Her şey bir gecede değişti; göçüp giden hayatlar, çadırlara taşınan buruk acılar içinde en yakınlarını kaybetmiş insanlar, çaresizliğin ve kaygının eşliğinde başka bölgelere göç eden aileler, sonbahar rüzgârına takılmış bir yaprak gibi bir yerlere savruldular.

Kimse 6 Şubat gecesi 04:17 de yelkovanın ucunda sallanan dünyanın, mahşeri gecesinde yaşanan kabusu hatırlamak ve anlatmak istemiyor, bu travmayı yaşayan bilir!

Mahşeri gecenin dört on yedisi

Yarım kaldı bir annenin ninnisi

Ana sütüne doymadı bebekler

Yavrusu bağrında öldü annesi!

Sözün bittiği an bu olsa gerek!

Harabeye dönmüş memleketim, seni ne çok sevmişim!

Yakınlarımızı, insanlarımızı kaybettiğim bu şehirde, hatıralarım yıkık bir evin duvarında asılı iki siyah beyaz fotoğraftan yüreğime yansıyan hatıralarla yaşama tutunmak nasıl bir duygu bilemiyorum.

Her zaman önünden geçtiğim görkemli Ulu Caminin minaresinin, tarihime taşıdığı minaresindeki onurlu bekleyiş. Dağılan minaresindeki taşları, kopan tespih taneleri gibi yüreğimde çörekleniyor. Ben hiç unutmadım bir Cuma günü Kaleye bayrağımızı asıp, Cuma namazının kılındığı günü!

Ey şehrim ben seni ne çok sevmişim; bunca kaybolan canların ardından, yıkılmış olsan da, ben seni çocukluğumdan bu güne biriktirdiğim hatıralarınla, seni şimdi daha çok seviyorum!

Ayağa kalktığın günü yeniden göreceğim ve kalede Ay yıldızlı bayrağım hep dalgalanacaktır Kahramanmaraş’ım!