Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesi köşe yazarı Mustafa Karaaslan bugünkü yazısında ''Sözüm Adalet Dağıtıcılarına!'' diye yazdı.

Siz neyin peşindesiniz?

Adaletin mi?

Yoksa ah almanın mı?

Bakın 06.02.2023 tarihinde gerçekleşen ve Asrın Felaketi denilen deprem 7.7 büyüklüğünde olup istatiksel olarak 11 ili vurdu.

Vurdu ama depremin merkez üssü Kahramanmaraş'ı ve Kahramanmaraşlıları öyle bir vurdu ki;

Kaybettikleri canlara mı yansınlar?

Yıkılıp giden mallarına mı yansınlar?

Yoksa haksız yere günah keçisi ilan edilip depremin tek sorumlusuymuş gibi lanse edilen tutuklu yakınlarına mı yansınlar?

Her deprem sonrası şartnameleri değiştirip eski şartnamelere göre yapılan 30-40 yıllık binalar için önlem almayan, halkı uyarmayan, yetkililer...

Bu deprem sonrası, Devlet tarafından yapılan Zemin Etüt Rapor sonucunda, imara kapatılan alanları, daha önce imara açan zat-ı Aliler...

Onlardan biri bile, Adalet dağıtıcılarının karşısına neden getirilmiyorlar?

Neden onlardan hesap sorulmuyor?

İktidar kanadının mensubu oldukları için mi?

El vicdan el insaf...

Bir yılı aşmış cezaevlerinde tutuklu olarak yatan bu insanların çoğunun ilk mahkemesine daha aylar var.

Kasıtlı olarak yargılamaların geciktirildiği öne sürülüyor...

Malatya'dan, Adıyaman'dan, Hatay'dan, Şanlıurfa'dan, Diyarbakır'dan, Adana'dan, neredeyse hiç deprem tutuklusu kalmazken, veya bir elin parmaklarını aşmazken, şu an itibariyle Ardahan, Kırşehir, Yozgat, Aksaray, Tarsus, Bandırma, Osmaniye ve Türkoğlu cezaevlerinde onlarca Kahramanmaraşlı deprem tutuklusu, göz göre göre gelen bilirkişi raporlarını tekrar geri yollayarak ve delil toplanmadı denilerek, bilinçli olarak cezalandırıldığı ve tutuklu kalmalarının sağlandığı dile getiriliyor.

Hani bir söz var ya!

"Geç gelen Adalet, Adalet değildir."

İşte bu söz misali elinizi vicdanınıza koyun...

Depremin büyüklüğü, yer ivmesinin şartnamede yer alan tasarım ivmesinden kat be kat fazla olması yıkımı kaçınılmaz koymuştur.

Birkaç gün önce Hatay Valisi bile, Hatay'da yaşanan depremin Hiroşima'ya atılan atom bombasından tam 2 bin kat daha fazla olduğunu zikrediyorsa, depremin merkez üssü Kahramanmaraş'a kaç bin adet atıldığını varın siz düşünün...

Bir tutuklu yakını yolladığı mesajda aynen şöyle yazmış:

"Sayın Karaaslan

Bir siz haksızlık karşısında susmuyorsunuz. Kahramanmaraş Adliyesi'nde öyle bir yargılama yapılıyor ki; anlayabilene aşkolsun. Her ay yapılan değerlendirme aşamasından sonra, aynı matbu sözcükler alt alta yazılarak tutukluluğun devamına karar veriliyor. Oysa yıkılan binadan her türlü deney için numuneler alınmış, Belediyelerden tüm yasal belgeler toplanmış, Bilirkişiler dosya üzerinden raporlarını tanzim etmiş, yani aleyhe olan tüm deliller toplanmıştır.

Geriye sadece lehe olan delillerin toplanması kalmıştır. Cezaevinde tutuklu olan kişiler lehe olan delilleri nasıl toplayacaklar? Tutuksuz yargılandıkları zaman. İşte bu yasal hak neden verilmiyor? 13 aydır tutuklu olan bu insanların çoğu, ya ailesini, ya evladını, ya kardeşini, ya da bir çok akrabasını depremde kaybetmiş insanlardır.

Bakın, 40 yıl önce yapılan bir bina, yapıldığı yıl geçerli olan deprem şartnamesinde verilen tasarım ivme değerine göre Projeleri çizilmiş ve ona göre yapılmışsa, gerçekleşen depremin ivme değeri şartnamenin ivme değerinden fazlaysa, yıkımın kaçınılmaz olacağı bilirkişi raporlarında yer alıyorsa, imara açılmaması gereken alanlar imara açılıp, üstelik 10-15 katlı bina yapılmasına izin veriliyorsa, AFAD 2020 Raporu halktan gizleniyorsa, (sayfa 41: Bölgenin çok uzun sayılabilecek bir durgunluk dönemi geçirmekte oluşu nedeniyle halk, olası bir deprem tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu bir kat daha artırmaktadır. Bu nedenle olası bir depremde can ve mal kayıplarını en aza indirmek için meskun alanlarda zemin etütlerinin ayrıntılı olarak yapılması ve tehlikeli zonlardaki YAPILARIN TAHLİYESİ ZARURİDİR...)

Şimdi burada sorumlu olan tutuklular mı?

Yoksa bizatihi yetkililer mi?"

Bu gelen mesajı aynen yayınladım...

Hukukçu değilim ama sizlere bazı Yüksek Yargı Kararlarından emsal olanları buradan aktarmak istiyorum:

"Fail, Yükümlülüğe uygun davransaydı dahi netice kesinlikle önlenemeyecekse, önlenmeyen neticeden dolayı kişinin sorumlu tutulması söz konusu değildir. Depremde meydana gelen neticeler açısından binalar inşa anındaki mevcut kurallara aykırı yapılmış, ancak kurallara uygun yapılsaydı da binaların yıkılması ve insanların ölmesi kesinlikle önlenemeyecekse gerçekleşen sonucun işnadiyeti kabul edilmemektedir."

Uygulamada bu şekildedir.

(CGK, 16.05.2017, E.2017/12-271, K.2017/278; CD, 5.12.2019, E.2018/1758, K.2019/11448, (Lexpera, Erişim tarihi: 15.03.2023)

Yine bir başka yüksek Yargı Kararına göre;

"Bina; Plan ve Projesine, imar düzenlemelerine ve deprem yönetmeliğine uygun yapılmış olsa bile, gerçekleşen depremin 7.4 şiddetinde olduğu göz önüne alındığında binanın deprem nedeniyle hasara uğraması kaçınılmazdır."

YHGK, E.2012/786, K.2013/318 T.06.03.2013

Olur ki; Adalet Dağıtıcıları bu kararlardan bihaberdir.

Sahi siz neyin peşindesiniz!

Adaletin mi?

Yoksa ah almanın mı?