''İSTANBUL’U, Ankara’yı ve kısacası metropol kentleri niye kaybettik?''

Siz İstanbul ve Ankara’ya değil, asıl Erzurum’a, Kayseri’ye, Kahramanmaraş'a şaşırın.

Neden efendim?

Diyeceksiniz şimdi…

İzah edeyim…

Bundan üç dört yıl önce Cumhur İttifakı oylarının (AK PARTİ+MHP) yüzde 85’leri aşmıştı.

Doğru değil mi?

Doğru…

Şimdi bu şehirlerimizde, neden 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde yüzde 50 küsurlarda kalındığını araştırın.

Evet, araştırın bakalım neyle yüzleşeceksiniz?

*

Dün tüm Türkiye Güngören Belediye Başkan Yardımcısı Veysel İpekçi’nin adıyla çalkalandı.

Veysel İpekçi’nin, kendisini görünce ayağa kalkmamasını gerekçe göstererek Şoför Enes T.’ye tuvalet kapısı önünde oturma cezası verdiği, görüntüleriyle birlikte yayınlanınca, bizim Maraş tabiriyle; ortalık Kel Ali'nin bağına döndü.

Sosyal medya çalkalandı.

Sonra ne oldu?

Güngören Belediye Başkanı Dr. Mim Bünyamin Demir de hemen sosyal medya hesabından Veysel İpekçi’den istifasının alındığını bildirdi ve ilçe halkından özür diledi.

Acaba Veysel İpekçi gibi Ak Parti'de daha ne kadar insan var?

*

Geçen günlerde bizim Büyükşehir Belediye Başkanımızın makam katı koridorunda bekleyen bir vatandaşa ''buradan gidin birazdan Başkan Bey geçecek'' diyen güvenlikçiler görev alıyorsa?

Makam katı bir belediye değil de maliye bakanlığı denetmenler kurul başkanlığı katı gibi görüntü veriyorsa...

Ben bu uygulamaların emrini vereni sorgularım…

Halkla arasına mesafe koyanı sorgularım…

Halk’tan kaçan siyasetçiyi sorgularım…

Makam katında bile kendisini bekleyen Halka tahammül etmeyen başkanı sorgularım…

*

Kimse bulunmaz Hint kumaşı değil…

AK Parti içinde kibir abidesi gibi dolaşan, halka tepeden bakan, burnundan kıl aldırmayan, Ak Parti'yi bitirmek için elinden geleni yapan, sivil toplum örgütleriyle arasına mesafe koyan, muhtarları adam yerine bile koymayan, en çok muhtaç olunduğu dönemde basın mensuplarına kafayı takan, kategorilere ayıran, istediklerini yazsınlar diyen, bir çarşı gezisinde söylediği tek bir söz ile ulusal gündeme düşen, basını para avcısı gibi gören, kadrolaşmaya giden ama hala kadrolaşamayan, yeteneksiz ve kifayetsiz, muhteris ve sinsi olanları hayatın içinde görüyor, tanıyor, şikâyet ediyor ama o sessizlik duvarlarını bir türlü aşamıyor…

Parti bürokrasisinin çelikten perdelerini bir türlü aralayıp derdini Marko Paşa'ya anlatamıyor.

Bizim gibi eli kalem tutanlar da bu gidişatı eleştirdiğimizde muhalif, oyunbozan, fitneci, AK Parti düşmanı gibi addediliyoruz.

Asıl muhalif ve fitneci, partiyi bitirmeye çalışan bu kibir abidesi bürokrat ve siyasilerdir.

Belden aşağı vurmuyoruz.

Gerçekler neyse onu zikrediyoruz.

Adam koltuğa oturalı neredeyse 9 ay olacak, ortada basın mensuplarıyla didişmekten ve atamalardan başka hiçbir icraatı yok. Şimdi desem ki; ''Kurulu zemberek gibi tayin edilmiş mübarek şehrimize'' kızacak, kükreyecek, belki aynı Yener Atlı’ya yaptığı gibi avukatlarına talimat verecek…

Verin şunu mahkemeye diyecek…

Kusuru kendisinde aramayacak…

Basını sanki düşmanmış gibi belleyecek…

İzlenmeyen Aksu TV bana yeter arkadaş diyecek…

''Doğrudan temin'' ile Aksu TV’ye milyarlarca para akıtacak…

Zora düştüğünde ise yerel basınla toplantı düzenleyecek…

Sevsinler senin siyaset anlayışını…

*

Yazımın başına dönecek olursam:

''İstanbul’u, Ankara’yı niye kaybettik?'' diye soracağınıza, siz asıl böyle gidersek AK Parti’nin kaleleri konumundaki Kahramanmaraş gibi muhafazakâr şehirleri alabilir miyiz? Diye düşünün.

Buradan açık açık yazıyorum, sonra demedi demeyin.

Genel seçimlerin nabzı, yerel yönetimlerin başarısı ya da başarısızlığına göre atar.

Belediyeler eğer doğru seçilmiş isimlerle, dürüst, dirayetli, yetenekli insanlarla yönetilirse, genel seçimlerde nabız sağlıklı ve düzenli olur.

Belediyeler iktidarın aynasıdır.

Bir zamanlar Ali Sezal abi vardı. Adam gibi adamdı. Şehri yönetti, çalmadı çaldırmadı.

Sonra Hanefi Mahçiçek geldi, büyükşehir olmadan, o da şehrimize güzellik ve yenilikler kattı. Hâlâ da katmaya devam ediyor.

Eksisiyle artısıyla Poyraz dönemi bile bundan iyiydi.

Erkoç döneminde şehir palazlandı, ama onun da etrafını saran sansarlar onu rahat bırakmadı.

Yanlış yönetti…

Kerameti kendisinde sandı…

İl Başkanlığı kongre sürecinde olsun, ilçe belediye başkanları ile bir türlü güzel sağlıklı bir kontak kuramadı…

Son yıllarında bir şeyler yapmaya çalıştı…

Ancak kendisini siyasetin dışında buldu…

*

Size bir şey söyleyeyim mi?

Halkın AK Parti’ye verdiği avans, giderek tükeniyor.

Korkarım ki yolun sonuna doğru gidiyor Reis.

Uluslararası ve ulusal sorunlarla uğraşmaktan, kendi partisindeki yerel siyasetçilerin halka bakışını, basınla düşman oluşunu, bir nevi hizipçilik çığırtkanlığının hortladığını göremiyor…

Halk Erdoğan’ı seviyor…

Hem de inanılmaz derecede…

Onun liderlik başarısı, Halk’ta ona karşı sevgi teveccühün yüzü suyu hürmetine AK Parti yıllardır halkın güvenine mazhar olmuştur…

Beyler…

Kendinize gelin…

Siyaset burnundan kıl aldırmamak değil…

Siyaset kibir abidesi olmak hiç değil…

Siyaset insan odaklıdır…

İnsanları kırıp, üzüp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranamazsınız…

*

Demem odur ki:

Ankara, İstanbul belediyelerini kaybettik diye hayıflanırken…

AK Parti’nin en çok oy aldığı Erzurum, Kayseri, Kahramanmaraş’ta Halkın sesine kulak verin…

Aksi takdirde…

Vesselam…

Tayyip Erdoğan Ak Parti’de Ömer’ler ararken, firavunlar cirit atıyor…

Demeyin…
 

***
 

DİP NOT: Memleketi Kahramanmaraş’ın sorunlarının çözümü, gelişimi ve daha ileriye gitmesi adına gecesini gündüzüne katan ve yoğun uluslararası ve ulusal gündemlerden zaman ayırarak sık sık Kahramanmaraş’a gelen AK Parti’nin iki numaralı ismi ve siyasi gururumuz Sayın Mahir Ünal Bey’den beklentimiz; bizim gibi perdenin arkasındaki gerçekleri görebilenleri de dinlemesi yönündedir. Yarınlar daha da geç olmadan.