SEVGİLİ Mahir Ünal’ı azıcık eleştireyim dedim…

Sosyal medya da yer yerinden oynadı…

Elbistan Ak Parti teşkilatı mı desem…

Onikişubat teşkilatımı desem…

İl teşkilatından bazı isimler mi desem…

Ve bazı Milletvekilleri mi desem…

Yorumlarla Sayın Ünal’a şirin gözükmek adına da olsa destek veren verene oldu…

*

İnanır mısınız bilmem ama:

Hani rahmetli Erol Taş, defalarca izlediğimiz, ''İnce Cumali'' filminde çok acımasız bir ağayı canlandırır. Yılmaz Güney’le birlikte oynadıkları ''İnce Cumali'' filminin Ağa’sı, kötü adam rolleriyle nam salmıştır. Filmin galası için diğer oyuncularla birlikte Anadolu’ya gider. Filmi izlerler. Film bittikten sonra oyuncular sahneye çıkıp konuşma yapıyorlardır. Sıra Erol Taş’a gelmiştir. Birden ortalık karışır, yer yerinden oynar. Seyirciler sahnedeki Erol Taş’a şişe, taş, sopa fırlatıp ‘yuh’luyorlardır. Öylesine başarılı oynamıştır ki Ağa suretindeki kötü adam rolünü, atılan taşlar onun ödülü olur. O unutulmaz konuşmasını şişe ve taş yağmuru dindiğinde yapar Erol Taş. Seyircilere ''Atın atın, siz bana taş değil ekmek atıyorsunuz'' diyerek meşhur kahkahasını atar ve ışıl ışıl gözlerle seyircisini selamlar.

Şöyle bir yorumlara bakınca…

Yazdığım yazımın okunma sayısını görünce…

Bende o yorum yazanları ve yazımı okuyanları birer seyirci olarak kabul edip Kanal Maraş adına hepsini ışıl ışıl gözlerle selamlıyorum…

*

Ancak…

Sevgili Mücahit Kara ve Mehmet Sefa Tanrıverdi’nin yorumları bir başka dikkatimi çekti…

Değinmeden geçemeyeceğim.

Mücahit Kara: ''Mahir Ünal ve bu şehir'' yazımı paylaşarak şunu yazdı: ''Yaptıkları burdan Ankara’ya yol olur saymayalım da sizin kaleminizden Mahir Ünal’ı hatırlatalım Mustafa bey.''

Mehmet Sefa Tanrıverdi ise: ''Mahir Ünal’mı dediniz?'' yazımı paylaşarak ''şimdi değişen ne oldu acaba vekilim değişmediğine göre diye sormadan edemiyor insan'' paylaşımında bulundu.
 


 

Bu iki isme şunu diyorum:

Değişen bir şey yok ki…

Ben her iki yazdığım yazıların her harfinin bugün de kapı gibi arkasındayım.

Aha bak! Yazıda söylediklerimin aynısını, bugün de avazım çıktığı kadar haykırdığımı ifade ediyorum. Hem de vurgulayarak. Hem de altını kalın kalın çizerek. Günse gün! Hakikatse hakikat!

O gün için içimden geçenleri nasıl yazdıysam…

Bugün de içimden geçenleri yazma cesareti gösteren biriyim…

Alkışlamasını biliyorsam, eleştiri yapmasını da bilirim…

Eleştiri yapıyorum diyerek Mahir Ünal’ı sevmiyorum anlamını kimse çıkarmasın…

Bakanlığından alındığı gün mesaj ile her zaman arkasında olduğumu yazan benim…

Bazıları gibi arkamı dönmedim…

Hele hele bu şehirde koltuktan düşenlere her zaman destek oldum…

İsim bile vermeye gerek görmüyorum. Bunu bu şehrin siyasetindeki hemen hemen herkes çok iyi bilir…

*

O yüzden:

Benim daha önceki yazdığım yazılarımla ''ne iş?'' der misali ahlak vaazı vermeye kalkarsanız…

Kusura bakmayın ama size bir şeyler denir.

*

Mahir Ünal’a şirin gözükmeyi bir tarafa bırakın…

*

Bu şehre ne yaparız, bu şehri nasıl kalkındırırız, bu şehri nasıl yaşanabilir yapabiliriz, dertleriyle hemhal olun…

Öyle sosyal medyalarda fotoğraf paylaşarak siyaset yapılmaz…

Alimallah olası bir seçimde oy oranınız düşerse ve Partinizin Milletvekili sayısı azalırsa veya herhangi bir belediye başkanlığını kaybederseniz, sizleri o zaman görürüm…

İşte ben o günleri görmemek adına bazen eleştiri yazılarımı yazmakta ne kadar haklı olduğumu, sizlerin ise daha dün ''Abi'' derken bugün Mustafa Bey diyerek hitap etmenizden kibrin sizlere de bulaştığını fark ediyorum…

Çok iyi gidiyorsunuz!

Böyle devam ediniz…