ÖNCEKİ gün tüm Türkiye’nin odaklandığı ve TV’lerin ortak canlı yayın yapacağı program için Harbiye'deki Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'na İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cumhur adayı Binali Yıldırım ile aynı arabayla gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ı görünce duygulanmadım desem yalan olur.
 


 

Düşünebiliyor musunuz?
 

İstanbul Büyükşehir seçimi tamamen ona emanet edilmiş…
 

Bir Kahramanmaraşlı olarak iftihar ettim…
 

Gururlandım…
 

*
 

İşte dedim:
 

Benim hemşerim…
 

İşte dedim:
 

AK Parti’nin İstanbul seçimine yönelik tam yetki verdiği insan.
 

*
 

Oysaki yıllardır ezilmişliğimiz vardı.
 

Siyaseten Ankara da bir dayımız yoktu…
 

İnanır mısınız?
 

Bu gelenek Mahir Ünal ile değişti.
 

*
 

Bir Dayı’mız yoktu deyince…
 

Bir anım aklıma geldi…
 

Yıl 2007…
 

Kahramanmaraş Belediyesiyle savaş halindeyim…
 

Ruhsat skandallarını ortaya çıkarmış ve o zamanın belediyesindeki memurların cephe almasıyla idare mahkemelerinde dava üstüne dava kazanmış biri olarak mahkeme kararlarını uygulamayan belediyeyi şikâyet etmek için bizzat İçişleri Bakanlığı binasına gittim.
 

Kapıda duran polisler; “Buyurun Beyefendi nereye?” deyince…
 

“Dayımın yanına geldim” dedim.
 

Bu cevap üzerine; “Dayınız kim?” diye sorulunca…
 

“İçişleri Bakanı Beşir Atalay” cevabını verdim.
 

Karşılarında Bakan Bey’in yeğeni olduğunu sanan polisler önce kendilerini topladılar ve hemen telsiz ile anons geçtiler…
 

“Bakan Bey’in yeğeni geldi” “Bakan Bey’in yeğeni geldi”.
 

Kapıdaki polis memurlarından bir tanesi önüme düştü ve İçişleri Bakanlığı makam katına doğru merdivenlerden çıktıktan sonra kırmızı halıda ilerledim.
 

O esnada Bakan Bey İçişleri Bakanlığı binasının bahçe kısmına siren çalan araçlarla girince…
 

Polis Memuru:
 

“Efendim Dayınız geldi… Az bekleyelim… Bakan Bey yukarı çıkınca sizi odasına alalım” sözü üzerine beklerken, özel kalem Müdürü Süleyman Bey’in görevliyi arayıp “Yeğenini yanıma getirin” dediğini söylediklerinde inanın kalp atışlarım tavan yapmıştı.
 

Odasına doğru giderken içimden bildiğim bütün duaları okudum.
 

Odaya girdim…
 

Kendimi tanıttım…
 

O kapıda söylediğim “Dayımın yanına geldim” cümlesine binaen özel kalem Müdürü Süleyman Bey tarafından soruldu:
 

“Bakan Bey’in nerden yeğeni oluyorsunuz?”
 

Bir ilahi güç bana cevap vermemi sağladı…
 

Dedim ki:
 

“Sayın Müdürüm haddimi aştıysam özür dilerim. Ancak bizim yöremizde büyüklere biz dayı deriz”.
 

“Ne yani, yeğeni değil misin?” Diye tekrar sorunca, “Hayır” efendim dedim.
 

Tatlı bir gülümseme ile birlikte derdin nedir? Dedi.
 

“Kahramanmaraş Belediyesi” dedim.
 

Kısaca başımdan geçenleri anlatıverdim…
 

Hemen telefonu eline alarak bir yere telefon açtı ve adımı not ettirdikten sonra kapıdaki görevliye beni “Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne” götürülmemi emretti.
 

İnanır mısınız bilmem ama Mahalli İdareler bölümündeki bir bayan bizi kapıda karşıladı ve şu cümleyi söyledi:
 

“Mustafa Bey, niçin Bakan Bey’in özel kalem Müdürünün yanına gittiniz?”
 

“Burada çok meşhursunuz”.
 

“Sizi tanımayan yok”.
 

Hayırdır, burada nasıl meşhurum ben deyince…
 

Üç klasör dilekçemin olduğunu ve bu dilekçeler yüzünden çok tanındığımı söyledi.
 

Velhasıl o zaman çalmadığım kapı kalmamıştı.
 

*
 

Bunu niye anlattım…
 

Yazımın başında da söylediğim gibi…
 

Türkiye’nin kalbi sayılan İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi ve kazanılması için görevlendirilen bu şehrin yetiştirdiği medarı iftihar isim olan Mahir Ünal’ı Binali Yıldırım ile aynı arabadan indiğini görünce…
 

O çile çektiğim yıllara gittim ve…
 

İçimden…
 

İşte benim…
 

“Dayım, emmim, abim, kardeşim, dostum,” diyebileceğim bir adam dedim…
 

“Hem de adam gibi bir adam”.
 

*
 

Başka ne diyebilirim ki:
 

“Siyaset sana yakışıyor be Mahir Ünal”.    
 

Başarılı olman tek temennimiz…