AK PARTİ bilindiği üzere Milli Görüş çizgisinden gelen siyasi bir hareket.

Merhum Erbakan hocanın siyasi ikliminden yetişen Erdoğan, siyasi dünyamızın büyük liderlerinden biri oldu.

Halkın gönlüne girdi.

Kurduğu AK Parti 17 yıldır aralıksız iktidarda.

Hani tabir-i caizse “Tırnaklarıyla geldim denilir ya” Erdoğan da tırnaklarıyla kazıyarak ve halk tarafından sevilmenin verdiği coşkuyla geldi bugünlere.

İstanbul il başkanlığından büyükşehir belediye başkanlığına, oradan başbakanlık ve bugüne uzanan bu güçlü siyasi hikâye, 17'inci yılında “metal yorgunluk mu?” yoksa “bardağın çatlaması mı?” diyelim, İstanbul seçimi ile biraz sarsıldı.

Bunu neden söylüyorum?

Sunun için:

Parti içinde AK Partili'den ziyade, AKP’lilerin çoğunlukta olduğunu seziyorum.

Bu nedenledir ki:

“Sırtını Erdoğan'a dayayarak siyasete hiçbir artı değer katmayan AKP'li zihniyettir” Ak Parti'yi felaketin içine sürükleyen.

“Partinin tüm kapılarının millete duvar olmasıdır” AK Parti’yi girdabın içine iten.

“Herkesin yok sayılmasıdır… Kapı önüne konup, bilinçli bir şekilde uzaklaştırılmasıdır” AK Parti’yi yalnızlığa doğru sürükleyen.

*

Hani reis diyor ya: “AK Partiye Küsmüş eski yöneticileri yeniden kazanacağız.”

Bre Reis; “Zaten adam makam elden gitmiş diye küskün, onu kazansan ne olur kazanmasan ne olur, alttan yeni gelen gençliği kazanamamaktır” AK Parti’yi dipsiz kuyuya doğru götüren.

Bu tehlikeyi görmen gerekir be reis.

Hala bu “iten, sürükleyen AKP zihniyeti” parti içindeki gücü etkindir.

Bu etkin gücün ivedilikle Parti den söküp atılması gerekir.

Çünkü…

“Sen konuşursan konuşan, susarsan susan görümündedir” AK Parti.

Güveneceğin insanlarla bir dip dalgası, bir tusanami gerçekleştirmen gerekir.

Yoksa gidişat iyi değildir.

*

Bu ülke hiç kimsenin babasının tapulu mülkü değildir.

Bu coğrafya ve Türkler tüm dünyanın umududur.

Türkiye son kaledir.

Et kokarsa tuzlanır. Peki, tuz kokarsa ne yapılır? Böyle hassas bir noktadayız.

*

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, geçenlerde şöyle bir laf etti: "FETÖ’nün siyasi ayağı kim? Siyasi ayak çıktı işte: Ali Babacan. Siyasi ayak CHP ve Akşener’in müttefiki. Abdullah Gül, Ali Babacan, Davutoğlu kimlerin yanında? Siyasi ayak temizleniyor AK Parti’den. Kimin yanına geçiyor?” ifadelerini kullandı.

Perinçek’in durup dururken bu konular üzerinde konuşuyor olması beni düşündürüyor.

Tahminimde yanılmam ancak, bu adam derin devletin adamıdır diye düşünürüm öteden beri. Hoş ortada derin devlet kalmadı ama istihbaratı çok güçlü bu adamın söylediklerini yabana atmıyorum.

*

Şimdi AK Parti, artık 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine göre kendini hazırlıyor.

Tabii seçimler 2023’e kalırsa?

Koca kurt Merhum Demirel, "siyasette 24 saatin çok önemli olduğunu" söylerdi.

Tüm dikkatler yeni kurulacak olan partilere ve Erdoğan’ın onlara karşı izleyeceği stratejiye odaklanmış durumda.

*

Malum Ağustos sonrası Cumhurbaşkanı il gezilerine çıkıp Yerel seçimde başarılı olmuş Ak Partili belediyelerle teşekkür buluşması yapacak.

Tabi Erdoğan bir bakan gibi gelip gitmez illere.

Herhalde illerde kendisini temsil eden valileri de ziyaret edecek değil.

Miting tarzında olur Erdoğan'ın gezisi.

Mitingde de; başta kuvvetler ayrılığı ve parlamenter sistemi savunan Babacan, Gül ve Davutoğlu'nu eleştirecektir.

Onları hain ve bölücü ilan edecektir.

*

Ancak sessiz ve derinden işleyen başka bir çalışma daha var.

Bu kez soldan soldan geliyorlar.

Ne demek bu?

AK Parti ile ondan doğacak partilerin ne yapacağı merak edilirken, sistem; 25 yıl sonra İstanbul’u AK Parti’nin elinden alan Ekrem İmamoğlu’nun önünü açıyor.

*

Nasıl dediğinizi duyar gibiyim.

O vakit anlatayım:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir kuyumcu hassasiyetiyle çalışıyor.

Hem genel başkanlık koltuğunu kaptırmamak hem de İmamoğlu gibi yıldızı parlamış birisini kaybetmek istemiyor.

Aklıma deli sorular ve denklemler geliyor.

Nasıl mı?

Şöyle ki:

Sol cenah öteden beri sağcı seçmene soğuk ve yavan gelir, lakin bu dönem İstanbul seçimiyle kapandı.

Millet ittifakının içinde yer alanlar Abdullah Gül'e Cumhurbaşkanı adayı olması konusunda teklif götürdüğünü unutmamalı.

İnisiyatif almayan Gül şimdi yine sahnede.

Öyle bir sahne perdelenmek isteniyor ki; “âcizane bendeniz ufukta melezleşmiş bir CHP iktidarı görüyorum.”

"Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Ekrem İmamoğlu" dörtlü silahşör misali.

*

Bu dörtlü silahşör’e karşı:

Ak Parti; “eğer çok güçlü bir revizyon yapıp, ÜLKE EKONOMİSİNİ düzeltmez, SURİYELİ SIĞINMACILAR konusunu çözemez ise 2023'e kalmaz seçim.”

En büyük tehlike…

Erdoğan sorgulanmaya başlandı.

Kontrolsüz güç güç değildir.

Parti içerisinde Erdoğan’ın ipleri elinden yavaş yavaş gittiği konuşuluyor.

Bu durum Ak Parti açısından hayra alamet değil.

Yeni oluşumcular parlamenter sistemi getirmeye çalışacaklardır.

Bu sistemin yürümediğini ve kalıpları zorladığını söylüyorlar.

Bir Ak Parti sempatizanı olarak, ben bile bu sistemin bize göre biçilmiş elbise olmadığını düşünüyorum.

Erdoğan hem devleti hem de iktidarı temsil ediyor.

Her şeyi ben yöneteyim diyor.

Sistem tıkanmış durumda.

Bakanlar bile imza atmaya çekiniyor.

Partili Cumhurbaşkanı açıkçası çok tutmadı.

Dışarıdan bürokratlar bakan yapıldı.

Milletvekillerinin yetkisi kalmadı.

Damat Berat, ekonomiye ayar veremedi.

Aile partisi görüntüsü Ak Parti'yi her geçen gün eritiyor.

“Balık baştan kokar” söz misali teşkilatlar bile aile bireylerinden oluşmaya başladı. Teşkilat üyelerine yakın kim varsa şehirlerde belli görevlere getirilip oturtuluyor. Bu da halkın partiden uzaklaşmasına sebep oluyor.

*

İktidar partilerinden kopanların başka kapılarda gelecek araması hep olmuştur siyasette.

Diyorum ki ve de seziyorum ki, siyaset bu gidişle sağ ve soldan oluşan melez bir CHP iktidarına gebe.

Ortada İstanbul seçimiyle kendisini ispatlamış CHP'li İmamoğlu ile Türkiye'ye ekonomik anlamda çok şey kazandırmış bir Babacan gerçeği var.

Erdoğan İmamoğlu’na saldırıp önünü açtığı gibi, Babacan ve Davutoğlu’na da saldırıp önünü açacak gibi duruyor.

*

Bu bir tuzak mı?

Bilinçli bir anlaşma mı?

Henüz bir şey söylemek için vakit çok erken.

Bu köşenin bir yazarı olarak:

"Ben yazmıştım dememeyi umuyorum..."