Dünkü yazımda Ak Parti Kahramanmaraş eski Milletvekili Dr. Yıldırım Ramazanoğlu’na hitaben “RAMAZANOĞLU ÇIK AÇIKLA” diye manşet atmıştım. 

Lafı hiç kıvırmadan yazdığım yazıdaki soruların hepsini geri alıyorum ve Sayın Ramazanoğlu’ndan ve saygıdeğer kamuoyumuzdan özür diliyorum…

Sayın Ramazanoğlu beni telefonla aradı ve uzun uzun sohbet ettik.

Evet, yiğitçe ve tarihi soyadına yakışır şekilde, Sayın Ramazanoğlu gerçekten ‘ÇIKTI, AÇIKLADI’.

Kendisinden emin olduğumuz “RAMAZANOĞLU TERTEMİZ ÇIKTI

Anlattıklarıyla ve paylaştıklarıyla, kentimizin yetiştirdiği, güzide bir milletvekilimiz olarak görev yapmış bu değerli hemşerimizle bir kere daha gurur duydum.

Benim kişisel mahremiyetime emanet ettiği pek çok şey konuştuk, ama sadece dünkü yazımla ilgili anlattıklarının özetini, Sayın Ramazanoğlu’nun ifadeleriyle kamuoyumuzla paylaşmak istiyorum:

“Sayın Karaaslan, size kendisini sanki şu anda muvazzaf ve aktif görevdeki rütbeli bir komutan gibi tanıtan kişi, uzun yıllar önce emekli olmuş bir albaydır. Benimle fotoğraf çektirmek ve tanışmak istedi. Sonra bana, Sayın Faruk Çelik ve İsmet Yılmaz Bakanlarımıza birer dosya verdiğini söyledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında çok önemli istihbarat bilgileri içeren bu dosyaların gereğinin yapılmadığından şikâyet etti. Yakinen tanıdığım bu iki Saygıdeğer Bakanımızın asla böyle bir ihmalkârlık yapmayacaklarını söyleyince, aynı dosyayı bu sefer gereğinin yapılması için bana da vermeyi teklif etti, ben de aldım. Bulunduğumuz ortamda başkaları da olduğundan, dosyayı eve gelince açtım ve içinde sadece kendisinin özgeçmişi ve önemli kurumlardan birinde görev alma talebi olduğunu gördüm. Özetle, çok değerli Mustafa Karaaslan kardeşimin iyi niyetli hassasiyetlerini kullanan bu kişinin, Sayın Bakanlarımıza ve bana verdiği dosyanın gereği yapılmadığı için darbe olduğunu ima etmesi, bir insanın kendi çıkarları için yapabileceği kurnazlıkların ve oluşturabileceği bilgi kirliliğinin nerelere varabileceğini göstermektedir.

Şu anda maalesef hafta sonundayız. Fakat Pazartesi günü, medyayı asılsız bilgilerle manipüle ederek, kendi amaçları doğrultusunda yanlış yönlendirdiği, insanları tahrik amacıyla, değerli Bakanlarımıza ve şahsıma iftira oluşturan yalan haber ve isnatlarda bulunduğu için, kendisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağım.

Sayın Cumhurbaşkanımıza, Milletimize, Hükümetimize en yakın konumlarda yıllardan beri hizmet veren Sayın Bakanlarımızı, bizleri, Mustafa Karaaslan gibi son derece dürüst ve vatansever basın mensuplarımızı emellerine alet etmek isteyen bu kişi, adalete mutlaka hesap verecektir. Üstelik bu konularda kendisi hakkında önceden verilmiş bir mahkeme kararını da, savcılığa sunacağım suç duyurusu dilekçesine ekleyeceğim.”

Sayın Ramazanoğlu, gerçekten tam bir beyefendi üslubuyla beni bilgilendirip aydınlatırken, güncel gündemin tüm detaylarına hâkimiyetini her cümlesinde hissettirdi. Kendisinin yürekten samimiyeti, karşılıklı sohbetimizin sıcak bir muhabbete dönüşmesine vesile oldu.

Değerli okuyucularım, kendisini bana komutan olarak tanıtan kişi ile aramızda geçen telefon konuşmasının bendeki kayıtlarında aynen yer aldığı şekilde, bu kişinin, Darbe girişimi yapan FETÖ’cülerle ilgili olarak iki Sayın Bakanımıza dosya, belge ve bilgi verdiği, onlar ilgilenmeyince, Sayın Dr. Yıldırım Ramazanoğlu’na da belge verdiği iddialarının tamamen yalan olduğu anlaşıldı. Dosya, belge, bilgi denilen şeylerin sadece “kendi özgeçmişi ve önemli bir göreve atanma talebi
olduğunu, üstelik şu anda muvazzaf komutan bile değil, yıllar önce emekli olmuş, kurmay sınıfta bile bulunmayan makine mühendisi bir albay olduğunu öğrendiğimde, gerçekten bu kadar şeytanlığa pes dedim, doğrusu.

Sayın Ramazanoğlu’nun;  “Mustafacığım, tüm samimi ve içten beyanların karşısında senin herhangi bir art niyet taşımadığına gerçekten inandım. Demek ki, kaderde seninle böyle tanışmak varmış.
Ülkemizin bu FETÖ’cü hainlerden kurtulması adına hep birlikte el ele verip kenetlenmeliyiz. İhanet çetelerini hızla ülkemizden temizlemeliyiz. Her türlü bilgi kirliliğinin ve fırsatçılığın kol gezdiği bu günlerde, senin vasıtanla önemli bir yanlışlık düzeltildi, sayende bir provokatör teşhis ve tespit edildi, bu nedenle, Mustafa Karaaslan kardeşim olarak, sana yürekten teşekkür ediyorum. Üstelik bu iletişim, seninle tanışmamıza ve aramızda çok değerli bir dostluğun başlamasına vesile oldu” beyanı ile vedalaştık…

Mensubu olduğum medya yoluyla böyle önemli bir bilgilendirmeyi sizlerle paylaşmama imkân verdiği için, Sayın Dr. Yıldırım Ramazanoğlu’na içtenlikle teşekkür ediyorum. Bir günlüğüne bile olsa, “adam olmayan” bir provokatör, dünkü yazımda sehven “adam muamelesi” gördüğü için, hem değerli dostum Sayın Ramazanoğlu’ndan, hem de saygıdeğer kamuoyumuzdan bir kez daha özür diliyorum.

Sayın Ramazanoğlu’nun söylediği gibi; “Bir yanlışlığın düzeltilmesi vesilesiyle başlayan dostluğumuzun daim olması dileğiyle…”