ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum önceki gün şehrimize geldi…

Bir dizi yapılacaklardan bahsetti…

-  “Tekke de sorun Toki ile çözülüyor” dedi

-  “Gayberlide ki Millet Bahçesi tamamlanacak” dedi.

-  “Önsen köprüsü yapılacak” dedi…

-  “Aksu çayında süreç başlıyor” dedi…

-  “Tarihi çarşıya yeni proje” dedi…

-  "Özel İdare binası yıkılacak" dedi...

Dedi de dedi…

*

Benim de aklıma herkesin bildiği bir hikâye geldi…

*

Hani “Ölme eşeğim ölme” hikâyesi…

Bir vakit, ülkenin birinde çok fena kıtlık olmuş.

Köylünün elinde, yiyecek buğday kalmamış. Ambarında azıcık arpası bulunan bir adam, bu arpadan kıt kanaat idare etmenin yollarını ararmış. Hâl böyleyken, kış da gelip çatmış. Adamcağız, ahırındaki biricik eşeğinin arpa kutusuna, her gün azar azar eksiltmek suretiyle arpa koyarmış. Böyle böyle eşeğin azalan istihkakı, kutunun dibini bir iki parmak kapatacak kadar kalmış.

Adamcağız, hayvanın yemini verirken her seferinde; “A benim badem gözlüm. Sakın acından öleyim de-meyesin. Senin için iki dönüm yonca ektirdim. Hele bir bahar gelsin, hepsi senin. Ancak şimdilik dişini sık, dayan,” dermiş.

Bu tasarrufa dayanamayan eşek, zayıflıktan bir deri, bir kemik kalmış, o badem gözlerinin feri silinmiş. Bir sabah, iki avuç ya gelir ya gelmez, arpa tayinatını vermeye gelen sahibi bakmış ki, eşek çoktan dünya meşakkatinden emekli olmuş.

Adamcağız, “vah zavallı merkebim vah…” demiş. “Tam tasarrufa alıştırmıştım seni ama ömrün kifayet etmedi, yeşil yoncalara hasret gittin.”

*

Bakan Kurum’un açıklamalarını duyunca…

Ne yalan söyleyeyim, bu hikâye aklıma geldi…

*

Demem odur ki:

Biz badem gözlüler…

Yıllardır anlatılan bu projeleri görmeye, umarım ömrümüz kifayet eder…

Ve gözlerimiz yeşil yoncalara hasret, pardon pardon gitmez.