığına tekrar dönecek olursam;
 

Cemiyet Başkanı’nın emniyette verdiği ifadedeki korkunç çelişkiye değinmek istiyorum…
 

Ne diyor Cemiyet başkanı ifadesinde;
 

“Karşılıklı otururken birden kalktı ve yanıma geldi. Alkolün etkisiyle beni gözümden, yüzümden ve sonrasında dudağımdan öptü. Ne yaptığını sorduğumda, bana benden hoşlandığını söyledi. Ben de kendisinin öpmesine bunun üzerine karşılık verdim. Daha sonra alkolün etkisiyle dans etmek istedi, elimden tuttu ve dansa kaldırdı. Beraber dans ettik ve dans ederken yine öpüştük, ben zorlamadım, kendisi beni öptü. Ben de öpmesine izin verdim. Sonrasında oturduk ve alkol almaya devam ettiğimiz sırada annesi kendisini aradı. Telefonda annesi ile konuştu. Başka arkadaşları ile de konuştu. Bu sırada bana 'Bugün eve gitme burada sabahlayalım' dedi. Ben de evime gitmem gerektiğini söyledim. Bu şekilde muhabbet ederken kapı çalındı ve ben de gazeteci arkadaşlar gelmiş olabileceğini düşünerek kapıyı açtım. Eşim bizim alem yaptığımızı düşünerek söylenmeye başladı. M.K. ile ağız dalaşına girdiler. Karşılıklı laf ve söz atmaya başladılar. Birbirlerine girdiler ve ben araya girdim. Birbirlerini darp etmesini engellemek istedim. Bu sırada M.K.'nın eli yüzüme geldi ve yüzüm çizildi. Aynı zamanda eşimin de eli yüzüme geldi ve eşim de yüzümü çizdi. Ben arada kaldığımdan dolayı elleri yüzüme geldi. Hatta bir ara ikisi bir yere düştüler ve aralamaya çalıştım. Eşimi ayağa kaldırdığım sırada beni eliyle itekledi, bu sırada masanın köşesine yan böğür tarafım geldi. M.K. de bu sırada kapıyı açarak dışarıya çıktı ve gitti…"
 


 

E sormazlar mı adama?
 

Sen cemiyet başkanısın, bürona bir genç kız çocuğu geldiğinde onunla alkol mu alırsın? Veya şişeyi, bardağı, ortadan kaldırır mısın?
 

Velev ki o seni dansa kaldırmış olsun, onunla dans mı edersin?
 

Onun öpmesine fırsat mı verirsin? ''Ne yapıyorsun kızım'' diyerek terslemez misin?
 

Çünkü kızın yaşında...
 

Neresinden bakılsa elde kalınacak bir ifade...
 

Yazık ki çok yazık…
 

Hele bir de kapı çalındığında gazeteci arkadaşlar gelmiş olabileceğini söylüyor ya!, bir de bakıyor ki eşi gelmiş…
 

Yalanını sevsinler e mi…
 

Eşin seni o gece, telefonda kaç kere aradığı halde neden ulaşamadı?
 

Sana yakın hangi gazeteci arkadaşlarını arayıp ''sana ulaşamadığını'' söyledi?
 

''Nerede bu diye'' kimleri aradı?
 

Eşin büroya geldiyse, ki gelmediği söyleniyor, gelmiş olsaydı; Kamera görüntülerinden ortaya çıkmaz mı?
 

O da ‘’geldim’’ deyip ‘’gelmediği’’ ortaya çıkarsa, yalan şahitlik yaptığı için ceza alması gerekmez mi?
 


 

Anlayamadığım ve hala çözemediğim bir konu var:
 

İfadesi alındığı gece taciz ve tecavüz iddiası ortadayken, cemiyet başkanı neden emniyetten bırakıldı?
 

Bırakılması için birileri mi telefon açtı?
 

Sayın Savcı, yeniden gözaltı kararı verdiyse, şüpheli hala neden yakalanmadı?
 

Veya suçsuzsa neden gelip teslim olmuyor?
 

Neden hala firarda?
 

Neden birileri, şikâyetçi genç kızın ailesine ulaşmaya çalışıp, ifadesini geri aldırmaya çalışıyor?
 

Sayın Savcının, bir an önce şüphelinin yakalanması için emniyet güçlerine talimat vermesi gerektiğini düşünüyorum...


Böylesine bir taciz iddiasıyla gündeme gelen cemiyet başkanına, neden hala gözaltı yapılmamaktadır?


Bir an önce bu şehir de bu şaibelerin ortadan kalkması ve konuyla ilişkisi bulunanların hukuk önüne çıkartılması gerekmektedir.
 

Ayak altına düşen gazetecilik mesleği belki bu olay nedeniyle temizlenir…
 

Eline telefonu alıp fotoğraf çeken, iki satır facebook’tan yazı paylaşan ''ben gazeteciyim'' dememeli…
 

Hoş, Nisan 1 tarihinden itibaren yeni yasaya göre zaten o şahıslar kökten temizlenecektir…
 

★★★
 

DİP NOT: Yeni yasaya göre Nisan 1 tarihinden itibaren kurumlardan resmi reklam almak isteyen haber siteleri, en az 2 kişi SGK’lı göstermek zorunda, resmi ilan almak isteyen haber siteleri ise 6 kişi SGK’lı göstermek ve 24 ay beklemek zorundadır.

Buradan duyuruyorum: Öyle haber sitesinde çalışmayıp işveren olarak kendi başka işlerinde gözüken SGK’lı kişileri, haber sitesinde çalışıyor diyerek ve de alavere dalavere yaparak bu olayı çözmeye kalkışmayın. Bizzat hem basın İlan Müdürlüğüne hem de SGK İl Müdürlüğüne şikâyet dilekçemi arz edeceğimi bilin…