Merak buyurma “usta”, rahat ol.

Yaptığınız yemeğe sözümüz yok…

Hizmetinize sözümüz yok…

Bu şehirde on numara ev yemeği yapmanıza sözümüz yok…

Sözümüz, lokantanızın önüne kırmızı dubaları koyup, gelen araçlara bir nevi park etmelerini engellemek için "lokantaya mı geldiniz?" demenize…

Bir araba yanaşmaya görsün…

Hemen lokantadan çıkan görevli aynen şunları söylüyor:

Lokantaya mı geldiniz?

Hayır…

“O zaman buraya park edemezsiniz…”

Niye?

“Burası lokantaya ait…”

Hoppala…

Sanırsınız o yol kendilerine miras kalmış…

Bu “mesele”, öylesine bir “mesele” değil “usta”.

“Koltuk kapmaca” oynanmıyor burada...

Şehrimin her yol kenarında “Parkomat” tabir edilen araçların park ettiği zaman ücret ödediği bir sistem var…

Hemen Telefon ile Akbel’i aradım…

Yetkilinin söyledikleri daha bir manidar…

“O cadde, söylediğiniz küçük ev lokantasının olduğu bölümden yukarıya doğru esnafların dilekçesine istinaden birkaç gün içerisinde araç park ücreti (parkomat) alınmayacak, kaldırılacak”

Hemen soruyorum:

Size kiralama bedeli mi ödendi?

Hayır…

Peki, o zaman niye kaldırılıyor…

“Bilgim yok” …

Peki, o zaman, diğer cadde kenarlarındaki esnaflar da dilekçe verirlerse onlara ne denilecek?

“Mustafa Bey inanın bilgim yok…”

Telefonu kapattım ve kendi kendime sesli düşünmeye başladım...

Sahi bu küçük ev isimli lokantanın ne "ayrıcalığı" var…

Taaa Poyraz döneminden süregelen…

Ayrıcalık deyince:

Benim arşivdeki dosyaları indirdim…

Yıl 2008…

Aylardan Ocak…

Küçük ev lokantası inşaatı “Ruhsata aykırı” bir biçimde yapılıyor…

O zaman’ın İmar Müdürlüğünde görevliler bu aykırılığa göz yumarak "kullanma izni" veriyor…

Bu aykırılık için Belediyeye verilen şikâyet dilekçesine istinaden yazılan cevap yazısında…

Aynen aktarıyorum:

“Bahse konu 245 ada 119 parselde kayıtlı taşınmaza (Küçük Ev Lokantası) 31.08.2007 tarih ve 767 sayılı yapı kullanma izni çekmelere uygun olarak verilmiştir. Yazınıza istinaden yapılan inceleme neticesinde arka bahçe mesafesi içerisinde kaçak yapı tespit edildiğinden 09.01.2008 tarih 16/19 sayılı mühürleme zaptı tanzim edilerek İmar Kanunu 32.maddesine göre işlem yapılmıştır.”

Sahi bu işlem ne oldu?

Kaçak yapı yıkıldı mı?

Yoksa halledildi mi?

Nasıl halledildi?

Ne şekil halledildi?

Kim Halletti?

Kim imzaladı?

Yazık ya!

Vallahi de billahi de yazık…

Benim gariban vatandaşım böyle bir mühürleme olayı yaşadığında, başına ne gelir, üç aşağı beş yukarı biliyorum.

Halledebilir mi?

Güçlü değilsen halledemezsin...

Diyorum ki:

Bak “Usta”... O cadde var ya o cadde…

Bu halkın…

Ve sen işletmeciysen… Eğer müşterilerinin otopark sorunu yaşamasını istemiyorsan… Tam karşında koskoca otopark var.

Gider o otoparkın işletmecisi Büyükşehir veya başka biriyse, günlük 100 araç girişi için bir fiyata anlaşır, bedeli ödersin, yemeğini yiyen müşterilerine otoparkta araçları varsa fişi verirsin, onlarda otopark ücreti ödemez ve sende müşterilerine hizmet etmiş olursun…

Kazancında, işletmene gelen müşterinde de bir eksiklik olmaz…

Ha ne dersin “Usta”

Yok, ben güçlüyüm mü diyorsun?

Ki, inanıyorum güçlüsün…

Ki, mühürleme zaptını halletmenizden biliyorum...

Ne diyelim ki;

At binenin kılıç kuşananın demiş atalar...

Bize de helal olsun sana be "Usta" demek düşer...

Buradan tüm cadde kenarlarındaki işyeri sahiplerine çağrıda bulunmak istiyorum:

Hepinizin işyeri önünde Parkomat varsa…

Ve sizinde işyerlerinize gelen müşterileriniz varsa...

Versin dilekçeyi Akbel’e…

Bakalım, ne cevap alacaksınız?