İstanbul Teknik Üniversitesi'nden (İTÜ) akademisyenler, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremin ön araştırma raporunu tamamladı.

BÜTÜN MÜHENDİSLİK BİRİMLERİ TOPLANDI

İTÜ'nün yazılı açıklamasıyla paylaşılan raporun önsözünde Rektör Prof. Dr. İsmail Koyuncu, depremlerden kısa bir süre sonra inşaat mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik mühendisliği ve mimarlık gibi alanlarda uzmanlardan oluşan İTÜ bilim adamlarının gruplar halinde bölge kentlerinde araştırma ve gözlemlerde bulunduğunu belirtti.

bilim-insanlari-on-raporu-tamamladi-asrin-afetinin-en-belirgin-nedenleri

DETAYLI RAPOR PAYLAŞILACAK

Akademik camianın deprem bölgesinin ilk tespit çalışmasını hızlı bir şekilde tamamlayarak ön rapor hazırladığını söyleyen Koyuncu, "Bölgedeki depremin analizini yapan, fay hareketliliğini inceleyen bu raporumuz bir 'ön tespit raporu' olma özelliğini taşımaktadır. Deprem felaketinin sonuçlarını kapsamlı biçimde ele alacak olan daha detaylı bir rapor ise önümüzdeki günlerde kamuoyuyla ayrıca paylaşılacaktır." denildi.

KONU 5 BAŞLIKTA TOPLANDI

Raporda, "Depreme dair jeolojik, jeofizik, jeodezi ve jeomorfolojik ön tespitler", "Kuvvetli yer hareketlerinin değerlendirilmesi", "Yapısal hasarların değerlendirilmesi", "Geleceğe dönük çıkarımların kent planlama ve hızlı konut ihtiyacının karşılanması için kullanılabilecek inşaat tekniklerinin değerlendirilmesi" ve "Çevresel altyapı ve deprem atıkları yönetimi açısından değerlendirme" konulu 5 başlık yer aldı.

AKTİF FAY KIRIKLARI FARKLI ALANLARDAN GEÇMEKTE 

Raporda, Türkiye saatiyle 04:17 ve 13:24'te iki depremin (Mw 7.8 ve Mw 7.7) meydana geldiği ve merkez üslerinin Pazarcık ve Elbistan olduğu belirtilerek şunlar yer aldı;

"Bu depremlerin sonucu çok geniş bir alanda uydu görüntülerinde yüzey kırığı haritalanmıştır. Arazide fayın belirli kesimlerde yüzey kırığı gözlenmektedir. Fayın sekmeli yapısı ve izi, arazide bilinen hatlara yakın olmakla birlikte, morfolojik olarak Çardak Fayı'nda sırtlar ve yamaçlardan ilerlediği görülmektedir. Bu depremin arazi izleri ve yüzey kırık haritası yepyeni bilgiler içermektedir. Birbiriyle ilişkili segmentlerin atım dağılımı, bölgede aynı anda Amanos Segmenti'nin 2, Çardak Fayı'nın 2, Pazarcık Segmenti'nin 1, Gölbaşı Segmenti'nin 1 bağımsız depremle aynı anda kırıldığını düşündürmektedir. Diğer dikkati çekici bir unsur Türkiye aktif fay haritası ile yüzey kırıkları birbirlerini üzerlememekte ve farklı alanlardan geçmektedir."

Raporda, 6 Şubat'ta meydana gelen Nurdağı-Pazarcık ve Ekinözü depremlerinin araçsal moment büyüklükleri, uzak ve yakın alan sismoloji (BB ve SGM) ve jeodezi (GPS) ortak inversiyon) verileri kullanılarak sırasıyla 7,8 ve 7,7 olarak hesaplandı.

FAY KIRILMA SÜRELERİNE YER VERİLDİ 

Açıklamada, çoklu veri setlerine dayalı fay modellerinin her iki deprem için de birden fazla fay segmentinde 8 ila 10 metre deplasman değerleri verdiği ve saha gözlemleriyle tutarlı olduğu kaydedildi. Nurdağı-Pazarcık ve Ekinözü depremlerinin kırılma sürelerinin sırasıyla yaklaşık 100 ve 60 saniye olduğunu ortaya koyduğu ifade edildi. 

Statik değerlendirmeye göre, iki deprem sonrası maksimum yatay yer değiştirme Ekinözü istasyonunda 4,7 metre, Malatya, Gaziantep ve Osmaniye istasyonlarında yatay yer değiştirme değerleri sırasıyla 69,9, 39,6 ve 29,2 santimetre oldu. Raporda, kinematik değerlendirmeden elde edilen sonuçların genel olarak statik değerlendirme sonuçlarını desteklediği kaydedildi.

BAZI BİNALARDA SAĞLIKLI VERİ ALINAMIYOR

İvmeölçerlerin ve bulundukları binaların deprem anında hasar görmesi nedeniyle bazı sitelerde güvenilir verilere ulaşılamadığı belirtilen raporda, açıklanan kullanımda, AFAD'ın Türkiye İvme Veri Tabanı ve Analiz Sistemi sitesinden indirilen ivme kayıtlarının 2019 yılında yayımlandığı açıklandı.

İŞTE EN BERLİRGİN YIKIM NEDENLERİ 

Doğu Anadolu fay hattı üzerindeki Kahramanmaraş dahil 10 ilde çok sayıda betonarme yapının Pazarcık ve Erbistan bölgelerinde sırasıyla 7,8 ve 7,7 büyüklüğündeki depremlerde yıkılarak paramparça olduğu hatırlatılırken, şu ifadelere yer verildi;

"Yıkılan binaların enkaz haline gelmesi hususunda birçok parametre etkin olmakla beraber binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı miktarlarının yetersizliği, inşa edildiği yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun olarak taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olmaları, diğer yapım kusurları ile bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları gibi hususlar en belirgin yıkım nedenleri olarak görülmüştür.

Kahramanmaraş ve Adıyaman'da enkaz halindeki binaların büyük çoğunluğunun ilk katlarının ya tamamen veya kısmen kat mekanizma durumuna gelerek tüm katların üst üste sandviç şeklinde ya da yan tarafa doğru toptan veya kısmen dönerek göçme durumlarının oluştuğu görülmüştür. Hatay-Antakya ve Adıyaman-Gölbaşı gibi bölgelerde zemin sıvılaşması etkisiyle binaların temel sistemi özelliklerine bağlı zemine batarak ya binanın tamamı yana yatarak ya da kısmen sıvılaşan zemine batarak eğik vaziyette göçtüğü de görülmüştür. Bu depremler sonucunda, betonarme binalar gibi tüm yapıların yönetmeliklere uygun olarak zemin kapasiteleri yüksek olan bölgelerde projelerine azami ölçüde uygun olarak inşa edilen hastaneler ile bazı kamu binaları, böylesine şiddetli depremler sonucunda binalarda oluşabilecek yapısal hasarların çok sınırlı ölçülerde kalabileceğini bir defa daha göstermiştir."

Depremden etkilenen ve 13,5 milyon kişinin yaşadığı bölgelerdeki deprem öncesi ve sonrası koşulların değerlendirildiği raporda, "İmar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmeti almayan, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunun bilimsel olmadan yasallaştırılmasına ilişkin düzenlemeler" Temeller kaldırılmalı, yeniden imar sürecinde doğal eşikler esas alınmalı, yeni planlama sürecinde bu alanlarda kültür varlıkları dışında yapılaşmaya izin verilmemeli, önerilerde bulunuldu.

Raporda, kentsel dönüşüm sürecinde, deprem bölgelerinde inşa edilen konutlarda tünel kalıp, prefabrik betonarme evler ve modüler çelik yapı taşıyıcı sistemlerin avantajlarının devreye alınması gerektiğine dikkat çekildi. Zemin koşulları ve buna benzer birçok koşul dikkate alınarak birlikte değerlendirildiği kaydedildi.

Depremin altyapı ve üst yapılara zarar verdiğine dikkat çekilen raporda, özellikle şebeke ve kanalizasyon borularında hasar olmak üzere su temini ve kanalizasyonda ciddi sorunlar yaşanabileceği kaydedildi.

Bu amaçla, depremden sonra su kaynaklı yüksek riskli bulaşıcı hastalık riskinin de arttığına dikkat çekilen raporda, su kaynaklı salgın hastalıkların önlenmesi için bir an önce güvenli su temini için teknik önlemlerin alınması gerektiği açıklandı.

deprem-raporu

263 BİNA ACİL YIKILMALI 

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından deprem sonrası 13 ilde yürütülen hasar tespit çalışmaları kapsamında 16 Şubat itibarıyla 61 bin 722 binada 263 bin 800 binanın yıkılması gerekiyor. Ağır hasar görmüş ve yıkılmış,

Buna istinaden deprem atıkları miktarı ön hesaplamaları yapılarak il bazında oluşacak tahmini atık miktarının hesaplandığı kaydedilen raporda şu ifadelere yer verildi:

"Toplam deprem atıkları miktarının 50 milyon ton ile 110 milyon ton aralığında olacağı öngörülmektedir. Deprem atığının en fazla oluşması beklenen iller depremden en çok etkilenen Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep ve Adıyaman'dır. O nedenle bu illerde deprem atıkları için gerekli geçici ve nihai depolama alanı ihtiyacı en yüksek düzeydedir. Bu açıdan öncelikli olarak mevcut sahaların kalan kapasitesi belirlenmeli ve gerekmesi halinde yeni geçici ve nihai depolama alanları tespit edilmelidir. Oluşan atık miktarına göre bu illeri Osmaniye, Diyarbakır ve Elazığ takip etmektedir. Adana, Kayseri, Kilis, Niğde ve Şanlıurfa için, nispeten düşük deprem atığı miktarı nedeniyle, mevcut sahaların yeterli olabileceği düşünülmektedir. Ancak yine de mevcut saha kapasitelerinin kontrolü gerekmektedir."

Bina yıkımı, nakliye ve atık yönetimi sırasında alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine dikkat çeken raporda şu ifadelere yer verildi:

"Deprem atıklarının geçici depolama alanlarına taşınması, burada atıkların içerisindeki malzemelerin ayrılarak büyük oranda yeniden kullanım, geri dönüşüm veya geri kazanımının sağlanması, kalan atıkların ise tehlikelilik seviyesine göre ilgili yönetmeliklerde belirtilen hükümler çerçevesinde bertarafının yapılması gerekmektedir. Geçici ve nihai depolama alanları atık miktarını karşılayacak kapasitede olmalı, alanlara yetkisiz kişilerin girişi sınırlanmalıdır. Yangın riskinden dolayı özellikle geçici depolama alanlarında atıklar belli bir yüksekliğin üzerinde istiflenmemelidir. Yangın riski gibi durumlar için gerekli güvenlik önlemleri alınmalıdır."

Raporda, depremin toplumsal etkisinin gözlemlenmesi ve onarılması için kısa, orta ve uzun vadede çalışmaların yapılması gerektiği belirtildi.