YIL 2004…
 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen iftar yemeğinde o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yapıyor:
 

Özetle şunları söylüyor:
 

“Ne zaman ki dalkavuklar toplumu olmaya başladık, çöküş de başladı. İşte Türkiye şimdi bu kabuğu yırtıyor. Dalkavuklar, bütün yöneticilerin çevresinde. Benim de yakınlarımda vardır. Bunu da görüyorum, ama mümkün olduğu kadar kimin dalkavuk olduğunu artık anlıyorum…”
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar önce etrafındaki dalkavukların kim olduğunun farkına varmış…
 

Ve etrafındaki dalkavuklara “kim olduğunuzu biliyorum” demiş…
 

*
 

Bunu niye yazdım…
 

Şunun için:
 

Bugünlerde yazdığım her eleştiri dozu yüksek yazım, birileri tarafından bırakın buradaki AK Parti İl Teşkilatını taaaaa Ankara Genel Merkezde masaların üstüne seriliyor…
 

Bugünlerde yaptırdığım her AK Parti teşkilat mensuplarına yönelik haberlerim, başta Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör olmak üzere taaaa Genel Merkezde masaların üstüne çarşaf çarşaf seriliyor…
 

Bunları kim mi yapıyor?
 

Kanal Maraş’ı kıskanan, Kanal Maraş’ın büyümesinden hoşnut olmayan, eştikçe kendi çukurlarına düşen bazı dalkavuklar…
 

O dalkavuklara şöyle sesleniyorum:
 

Hayatımın hiçbir zerresinde Dalkavukluk yapmadım…
 

Hayatımın hiçbir zerresinde onun bunun adamı olmadım…
 

Sevdim mi karşılıksız severim…
 

Elektrik aldım mı, sonuna kadar arkasından giderim…
 

Sevmediğim olursa da yüzüne söylerim…
 

*
 

Kanal Maraş’ı bir inat uğruna kurdum…
 

Kanal Maraş’ı 5 yıl önce kurarken hiçbir köşe yazımı, hiçbir yayınlanan haberi kaldırmayacağıma dair kendi kendime de söz verdim…
 

Bir gün hiç unutmuyorum, Milletvekili Ahmet Özdemir İl Başkanı iken, 4 Milletvekili hakkında yazdığım bir köşe yazımdan dolayı arayıp yazı hakkında konuşunca, beni “bu konular ile ilgili sakın arama Başkanım” dediğimi dün gibi hatırlıyorum…
 

Ve Sayın Özdemir, o gün yazımın altına açıklama yapmak durumunda kalmıştı…
 

Dostluğum mu bitti?
 

Hayır…
 

Bilakis Ahmet Özdemir İl Başkanlığından alındığında bu şehirde gazeteci-yazar olarak tek başıma arkasında durdum…
 

Hemen hemen birçok kez destek yazılarımla gündeme getirdim…
 

Yapılanların yanlış olduğunu söyledim…
 

Bu destekten dolayı kulp takan hatta Ahmet Özdemir’in binlerce dolar maddi destek verdiğinin dedikodusunu yayan yani acz içerisine düşen bir bayan milletvekili oldu…
 

Bir gazeteci dostum bile yanıma gelerek bu yazılarımdan dolayı, “Fatih Erkoç’u karşına alıyorsun dikkat et!” diyerek ikaz bile etmişti…
 

Bir nevi bak, “Büyükşehir Kanal Maraş’a destek veriyor o desteği çeker imasında” bulunmuştu…
 

Ona demiştim ki:
 

Her şey para değil…
 

Beni, doğru bildiğim konudan kimse döndüremez…
 

*
 

Benim bildiğim gazeteci, omurgalı ve ilkeli olmalı…
 

Benim bildiğim gazeteci, eleştirmesini de bilmeli, yapılan güzel işlerden dolayı alkışlamasını da…     
 

*
 

Dün Yener Atlı’yla telefonda konuşurken konu döndü dolaştı “Dalkavukluk” olayına geldi…
 

Hayatımda işittiğim en güzel dalkavuk tarifini yaptı.
 

Dedi ki:
 

“Eleştiremediği adamı övene dalkavuk denir”.
 

Süper bir tarif!
 

Bence bu tariften çıkarılması gereken ders ise şudur:
 

Eleştiremediğin adamı övmeyeceksin.
 


 

Benim de Yener Atlı’nın “dalkavuk” tarifine benzer bir “Babayiğit” tanımım var.
 

Şöyle:
 

“AK Parti teşkilatının bir ferdi hakkında yazamadığın veya ağzını açıp bir kelime söyleyemediğin bir memlekette muhalefet partileri teşkilatlarından birine bile ağzını açıp bir kelime söylemiyorsan kendi çapında Babayiğitlik yapıyorsun demektir”.