Bu gün kişilik, karakter ve duruşlardan biraz bahsedeceğim, olayın psikiyatri yönü doktorları ilgilendirdiğinden, ben daha ziyade toplumsal ve sosyal yönü ile konuya yaklaşacağım.

    Sosyal yaşamın dinamikleri yine insanlardır, kişilerin davranışları hayatı olumlu veya olumsuz yönde şekillendirir. Peki, bu yaşam içinde toplumdaki karakterlerin fonksiyonu nedir?

İnsanlardaki karakter yapısını, kişilikleri ve duruşları belirler, hayatın içinde karşılığını bulur.

Yaşamın bu aynasında aile ve toplum adına kişilik profilleri kendini gösterir. Bunun adına gelişmişlik veya gelişmemişlikte diye biliriz.

Toplumda huzurun ve işleyişin adına bu duruşların önemi büyüktür. Karakter niye bu kadar önem taşıyor! Kişinin genetik yapısı ve aldığı eğitimin sonucu davranışlar bir şekil kazanıyor.  Kaç kişi kendi kendini analiz ederek samimi şekilde aşağıdaki soruları cevaplamıştır.

  “Ben neyim ve kimim, cemiyetteki sosyal rolüm nedir? Görevimde faydalı olabiliyor muyum

Başkalarına zararım var mıdır? Çok dostum ve itibarım var mıdır?

Maddi menfaatler dışında olarak, başkalarında bir sempati uyandırabiliyor muyum? gibi  sorular….

   Aile ve toplumun, gelişmişliği adına, hepimiz davranışlarımızı yeniden bir gözden geçirmeliyiz. Bu oluşumlarda toplumun değer yargılarını hesaba katmak gerekiyor.

     Sağlam karakterli kişiler, sosyal yaşamın her karesinde duruşlarını ortaya koymuşlardır.

Günümüzdeki stres ortamları; gazete ve görsel yayınlarda aile faciaları, kötü ekonomi, negatif

programlar ve dünyanın gidişatı karşısında,  insanlar kendini ne kadar koruyabiliyorlar?

Gelişmiş, donanımlı insanlar aynı zamanda, yaşamla ilgili pozitif düşüncelere odaklanarak

sağlam duruşlarıyla hayata bir mana kazandırmışlardır.

 Birde madalyonun öbür yüzünde, borsa grafiği gibi inişli çıkışlı, rollerini iyi ezberlemiş bukalemun tipler!

Bunlara göre yaşamda “her yol mubahtır”  onlara her yerde rastlarsınız, bazen yanı başımızda, karşımızda.

      Aslında hayatın telaşı ile uğraşırken verdiğimiz mücadele, gelişmişlikle gelişmemişliğin

mücadelesidir, kültürden alıverişe varıncaya kadar, tüm ilişkiler bu kavramların içindedir.

     Duruşu sağlam kişilikler hayatı pozitif yönleri ile sürdürürlerken, donanımı olmayan karakterler işlerinin hallolması yolunda hep kurnazlık formüllerini uygulamışlardır.

Bu tipler genelde birbirlerini de iyi bulurlar, tilkilerin buluşması gibi!

   Belgesellerde çoğunlukla izleriz, tilkilerin tilki gibi, aslanların aslan gibi yaşadığını, bir tilkiyi aslan gurubunda göremezsiniz, çünkü genetik yapıları farklıdır.

Burada bir Atasözümüz aklıma geldi,”Karga kekliği taklit edeyim derken, kendi yürüyüşünü şaşırmış”

İnsanımıza baktığımızda, karakterlerin oluşumu ve yapısına göre bir yaşam şeklini tercih ediyor, aslan aslan gibi yaşarken, peki insana yakışan nedir?

Bu örneklemeler tabii ki insanı kendi dünyasından soyutlayamaz.  Bize yakışanı insanca yaşamak, yani “adam gibi duruşu olan adam olmak” değil mi?

 J.Wooden’in bir sözüyle yazımızı bitirelim,”Karakterinize şöhretinizden daha çok önem verin, çünkü karakteriniz, aslında neyseniz odur, oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur”

Bu arada 23 Nisanda, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladık! Aşağıdaki şiirimi de bütün çocuklarla paylaşıyorum.

 

ÇOCUKLUĞUMUN SESİ

Çocuk olduk, bir kilim üstünde

Bir sıcacık odada

Çıtırdayan ocak başında

Masallar dinledik; yumak, yumak

Ninemin kirmanında

Büyüyen dünya gibi

Karnımız acıktığında, on bir çocukla

Buğu, buğu bir çorbanın sıcaklığında

Aynı sofrayı paylaşırdık

Bir tepsi başında

Mevsim, mevsim büyürken yaz akşamlarıyla

Göz kırparken yıldızlar, çoğalırken binlerce

Sıralanırdık yer yataklarına, ayın şavkında

Tarhana serili bir damdan, kediler kaçışır

Birer kahraman olurduk, anlatılan masallarda

Yazlar yaşanırdı, cırcır böceğinin senfonisinde

Yeni doğmuş, bir bebek sesi duyulur

Rüzgârın esintisinde

Dalga, dalga dolaşır, bu ses evleri

Genç anneler hazır büyütmeye 

Daha nice bebekleri