DÜN akşam AKSU TV’nin geleneksel Başkonuş yaylasındaki Serdar Erdoğan Yılmaz abimizin ev sahipliği yaptığı iftar yemeğinde yerel basın mensubu arkadaşlarla bir araya geldik.

Kimler yoktu ki?

*

Tabi dostlarla bir araya gelindiğinde siyaset konuşulduğu gibi hatıralarda anlatılmadı değil…

Hele Yener Atlı ile Abid Vanlı müdürümün geçmiş yıllardaki anıları dinlemeye değerdi.

Ayrıca Şirin babanın (Mustafa Nuri Şirin) ayrıntısına kadar unutmadığı o anılardaki konuları tek tek anlatması karşısında hafızasına hayran olmamak elde değil.

Adamda bilgisayar hafızası var maşallah…

Mehmet Fiskeci ile Mehmet Taş’ın baş başa yol boyu yürümeleri ise dikkatten kaçmayan bir başka ayrıntıydı.

Neler konuşuyorlar merakı uyandırmadı değil.

*

Dedim ya!

Gazeteciler bir araya geldiğinde gündemin baş tarafında siyaset konuşulur…

İstanbul seçiminin nasıl sonuçlanacağı tahminleri yapılırken bir önceki yazımda “E-Mail Milletvekilliği yapmayın” diye Habibe Öçal’dan bahsetmem nedeniyle Öçal’ın sağa sola çektiği mesajlarda konuşulmadı değil.

Kuzey çevre yolunun erken olduğu ve Belediye bütçesinden yüz küsur milyon TL paranın harcanmasından tutunda, Hayrettin Başkan’ın belediye içerisinde yaptığı icraatlara kadar her şey konuşuldu.

*

Torunum Umutcan’ın dünyaya gelişi nedeniyle tebrikler yapılırken, ayağının alçıya alınması ile aklımın onda kaldığı bir gecede, Türkoğlu ilçemizdeki şehidimize üzülmemek, baba ocağına düşen ateşin yürekleri dağladığını bilmemek mümkün mü?

Tam da İsmet Özel’in şiirinde bahsettiği gibi bir ortam:

“İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır”.

*

Hani Ahmet Hakan diyor ya!

Bu sağırlık durumu bazen bunaltıyor beni.

Halsizleşme, isteksizleşme, keyifsizleşme.

Tadım kaçıyor yani...

Belki de fitne fücur tipler “telekinezilere gelesin inşallah” diye beddua ediyorlardır.

Bilemiyorum.

*

“Gözden uzak olan telekineziden de uzak olur” derler ya atalarımız.

İşte o hesap.

Buralardan bir süreliğine kaçıp uzaklaşacağım.

*

Tedirgin gidiyorum.

Geldiğimde...

-  Komşuyu komşuya gammazlatma şenlikleri…

-  Her durumda kendini sonsuz haklı görmeler…

-  Adil olmak yerine taraf olmayı seçenler…

-  Cadı avları…

-  İftirayı iftira olduğunu bildiği halde havalandıranlar…

-  Sıkılmış yumruklar, tavan yapmış öfkeler...

-  Kimsenin kimseyi daha da dinlemediği...

-  “Biz” ve “onlar” ayrımının daha da keskinleştiği...

-  Diyalogsuzluğun daha da arttığı...

-  Sadece sosyal medyada bazı dinozorların daha da keyiflendiği...

Bir memleket resmiyle karşılaşmam inşallah.

*

Kısacası...

Birkaç günlüğüne gidiyorum buralardan ama gözüm fena halde arkada...

Özellikle Habibe Öçal’ın şahsım ve yerel medya ile ilgili sağa sola şikâyet mesajlarında.