Kahramanmaraş'ın en etkin haber sitesinin köşe yazarı Ramazan Yumşak, ''Fotoğrafçılık sanat mı değil mi? Yoksa üstat Ara Güler haklı mı?'' diye yazdı.

Yaşanılan anı ölümsüz kılmak veya hatıralar biriktirmek için en çok başvurduğumuz şeydir fotoğraf çekmek veya çektirmek. Bakmayın siz şimdi her önüne gelenin her önüne gelen şeyi çektiğine. Eskiden öyle miydi? O zamanlar fotoğraf çekmek zordu, hatta birçoğu için imkânsızdı.

Çok eskilere gitmeye gerek yok. Benim emsaldeki birçok kişinin bile bebeklik ya da çocukluk fotoğrafı ya hiç olmamıştır ya da çok azdır (Ha bu arada yaşım 45, yani fotoğraf tarihine göre fazla değil). Onun için çok kıymetliydi fotoğraf ve çok az insanda vardı fotoğraf makinesi. Almancılarda veya mahallenin zenginlerinde. İnsanlar giderdi bir fotoğrafçıya, istediği aile fotoğrafını veya tekli fotoğrafı çektirirdi. Zamanla teknoloji gelişti ve ucuzladı insanlar için makine ulaşılır oldu. Artık herkesin elinde bir fotoğraf makinesi olmaya başladı. Ama yine sınırsız fotoğraf çekmek yoktu, zira bu sefer sorun filmdi.

Hemen her ailede bir makine var ama içindeki film sayılı, ona göre çekeceksin artı çekilen fotoğrafların nasıl çıkacağını bilemiyorsun artık o da bahtına kalmış. Bu güzel olmamış, bu çirkin çıkmış, bunda gözüm kapalı olayı yok. Kimi kafasını kaşıyor, kiminin gözü kapalı, kimi tam o sırada hapşırıyor, çocuklar ise öğretildiği gibi önde put gibi duruyor. Yani çekim anında nasılsanız öyle çıkıyorsunuz. Anlayacağınız bu olmadı yenisini çekelim bunu beğenmedim değiştirelim yok. Ve çekilen her fotoğraf çıkartılıyor. Bu arada kimi fotoğraflar yanıyor ve çıkartılamıyor. Zamanla teknoloji daha da ilerledi tabi. Ne oldu?

Dijital fotoğraf makineleri çıktı. Her aile almış alıyor ve çokça istediği gibi çekiyor. Beğenmediğini değiştiriyor siliyor yeniden çekiyor. Yani aynı karenin birden çok çekilmesinin başlangıcı oluyor. Bu arada çekilen fotoğraf sayısı artıkça çıkartılan fotoğraf sayısı azalmaya başlıyor. Fotoğrafçılarda çıkartıp özenle baktığımız ve koruduğumuz fotoğraflara artık bilgisayardan bakmaya başlıyoruz. Sonra ne oldu, yüzyılın icadı, akıllı cep telefonları, çıktı fotoğraf işi kökten değişti. Elinde hem fotoğraf makinen hem bilgisayarın hem de depolama alanın var. Herkes istediği kadar istediği yerde çekebiliyor.

Bir de seri çekim var ki, istediğin kareyi yakalama şansının olmama ihtimali yok. Artık herkes fotoğrafçı ve fotoğraf sanatçısı ve her istediği yerde istediğini çekiyor. Hatta eskiden utanılan anları, hava atmak veya meşhur olmak için çekmeye başlıyor. Bir de bunu akıllı telefonu ile sosyal medyada paylaştığı zaman değmeyin keyfine.

Gelelim asıl konuya ve soralım. Peki, fotoğraf sanat mıdır? Bundan çok önce dijital çağ başlamadan önce bu soru Ara Güler’e sorulduğunda ki o fotoğrafta üstattır, ‘fotoğraf sanat değil’ demişti. Daha önce (üstada saygım sonsuz) ona katılmıyordum. Şimdi ise onun çok önce gördüğü şeyi yeni görmeye başladığım için ona sonuna kadar katılıyorum. Fotoğraf neden sanat değildir? İzin verirseniz birkaç madde halinde açıklamak istiyorum.

Başta şunu belirtmeliyim ki fotoğraf üstatlarına ve bu işi hakkıyla yapanlara saygım sonsuz. Yazıda amacım, fotoğrafta zirve yapmış bu insanların işini küçümsemek veya küçültmek değil, bu benim haddim değil, sadece fotoğrafçılığın neden sanat olmadığını açıklamak olacak.

Sanatı sanat yapan şey herkes tarafından yapılan bir şey olmamasıdır. Özel ve yetenekli veya özgün insanların yaptığı bir iştir. İlk şartlardan biri herkes tarafından yapılamamasıdır. Sanat sıradan insanlar tarafından yapılamaz veya bazen de anlaşılamaz. Zaten herkesin yapabildiği işe kimse sanat diyemez. Ama fotoğraf öyle değil, herhangi bir kişi en usta fotoğrafçının bile günlerce yapmak için uğraştığı fotoğrafı çekebiliyor. Çektiğini de çeşitli platformlarda görüyoruz. Bu da bu işi sıradan insanların yaptığının ispatıdır. Ama sıradan insanlar bir resmi, heykeli veya edebi bir eseri yapamaz.

Sanat şansla yapılacak bir şey değildir. Bu nedenle sanatta şansa değil, emeğe, çalışmaya ve farklı bakış açısına ihtiyaç vardır. Fakat çok harika bir fotoğrafı şans eseri sıradan biri yakalayıp çekebilir. Hatta bazıları şansına fotoğrafçılardan daha iyi bir kare yakalayabilir. Sanatta değil şansına çok çalışsa bile asla bir eser yapamaz. Yaptığıyla değil sanatçıyı geçmek ona yaklaşamaz bile. Sanatı ve sanatçıyı diğerlerinden ayıran fark, şans değil; tecrübe, çalışma ve kendine has olmasıdır. Şans değil.

Sanatta maharet; paletin, fırçanın, kitabın ya da mermerin değil bizzat sanatçınındır. Ama fotoğrafta iş bazen makineye kalmaktadır. Bu nedenle size ait olmayan bir maharet sizi sanatçı yapmaz. Örneğin siz sanatçı olamasanız da seri çekime bağlayıp fotoğrafın deklanşörüne bastığınızda çok iyi kareler yakalayabilirsiniz. Bu güzel kareyi yakalamak sizin ustalığınız mı yoksa makinenin mahareti mi? Bu başarıda kendinize pay biçebilir misiniz? Sizin yerinize başka biri düğmeye bassa, o da o kareyi yakalayabilir mi?

Ee, bu kadar neden varken fotoğraf sanat olabilir mi? Her önüne gelenin yapabildiği ve kaliteyi ayıramadığınız bir şey sıradandır ve sanatta sıradanlığa yer yoktur. Sanat ve sanatçı tam aksine sıradan olamayan aykırı ve farklıdır. Sanatta değerli olan şey özlük ve aykırılıktır.

Evet, fotoğrafın sanat olup olmadığı her ne kadar tartışılsa da fotoğrafın insanların ve şehirlerin hafızası olduğu ve anılar biriktirdiği tartışılmaz bir gerçektir. Saygılar.