Demokrasi diye diye ağzımda tüy bitti. Hatta bazı arkadaşlar Demokrasi kelimesini duyunca beni hatırladıklarını söylüyorlar. Benim için Demokrasi ülkenin en temel taşlarından biri ve yaşadığımız sorunların çözüm kaynağı. Bu nedenle Demokrasiyi çok önemsiyorum. Her ortamda da demokrasinin ne olduğunu ve ne olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Bugünde konu yine Demokrasi olacak.

Başlıktaki kelimeleri (Demokrasi ve tuz) belki de birbiri ile bağdaştıramadınız. Demokrasi ve tuz ne alaka diyeceksiniz. Ama ben Demokrasiyi Tuz’a benzetiyorum.

Çünkü Demokrasi dediğim için beni eleştirenler vardı. Bu ülkede demokrasi ihtiyacı olmadığını ve demokrasinin batının bir oyunu olduğunu iddia edenler.

Peki demokrasiyi gereksiz gören bu bazı kişiler darbe gecesi ne yaptılar? Demokrasi istiyoruz! Demokrasiye sahip çıkıyoruz! Gün demokrasiye sahip çıkma günü! Diye bağırdılar. Demokrasinin yeterli olduğunu söyleyen ve hatta gereksiz olduğunu iddia eden bu insanlar, neden demokrasi istiyor?

Cevap çok basit; Çünkü demokrasi tuza benziyor. Tuz gibi varlığında akla hayale gelmeyen ancak yokluğunda ilk akla gelen şey. Tuzu yerinde olan bir yemek çok beğenilir. Yemeğin ne kadar güzel ve iyi olduğundan tutun kimin yaptığına ve nasıl güzel pişirildiğine kadar çok şey konuşulur. Hiç kimsenin aklına tuzu yeterli olduğu için yemeğin güzel olduğu gelmez. Herkes aşçıyı tebrik eder. Ona methiyeler dizer.

Fakat yemeğin tuzu yok ise ya da eksik ise herkesin aklına tek bir şey gelir. ‘Yemeğin tuzu yok’ Yani TUZ. Hiç kimse yemeğin ne kadar güzel piştiğini ve tatlı olduğunu söylemez. Hemen herkes tuz ister. Çünkü yemeğin tatlanması için eksik olan tek şey ‘Tuz’ dur. Herkesin aklına da tek eksik olan tuz gelir.

İşte bizdeki demokrasi de böyledir. Maalesef ülkemizde bir kısım insanlar demokrasiye karşı çıksa da dara düştüklerinde ve ihtiyaçları olduğunda ‘Demokrasi!’ diye bağırırlar ve Demokrasi isterler.

Darbeden önce bazıları demokrasimizin Avrupa’dan bile ilerde olduğunu iddia ediyordu. Ülkemizde demokrasinin yeterli olduğunu ve bu nedenle demokrasiye fazla bir ihtiyaç olmadığını söyleyenler vardı. Ama bu insanlar darbe günlerinde, demokrasinin ne kadar önemli olduğunu belirtmeye başladı.

İşin aslı bizde herkes kendisine demokrat ve herkes demokrasiyi kendisi için istiyor. Kendisi rahat olan diğerlerinin demokratik talebini görmüyor ya da görmezden geliyor. Hatta karşıdakinin insani taleplerini bile tehlike görüyor.

Bizim insanımız (sağcısı, solcusu, Kürtçüsü, Türkçüsü, dincisi, dinsizi vd.) herkesin kendisi gibi düşünmesini, giyinmesini ve konuşmasını istiyor. Herkesin kendisine benzemesini ve kendisi gibi olmasını istiyor. Bizim gibi olanların çoğalmasını, bizim gibi olmayanların azalmasını istiyoruz.

Demokrasi bize hak veriyor ise iyi, diğerlerine hak veriyorsa kötüdür. Onlar ülkeyi, dini ve milleti bölebilir. Bu nedenle ‘Bizim gibi olmayanlara hak verilmesi, devlete millete zarar’ diye düşünüyoruz. Hatta bu darbe girişiminde de açık olarak gördük ki; Erdoğan’ı devirmesi için darbeye destek verenler bile çıkabiliyor. Keşke darbe başarılı olsa idi diyebiliyorlar.

Demokrasi ise herkese hak ve özgürlük verdiği için biz de başkalarının özgür olmasını istemediğimiz için doğal olarak demokrasiyi istemiyoruz veya fazlasını zararlı buluyoruz.

İşte! Hal böyle olunca da demokrasiyi, her zaman değil de ihtiyacımız olduğunda hatırlıyoruz. Tıpkı tuzu ihtiyacımız olduğunda hatırladığımız gibi.

Tatlı denilince aklımıza şeker geliyor ama yemeklerimize tat veren unsurun tuzdur. Tuzun tat veren bir unsur olduğunu unutuyoruz. Yemek hayatımız boyunca bize lazım. Tatlısız olur ama yemeksiz asla. Bu nedenle hayatımızı tatlandıran asıl unsur tuzdur.

Unutmayın:

Demokrasisi tam olan hiçbir ülkede darbe teşebbüsü olmaz ve olamaz. Ve herkesin bir gün demokrasiye ihtiyacı vardır.