BUGÜN bir genelleme yapmak istiyorum.

Eğri oturup doğru konuşmak istiyorum.

Hani atalarımız demiş ya:

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”.

Biz bildiğimiz doğruları söyleyelim de varsın bizi dokuz köyden kovsunlar.

 

*

 

Türk siyasi tarihinin “Baba” lakaplı, laf cambazı, Rahmetli Demirel bildiğim kadarıyla; muhafazakâr,  Kemalist, ülkesini seven bir adamdı.

Hiçbir zaman İslam'ın aleyhine kararlar almadı.

Kurt bir politikacıydı.

Siyaset yularını Semra'ya kaptıran, ülkeyi dar boğaza götüren Özal'ın iktidarının can çekişmekte olduğunu gördü ve…

"Ekonomik başarısızlık, siyasi başarısızlığı getirir. ANAP'ın sonu yakın" dedi. Millet de "kurtar bizi baba" sloganları ile kendisine sarıldı ve fötr şapkasıyla 6 defa gidip 7 defa geldi.

 

*

 

Bu bağlamda:

Son günlerde siyaset hareketlendi.

Ali Babacan’ın AK Parti’den istifa etmesi ardından birbiri ardına açıklamalar yapılıyor.

Muharrem Sarıkaya’nın yazısına göre; “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Ali Babacan’ın partisinden istifası hakkında ‘Babacan olayının siyasette bir karşılığı yok’ yorumunda bulunduğunu” yazdı.

 

*

 

Mahir Ünal’ı gerçekten sever sayarım.

Ali Babacan’ın siyasette karşılığı var mı? Yok mu? Bilemem ama…

Bildiğim bir şey varsa, “AK Parti içerisinde Ali Babacan’ın artçıları olur” diye düşünüyorum.

Çünkü…

Kamuoyunda Ali Babacan’a karşı “o ekonominin başındayken daha iyiydi” duygusu hâkim durumda…

O yüzden…

Küresel ekonominin patronları Erdoğan'la buraya kadar deyip hem İmamoğlu’na, hem de Babacan ekibine göz kırptılarsa, Babacan'ın istifasını sadece “siyaseten karşılığı yok diye okumak yanlış olur”.

Artçı depremi umarım Ak Parti hesap ediyordur.

Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu Ak Parti'nin içinde neler olduğunu, Batı’nın olaylara nasıl baktığını biliyorlardır.

İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi metropol illeri kaybeden Ak Parti kabul edelim, büyük bir yara almıştır.

Daha İstanbul seçimi biter bitmez; “pahalılık, geçim sıkıntısı, elektrik, su, çay, şeker vs. her gün yeni zamların gelmesi ve gelecek korkusu o yaraya tuz basılmasına meydan verilmesidir”.

Yabancı sermayeli ulusal medyanın Türkiye ayağını inceleyip, “birilerini fişleyeceğimize, siyaseten karşılığı yok diyeceğimize”, bu millet neden FOX TV’ye yönelir acaba deyip, “tüm kanallar iktidar destekçiliği yaparken, halkın büyük çoğunluğunun sabah kuşağında iki saat İsmail Küçükkaya’nın ve akşam kuşağında Fatih Portakal’ın neden hep reytinglerde birinci olduklarını analiz yapsa daha iyi olmaz mı?”

 

*

 

İstanbul seçimleri göstermiştir ki:

Ötekileştirici, kavgacı, gençlere kucak açmayan, insanlara tepeden bakan partilerin politikası iflas etmiştir.

"Eğer sen katı kalpli olsaydın etrafındakiler dağılıp giderlerdi" ayeti kerimesi Resulullah efendimizin “kucaklayıcı, mazlumlara kol kanat geren, ümmeti için gözyaşı döken kişiliğinin mükemmelliğine” işaret eder.

 

*

 

Bakın demedi demeyin…

“Dalga geliyor dalga, ama yavaş ama hızlı…”

Bu dalgaya set çekecek, yani yanlış gidişata dur diyebilecek olan tek kişi var, o da Ak Parti lideri.

Sarayda; danışman veya bürokrat kuşatılmışlığı var mı? Onu bilemem.

İster İmamoğlu ve ekibi, ister Babacan veya Davutoğlu olsun, gönlüm Ak Parti'ye galebe çalmalarına razı olmaz.

Ama Ak Parti'nin de bir mücadele göstermesi gerekir.

Millet aş, iş, ekmek ister.

Ekonomi rahatlasın ister.

Pahalılık cep yaktığı surece, AK Parti de millete tepeden baktığı müddetçe dalga gelmeye devam eder.

AK Parti bir an önce özüne dönmeli…

Kucaklayıcı dil kullanmalı…

İnsanları ötekileştirmemeli…

Sevecen olmalı…

Kılık, kıyafet, tip, konuşma, gibi insanları ayrıştırmamalı…

Kimseyi hakir görmemeli…

Gönül kapılarını hep açık tutmalı…

Çünkü…

“Siyaset insan odaklıdır…”

 

*

 

Necip Fazıl Üstadın söylediği gibi:

“Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil”.