Her kış günü sabah sıcacık yatağında uyanırsın.

 

Terk etmek zordur o sıcaklığı. Ananın kucağı gibi...

 

Kahvaltını yaparsın sevdiklerinle ardından iş yerine gidersin huzurla…

 

Belki sıkıntıların da vardır hayatında; sana kocaman ve ağır gelen, fakat aslında herkesin yaşadığı türden…

 

Baban sağ ise, onun koruyucu gölgesinde gezinerek atlatırsın güneşin kavurucu sıcağını…

 

Bayram sabahları kılıyorsan namazın ardından tanıdıkları ziyaret edersin, sıcak karşılamalarla…

 

Akşam sofranda toplarsın aileni ya da toplarlar seni ana baban bir sofra da…

 

Bilmedinse evlat acısını ya da sevdiklerini kaybetmenin yalnızlığını; bilmezsin “ölüm” denen soğuk kelimeyi…

 

Hayatın değişmez sonu olsa da zannedersin ki; sana ve sevdiklerine ölüm yaşlanınca uğrar…

 

Askere gitmişsen ya da gidenin olmuşsa bilirsin ki; hasretle dolu bir kutsaldır; o görev…

 

Ya şehit aileleri, ya şehit haneleri?...

 

Böyle midir onlar için?

 

Her sabah; bir kişi eksik uyudukları geceden, yine bir eksik uyanırlar…

 

Kahvaltı da bir tabak vardır ki; hiç dokunulmadan kalkar sofradan…

 

Akşam sofrasında da o tabak yine konulur, ama yine dokunulmaz…

 

Bir odası boştur evin, ama sanki birazdan sahibi gelecekmişçesine; hazırdır yatağı, terliği, havlusu…

 

Yatağının yanı başındaki duvarda asılıdır; sahibinin asker kıyafetli son fotoğrafı yatağa serilmiştir; uğrunda can verdiği bayrağı.

 

Anası, babası ve şehidin, varsa evladı; başka sever o örtüyü…

 

Sesini hatırlamaya çalışmazlar, kokusunu hatırlamaya çalışmazlar canlarının. Çünkü akıllarından ve yüreklerinden çıkmaz. Hep onunladır onsuz hayatları…

 

Anası yemek yaparken, hele de onun sevdiği yemeği yaparken; gözyaşları ile hep aynı filmi seyreder; bir bebek karnına düştüğü andan, vurulup tertemiz alnından uzanıp yattığı an’a kadar; toprağa…

 

Biz her gün dert olmayan dertler ile (!?) dertlenir iken; o hanede dert yoktur. Sıkıntı yoktur…

 

Var olan problem: Hasret…

 

Vatan uğrunda can veren yiğit evladın, uğrunda can verdiği Vatanın kesilip bölünmesi, canının acıtılmasıdır Vatanın ve Şehidin…

 

Sabah eksik uyanmaları koymaz da onlara, dokunur bir İT’in adam yerine konması…

 

Bayramı buruk yaşamaları koymaz da onlara, dokunur yatak örtüsünün paçavraya dönmesi…

 

Yakılması…

 

Ayaklar altında çiğnenmesi…

 

Sokakların çakallara terk edilmesi…