Yıllardır beklenen depremin ayak sesleri sık sık duyuluyor.

Geçtiğimiz günlerde sürekli sallanan şehrimizde uyarı ve bilgilendirme sms’leri alamadı kimse.

Her fırsatta sms gönderen siyasiler ve belediyelerimiz Afad ile koordine olarak ilimiz yaşayanlarına sms ve yayınlarla bilgilendirme, tedbir uyarıları, toplanma yerleri bildirimleri, yaşam alanlarında alınması gereken tedbirlere yönelik uyarı göndermedi.

İlimiz valiliğinden ve büyükşehir belediye başkanlığından Afad’ın koordinasyonu ile bir deprem eğitim merkezi, gezici eğitim tıreyleri fuarlarda deprem teknolojileri ile ilgili bilgiler verilecek eğitim noktalarının açılması, şehrimizin deprem sonrası toplanma alanlarının çok büyük levhalarla işaretlenmesi ve tanıtımı yapılmalıdır.

Kahramanmaraş’ta halkın % kaçı toplanma yerlerini biliyor?

İlimizde pek çok üretim tesisi var. Afad bu tesislerde ayda bir defa tahliye tatbikatı yaptırmalıdır. Çünkü deprem tek başına felaketin sonu değildir. Deprem yaşanabilecek felaketin ilk sahnesidir. Elektrik tesisatlarından kaynaklı yangınlar, buhar tesisatlı fabrikalarda yıkım ile veya tesisatta kırılımlar ve kopmalar ile yaralanmalar, ölümler yaşanabilecektir. Feci yaralanma ve ölümleri önlemek/azaltmak için eğitim verilmelidir. Mevcut bu tür tesisatların deprem karşısında oluşturacağı davranışlara yönelik araştırmalar, denetimler yapılmalıdır. Çünkü binalar yıkılmasa da bu kazalar yaşanabilecektir. Biz bu eğitimleri veriyor ve tatbikatlarını genel müdürlüğünü yaptığımız firmalarda gayet düzensiz ani alarmlarla yapıyorduk. Tesisatları iyileştiriyorduk. Personellerimize sürekli eğitim ile refleks yangın söndürme ve güvenli saklanma, güvenli kaçış tatbikatları yaptırıyorduk. Hiç kimsenin ummadığı anda adeta askeri disiplinle başarı ile yapılıyordu. Bizi o tarihte bizim isteğimizle (çünkü bu çalışmalar sadece evrak doldurarak; yapılmış gözüküyordu), denetleyen sivil savunmacı arkadaşlar bu yazıyı okuyorsa hatırlayacaklardır; defalarca tebrik etmişlerdi. O tarihteki personellerimizde şu an inşallah evlerinde ailelerini/çocuklarını eğitiyorlardır.

Bu anlattığımız çalışma; ilimiz yöneticileri tarafından çok daha geniş kapsamlı olarak eğitim programları olarak yapılmalı ve ardından eğitim kalitesi denetimi de yapılmalıdır. Afet koordinasyon merkezi görevlilerinin bu konuda acil durum çözümlerini bilmesi yeterli değildir. Önemli olan halkın da eğitilmesidir.

Vatandaşlarımızın bu konuda eğitimli ve kurtarma/kurtarılma bilgisine sahip olması gerekir.

Bina yöneticileri bu konuda eğitimli mi? Mahalle kurtarma timleri aktif olarak var mı? Eğitimli mi?

Muhtarlar periyodik olarak eğitiliyor mu? Kâğıt üzerinde var mı? Gerçek hayatta mevcut mu?

Afad kampı felaketzedeler için kullanılacaktı değişmediyse, şu an ilimizdeki ya da yakın illerdeki kamplar afetzedelerin sığınmasına uygun mu?

Suriyeliler ülkemizden gitmediğine göre; Kahramanmaraş’ın afetzede halkını nerede misafir etmek üzere planlar yapılıyor?

Elazığ’da olduğu gibi yardımlardan faydalanamayan halkımızı aynen tekrar mı göreceğiz?

Yardımları adeta yağmalayan art niyetli kişilerin (sığınmacılar) videoları halen internette mevcuttur.

Afad; doğal afet olana kadar tüm ekip ve ekipmanı ile Kahramanmaraş’tadır bunu biliyoruz. Fakat felaket anı için ne kadar hazırdır?

Böyle bir afet yaşanmasın ama, hazır değilse bunu o felaket anında öğrenmek çok kötü olacaktır. Hatta başarısız olmasınlar ama, eğer başarısız olurlarsa; yüreklerdeki felaketin şiddeti depremin şiddetini aşacaktır.

Felaketlerdeki hasarları önlemek veya afetler sonrası kişilerin ruhundaki yıkımı azaltmak deneyimli insanların oluşturduğu ekiplerin başarısına bağlıdır.

Bu ekiplerin afet sonrası rolleri; tıpkı tamponların araçlara gelen darbeyi tampon altında gizlenmiş olan darbe emicilerin; oluşacak hasarı sönümlemesi gibidir.

Lüks tabutlar yazımı 2014 de yazmıştım. Rahmetli Prof. Ahmet Vefik Alp hocamız depremle ilgilendiği için kendisine sosyal medyadan arkadaşım olduğu için göndermiştim. Bu yazımı okumuştu ki; bu tabiri beğenmiş ve daha sonra kullanmıştı. Evet Lüks Tabutlara dönüşecek konutlar, binalar istemiyorsak; yetersiz teknolojiyle konut üretimini bırakmalıyız. Bırakmıyorsak acilen ilimizdeki ruhsatları 5 katı aşmayacak hale getirmeliyiz. Bunu yıllardır yazıyorum. Bazıları “Türkiye de Japonya da, Amerika da, Fransa da, Hong Kong’daki, Arabistan’daki 50-1000 metre yükseklikteki yapıları nasıl yapıyorlar?” diyorlar. Yapıyorlar ama teknolojiyle ve tavizsiz denetimle yapıyorlar. Buna en güzel örnek Türkiye de yerli ve yabancı marka yüksek güvenlikli otomobiller var. Ama halen Murat 124 ve Renault 12’ler de var trafikte. Aynı kazaya karışsalar sonuç ne olur; hepimiz tahmin edebiliyoruz. Düşük teknoloji ile yapılan beş kattan yüksek yapıların sonu; o kazaya karışan Murat 124 ve Renault 12 gibi olabilecektir. (Onlar da neden trafikte halen? Bunu da anlamak mümkün değil. Artık antika olmuş o araçlar meraklıları ve koleksiyonerler tarafından sadece özel etaplarda kullanılmalıdır. Türk insanının canı bu kadar ucuz değildir.)

Kısaca ilimizde beş kat üstü yükseklikteki yapılara imar izni veril memelidir. Kayseri yolu (Sır barajı sahili) civarı, diğer baraj gölleri yakınlarında teknolojik çözümler üretilmeden hiçbir yapılaşma izni veril memelidir. Tarım arazilerinden yapılaşmayı uzak tutmak gerekli ve şarttır.

“Ben yaptım oldu” türü kuru dere dolguları asla yapıl mamalıdır.. Ahır dağı eteğindeki çevre yolunda sağlam görünümlü zeminlerde; zaman içerisinde hava su etkisiyle (üstü kapalı zeminler hava, su, güneş ve don etkisine açık hale gelince deformasyon oluşacaktır) zeminlerde yapılacak ve yapılmış perde/istinat duvarı imalatları özenle projelendirilip yapılmalı ki; geleceğin Kastamonu ya da Ayamama felaketlerini yaratmayalım.

Ahır dağında başlayıp Sır barajı gölüne inen dereler umalım ki; “ben yaptım oldu” ile kapatılmamıştır. Teknik şartnamelere uygun olarak doldurulup kapatıldığını umuyoruz. Bu tür büyük kuru veya mevcut akarı olan derelerin üzeri kapatılırken ya da bir kanal içerisine alınırken, ıslah edilirken 50-10-200 yıllık yağış ortalamaları göz önüne alınarak projelendirilmesi ve imalatı yapılmalıdır.

Yine yıllardır yazdığım gibi; aynaya baktığınızda yüzünüzdeki çizgiler nasıl yaşanmışlıklarınızı ortaya koyuyorsa; Ahır dağından inerken Sır barajı alanına kadar yer yüzünde göreceğimiz kuru veya mevcut akarı olan dereler de yer yüzünün yaşanmışlıklarının çizgisidir. Biz mühendisler bir araziyi keşfe çıktığımızda; tabiatın bize sunduğu bu yaşanmışlık sonuçlarının zemindeki çizgilerini ip ucu olarak beynimize kazır, proje üretimi için araştırma/ip ucu/veri haznemize katarız. En iyi çözümleri de bu şekilde çalışarak projelendiririz ve hatta başka bir kişi bu projeyi yapmışsa düzeltmeler isteriz.

Depremi, korkutucu sarsıntısını ve sesini hatta hasarını yaşayana sormak gerek.

Seli, suyun gücünü ve yarattığı hasarı yaşayana sormak gerek.

Kum fırtınasını, tabiata, çevreye verdiği hasarı yaşayanlara sormak gerek.

Erozyonları; toprak kaymaları sırasında evi ile birlikte kayanlar ya da toprak altından sağ çıkanlara sormak gerek.

Afet hazırlık çalışmalarında amaç; kağıt üzerine tedbirler, ekipler, katılımcı isimleri, kurallar yazmakla sadece prosedür tamamlamak değil. Hazırlık yaptığını söyleyen kurum ve kuruluşları da denetlemek şarttır. Kimse görevli timlerin hangi aralıkla eğitildiğini denetliyor mu? Ne öğrenmişler bugüne kadar bilen var mı? Bir sertifikasyon çalışması var mı?

Kısaca “eşekten düşen en iyi bilir” Kahramanmaraş geçmişinde defalarca eşekten düşüp yok olmuştur. Günümüz yaşayanları dileriz ki; bu felaketi o boyutta yaşamasın. Fakat tedbir almak kimseye zarar vermez.

Alınacak tedbirler ve verilecek eğitimler; yaşanması ihtimal dahilinde olan bir felakette insanımızın hayatını kurtarabilir.

Kahramanmaraşlıyı beklenen çok şiddetli bir depremden en az etkiyle kurtarmak amacımız olmalı.

Binalar deprem ile hasar görebilir, esas hedef insanımıza; deprem sonrası hasar alan binalarda yaşama alanları yaratacak binalar yapmaktır.