Yaralara Dokunmak…

 

Çocuklar koşar, oynar, düşer yaralanır.

 

Yaralarına merakla dokunurlar düştükleri anda ve derin bir yanma, sızı hissederler…

 

Sonra kabuk bağlayan yara, dokunulduğunda dolgunluk hissi yaratır.

 

Yaralar iyileşmeden önce; dokunulduğunda ise; yaraların oluştuğu an ve sebepler, göz önüne gelir…

 

O anlar çok acı biçimde yeniden yaşanır…

 

Sadece kan yoktur.

 

Yara yoktur orta da ama sızısı vardır…

 

Yüzlerde korku, ürperti mimikleri vardır…

 

O anları hatırlatan olay ya da kişilerin vay haline…

 

Yarasına dokunduğunuz kişiler, o anların sebebi olan insanlardan daha fazla nefret ve korkuyla yargılar sizi…

 

O insanların yarattığı acıların bedelini; sizden tahsil eder. Çünkü geçmişteki kişilerden tahsil etmeye gücü yetmemiştir.

 

Siz bir bedel ödersiniz, ama ne için ve neye bedel ödediğinizi de bilmezsiniz…

 

Aniden karşınıza çıkan icra yazısı gibi…

 

Yani Lokantaya gidersiniz ve başkalarının eski hesaplarını öder, aç kalkarsınız…

 

Aldatılmış, kandırılmış, yıpratılmış…

 

Her seferinde bir daha olmayacak der ve merhametinizle yine eski hesapları ödeyeceğiniz lokantaya gidersiniz…

 

Kadıyı kime şikayet edersiniz?...

 

Suçsuz girdiğiniz karakolda tutuklanmak gibi…

 

Acımasız yaşamanız gerekir de; beceremezsiniz…

 

Yaralara kasten dokunmasanız bile, yanından geçerken giysinizin kenarı farkında olmadan değse bile; bedeli siz ödersiniz…

 

Yaraları ciltlerinde kapanmış olsa da insanlar, ruhlarındaki bıçak izlerini, mermi izlerini asla kapatamazlar…

 

Siz görmediğiniz ve bilmediğiniz yaralara mutlaka dokunursunuz…