Maraş Kimlik Yazarı Mehmet Fiskeci köşe yazısında, depremin ardından ortaya çıkan soruşturma süreciyle ilgili bazı noktalara dikkat çekti.

Fiskeci'nin "Kahramanmaraş deprem suçları soruşturma bürosunun bilir kişilerden istedikleri teknik rapor formunu üzülerek gördüm" sözleriyle başlayan yazısında, depremle ilgili soruşturma sürecindeki eksiklikler ve sorumluların göz ardı edilen yönlerini vurguladı. Fiskeci yazısında, bilir kişilerin istenen teknik raporda yer alması gereken bazı temel soruların eksik olduğunu belirtti.

Yazıda, dikkat çeken noktalardan biri, depremin büyüklüğü ve yıkıcılığı ile ilgili detayların raporda yer almaması. Aynı şekilde, Kahramanmaraş'ın ikinci derece deprem bölgesinde tutulmasına ilişkin bilgilerin de göz ardı edildiği ifade ediliyor. Ayrıca, depremde hasarın büyük olduğu bölgelerin imara açılmasında sorumluluğu olan belediye ve bakanlık yetkililerinin bilir kişi raporlarında yer almadığı belirtiliyor.

Fiskeci yazısında,  ön bilirkişi raporlarının aleyhte, ön yargılı ve yetersiz olduğunu iddia ederek, hükümet yetkililerinin bu raporlara dayanarak karar verdiğini ve tahliye sürecinin geciktiğini ifade etti. Ayrıca, diğer illerdeki depremlerde bilir kişi raporlarının zamanında geldiğine dikkat çeken Fiskeci, kendi bölgelerindeki raporların neden bu kadar geciktiğini sorguladı.

İşte Mehmet Fiskeci'nin yazısının tamamı şu şekilde:

Aşağıda okuyacağınız uzun ama sabırla okumanızı tavsiye edeceğim yazı, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde zarar gören müteahhitler ve fenni mesuller ve onların çilekeş yakınlarından geldi.

Noktasına virgülüne dokunmadan okuyacaksınız. Biz aynı zamanda mağdur insanların, mağdur, ezik, yorgun binalar gibi tükenmiş, bitik ve perişan ailelerin de sesi niyetine bu yazıyı paylaşma gereği duyduk. Buyurun, okuyun!

*

​“Kahramanmaraş deprem suçları soruşturma bürosunun bilir kişilerden istedikleri teknik rapor formunu üzülerek gördüm. Orada özetle bir binanın hangi deprem bölgesinde olduğu, hangi yönetmeliğe tabi olduğu, zemin etüdünün olup olmadığı, projenin yönetmeliğe uygunluğu, ruhsatının ve kullanma izninin olup olmadığı ve kullanma iznini veren sorumluların kim olduğu, malzeme olarak nitelikli olup olmadığı sorulmuş ve en sonunda da bina niye yıkıldı diye soran bir soru var. Ama en önemli olan ve açığa çıkması gereken sorular ne yazık ki bilir kişilerden istenen teknik raporda yok:

1) Depremin büyüklüğü ve yıkıcılığı.

2) Ruhsat aldığı tarihteki deprem şartnamesinin depremin büyüklüğüne oranı (depremin büyüklüğü 2000 öncesi yapılar için belirtilen değerlerden 7 katından fazla, 2000 sonrası yapılar için 5 katından fazla)

3) Ve depremde hasarın büyük olduğu Belediye Civarı, Trabzon caddesi, AVM civarı, Stat çevresi, Doğu Kent, Tekerek’in güney tarafı, Şekerdere’nin sol tarafı… vb. Buraları zemin etüdü yaptırıp imara açan, belediye meclisinden 2’den 4’e, 4’den 6’ya, 6’dan 10 kata çıkaran Belediye ve Bakanlık sorumluları bu bilir kişi raporlarında kök raporda olmayacak.

4) 2000’den önce Kahramanmaraş’ı ikinci derece deprem bölgesinde tutanlar, bu kök bilirkişi raporlarında olmayacak.

5) Görünen o ki; Mühendisler, Müteahhitler ve İnşaatçılar olarak bizleri, hep bir ağızdan bilir kişiler, hakimler ve savcılar suçlu ilan edecekler.

Oysa o gece Çelikhan-Gölbaşı 65 km, Gölbaşı-Türkoğlu 90 km, Türkoğlu-Kırıkhan 110 km ve Narlı fay parçasının 1-2 sn’lik aralıklarla kırılıp toplam 100 sn’de binalara 3000 darbe vurmuştur. Bu darbelerin bazısı yatayda, bazısı düşeyde vurarak binalara zarar vermiş ve birçok canımız kaybolmuş, anılarımız gitmiştir. Ve 10.kattan aşağı düşen, 100 sn’de 3000 darbe alan; içindeki demirler ve beton çakılın ayrıştığı, demirlerin yuvalarından çıktığı ve gerildiği Karot sonuçlarına göre bizi suçlu ilan edecekler.

Kimsenin aklına gelmiyor mu? Madem bu karotlar bu kadar düşük, bu bina kendi yüküyle 30-40 sene nasıl ayakta durdu. Bizler cezaevinden çıktığımızda, özgür ortamda bunu da bilgisayarda ispatlamayı da biliriz.

Ön bilirkişi raporları maalesef hep aleyhimize, ön yargılı ve yetersizdi. Dere çakılı kullanılamaz diyordu, nervürlü demirle yuvarlak demir birlikte kullanılamaz diyordu. (Ki o zamanki şartname buna olanak sağlıyor ve Aksu kumu özgül ağırlığı iyi, temiz ve kaliteli agrega idi.) Şu anda bile 81 vilayette kullanılan kum dere çakılı, kırılan varsa yine bu molozların kırılması ile elde edilen kumla yapılan betonlar kullanılıyor. Şimdi bile durum aynı.

Bu raporlar maalesef kopyala yapıştır metodu ile yapılmış raporlar idi. Maalesef bizim avukatlarımız da savcılar da hakimler de inşaattan anlamaz bilir kişi raporlarına ve onun sonucuna bakar. Tutukluluk süremizde 4 ayı geçtik. Biz zannettik ki; OHAL’den sonra, seçimden sonra çıkarılacağız. Oysa bizim karotlar bile çıkmamış. Zemin etütler yapılmamış ve dolayısıyla bilirkişi raporlarımız çıkmamıştı.

Tahliye olan başka iller; Malatya, Adıyaman, Antakya, Adana. vb.’nin bilir kişi raporları gelmişti. Bu da yine bizim eksiğimiz ve bizi sahiplenmeyen siyasilerin eksiklikleri. Bilirkişi raporları daha ne zaman gelir ve nasıl sonuçlanır belli değil.

Devlet deprem bölgelerinde iki ayda hastane yapıldı. Kahramanmaraş’ın yeniden imar planı yapıldı, kalıcı konutların zemin etütleri yapıldı, projeleri yapıldı, kaba inşaatları bitti, köy evleri teslim oldu. Bizim 400-500 dosya eksiklikleri giderilip bilirkişi raporları gelmedi. Biz böyle giderse asrın depreminin Adapazarı Depreminin 22 katı büyüklüğündeki depremin tek suçlusu bizler ilan edileceğiz.

Halbuki içerdeki insanlarımız şehrinde tanınmış, saygın ve ilkeli insanlardır. Bir defa hırsız değiller ve şartname ve günün teknoloji ve şartnamelerine tam uyarak mesleklerini icra ettiler. Aynı deprem Kahhramanmaraş’da değil de aynı büyüklükteki deprem Adana’da, Gaziantep’de, Diyarbakır veya Ankara veya İzmir’de olsaydı ortada kaç bina kalırdı? Merak ediyoruz. Onun için biz ve içerdeki meslektaşlarımızın hem aileleri hem de kendileri benim için kahramandır (Kolon kesenler, kaçak kat yapanlar varsa onlar hariç) .

Kahramanmaraş bu depremi olabilecek en az hasarla atlatmıştır. Ayrıca depremden sonra öğrendik ki MTA 2008’de, AFAD 2020’de K. Maraş Valiliğini ve Belediyelerimizi deprem konusunda uyarmış ve hazırlanan bu raporlar hasır altı edilmiş. Bu raporları hasıraltı eden ve bizleri uyarmayan devlet yetkilileri işte bizler için suçlular bunlardır.

Bizim haberimiz olsaydı, her bir bağımsız bölüm sahibine ihtar çeker ve olacak depremden bahseder, ya binalarını performans analizi yapın, eğer riskli bina ise güçlendirin ve yıkın derdik. Bu kadar cana mal olmazdı. Ayrıca bir sorumlunun sorumluluğu; binasını bir depremde kontrollü hasar durumunda tutmasıdır. Ama o gece dört depremlik 4 fay kırılmış, 10 dakika sonra 6,8 büyüklüğünde bir artçı olmuş ve binaların %90’ı 10 dakika sonra olan 6,8 büyüklüğündeki depremde yıkılmıştır. Tıpkı bir raunt boyunca darbe alan boksörün son kroşe ile nakavt olması gibi. Ama bu maalesef araştırılmamıştır.

BİZİM MESLEK PİRİMİZ HZ. İBRAHİM’DİR. BİZİM BAŞIMIZ ÖNDE DEĞİL, DİMDİKTİR.

Cumhurbaşkanımızın 3. günde yaptığı açıklamada: yıkımın %98’i 2000 yılından önceki binalar demesi şartnamelerin yetersizliğinin delilidir. Ayrıca Bayındırlık Bakanlığı bayan Genel Müdürü’nün 2018 şartnamesine göre yapılan binaların bile %10’unun yıkıldığı, %25’inin ağır hasar aldığı ve %35’inin de orta hasar aldığını söylemesi ve depremden sonra yeni deprem şartnamesi ve imar mevzuatı değişikliğinin gündeme gelmesi ve yeni Kahramanmaraş imar planında yıkımın çok olduğu yerlerin imara kapanması ve 10-12 katların 5 kata indirilmesi bizim suçsuzluğumuzun delilidir.

​Şehrin sanayisinin %70‘i hasarlı ve çalışmıyor. Bu şehri yine küllerinden diriltip bir Zümrütü Anka kuşu gibi ayağa kaldıracak yine memleketine aşık Kahramanmaraş’lı Mühendisler ve İnşaatçılar ve ilkeli Müteahhitlerdir. Bizler mesleklerimizden ve memleketimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Hemen hepimiz kalp, tansiyon ve şeker hastasıyız. Meslek hayatımız boyunca her beş senede bir gelen krizi göğüsledik. Bunun için sağlığımızda ve aile hayatımızda bedel ödedik. Biz bu mesleği ölene kadar yapacağız. Ve kısmet olursa da güzel K.Maraş’ımız da gömüleceğiz. Biz asla devletimize de milletimize de küsmedik. 7,5 sene ve bunun 5,5 senesi hücrede yatan Muhsin Yazıcıoğlu devletine ve milletine küsmüş mü ki biz küselim. Ama adalet er geç yerini bulacaktır.

​6 Şubat depreminde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize, akrabalarımıza, dostlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Biliyoruz ki onlar şehit oldular.

Ve Allah cennetin en güzel yerinde ağırlayacaktır.”

*

Gelelim bizim yorumumuza. Gerek köşe yazılarımızda, gerekse canlı yayınlardaki eleştirilerimizde, ‘hırsızın hiç mi suçu yok!’ cinsinden yaklaşımla, sadece müteahhitleri hedef tahtasına koymaktan çok, bu binalara izin veren, imzalayan, kaçak kata çıkmalarına göz yuman, ki o zamanlar yapı denetim firmaları da yoktu, şimdi kimi suçlayacaklar bilemiyoruz da, tek suçlu müteahhitler olmadı, olmamıştır.

Şayet malzemeden çalan, yasalara ve inşaat kurallarını hiçe sayan, bu bağlamda yüzlerce, binlerce insanın yaşamdan göçüp gitmesine sebep olanlar varsa, tabi ki cezalarını çeksinler. Lakin depreme yenik düşen, binlerce canı4n aramızdan ayrılmasına zemin hazırlayan 30 – 50 yıllık yorgun binaların sorumlusu müteahhitler olmamalı. İnsanlara cennetten köşe vaad edip, toplu mezar inşa edenleri savunacak değiliz. Tabi ki cezalarını çekecekler.

Ama bir de bardağın dolu tarafına bakmak gerekiyor. Birileri söyledi diye, birileri ihbar etti diye, birileri istedi diye saygın, deneyimli müteahhitleri hedef tahtasına koymak da insafsızlık olur. Zira o müteahhitlerin de aileleri var, onların da hatırı, onların da onuru var.

Bir de hadiseye bu açıdan bakılmalı derim!

Editör: Mine Kirik