Gelecek Partisi Genel Sekreteri Av. Şenol Gürşan, Kanal Maraş canlı yayınında Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaaslan'ın sorularını cevapladı. Çarpıcı tespitler yapan Gürşan, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Gelecek Partisi Genel Sekreteri Av. Şenol Gürşan'ın çarpıcı açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"GELECEK PARTİSİ İTTİFAK YAPACAK MI?"
"Zaman zaman sorulan sorulardan bir tanesi bu soruyu sormuş, hemen önce şunu bir açıklamak istiyorum. Hatırlarsanız AK Parti başkanlık sistemini savunurken en büyük argümanı 'koalisyonları bitireceğiz' argümanıydı. Çünkü, şunu diyorlardı; 'parlamenter sistemde özellikle 90'lı yıllarda koalisyon iktidarları var. Dolayısıyla bu siyasi istikrarsızlık üretiyor. Siyasi istikrarsızlık ekonomik istikrarsızlığı getiriyor. Vatandaş sıkıntı çekiyor' diye kaldıracağız bunun çözümü de başkanlık sistemi. Başkanlık sistemi geldi, şimdi bir baktık eskiden parlamenter sistemde millet oyu verirdi.

"TÜRKİYE 2016'DAN BERİ KOALİSYONLA YÖNETİLİYOR"
Parlamentoya temsilciler giderdi. Eğer tek başına iktidar olmazsa koalisyon ondan sonra başlardı. Şimdi daha seçim olmadan koalisyonlar başlıyor. Türkiye, 2016'dan beri koalisyonla yönetiliyor. Üstelikte bir tarafta AK Parti bir taraftan MHP bir tarafta Mecliste bile olmayan yüzde bir oy bile almayan bir parti.

'PERİNÇEK ''TÜRKİYE'Yİ BEN YÖNETİYORUM'' DİYOR CUMHURBAŞKANI 'SEN KİMSİN' DEMİYOR
Doğu Perinçek ne demişti: 28 Şubat'ın mimarlarından Doğu Perinçek '4 yıldan beri Türkiye'yi biz yönetiyoruz' dedi. Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de AK Parti'nin ileri gelenlerinden bir tanesi çıkıp da 'sen ne diyorsun, ne alakası var' diyemedi. Demek ki doğru söylüyor adam. Dolayısıyla şu anda zaten ittifaklar var. Başkanlık sistemi bir siyasi istikrar getirmedi. Biz bu şekilde seçim öncesi ittifakları kabul etmiyoruz. Biz diyoruz ki vatandaşımıza parti ve programınız belli. 

GELECEK PARTİSİ İTTİFAK TERCİHİNİ AÇIKLADI
Gelecek Partisi olarak kuruluşumuzda tamamladık, teşkilatlarımızı tamamladık, ilk seçimde de Allah nasip kısmet ederse tek başına iktidar olmak için seçimlere gireceğiz. Dolayısıyla daha şimdiden böyle seçim ittifakları içerisinde yer almayı düşünmüyoruz. Ama ittifaka üç farklı şekilde bir bakış açımız var. Mesela 'Konu bazlı' ittifak yapabiliriz. 'Süreç bazlı' ittifak yapabiliriz ya da 'Vizyon bazlı' ittifak yapabiliriz.

Mesela 'konu bazlı' ittifaka örnek vereyim; 'Çoklu baro' meselesine biz de karşıyız. Barolarda nispi temsil olsun, baroların yapısında bir takım değişik olsun. Ama bunun çaresi çoklu değil. Çoklu baroya karşıyız. Bizim karşı olduğumuz gibi CHP ve İYİ Parti'de karşıysa o zaman onlarla burada buluşuyoruz. Orada ittifak yapabiliriz, bunda bir sıkıntı yok.

Yine 'süreç bazlı' ittifaka ise şöyle örnek vereyim; Bugün Libya'da mevcut iktidar Libya meşru hükümetini Birleşmiş Milletlerin de kabul ettiği meşru hükümeti destekliyor. Sayın Genel Başkanımız açıkladı. Bizde Gelecek Partisi olarak bu politikanın doğru olduğunu söyledik. Burada da iktidarın yanındayız, desteklenmesi gereken 'meşru hükümettir' dedik. Bu süreçte devam ediyor. Burada da süreç bazlı iktidarla beraberiz.

Bu şekilde 'vizyon bazlı' da dediğim gibi bizim vizyonumuzla uyuşan bir siyasi parti, bir lider olursa orada da 'ittifak' yapabiliriz. Bizim ittifaklarımız bu şekilde. Ama peşinen seçime ittifakları doğru bulmuyoruz."

Gelecek Partisi Genel Sekreteri Av. Şenol Gürşan ayrıca programda, çoklu baro sistemiyle ilgili açıklamalarda bulundu

"Şunu görüyoruz: İktidar halktan koptukça, uzaklaştıkça tabi koltuk da tatlı terk etmek de istemiyor, bırakmak da istemiyor. Bu sefer farklı yönelişlere gitmeye başladı, otoriterleşmeye gitmeye başladı. Farklı değişiklikler yapılıyor, farklı seçim kanunlarını değiştirmeye soyunuyorlar. Şimdi bütün bunlar dururken bir çoklu baro meselesi çıkardılar. Biz çoklu baro meselesi konusunda da açıklama yaptık. Bizim AK Parti'den ayrıldığımız temel noktalardan bir tanesi de burası zaten. Nedir o: Adalet, hukukun üstünlüğü üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü. Bugün, başta ekonomi olmak üzere pek çok politikanın temelinde adalet politikası yatar. Demek istiyorum ki: Siz Türkiye'de adaleti her alanda sadece yargı alanında da değil işe atamalarda, işe alımlarda, tayinlerde, gayri safi milli hasılanın bölüşümünde adaleti sağlamazsanız önce bu millet size güvenmez. Millet size güvenmezse diğer politik işlemlerde de başarılı olamazsınız. Milletin size güvenmediği yerde elin oğlu aptal değil yabancı size hiç güvenmez. Zaten yabancı dışarıdan Türkiye'yi çok iyi gözlemliyor, Türkiye'nin itibarının nereden nerelere geldiğini görüyor. Dolayısıyla en önemli hususun adalet ve yargı olduğunu söylüyoruz.

Bizim AK Parti'den ayrıldığımız temel noktalardan bir tanesi de bu. Biz mevcut Türkiye'de bürokrasiyi de devleti de zaafa uğratan başkanlık sistemi yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemi getirmeyi savunuyoruz. Güçlendirilmiş parlamenter sistemde de kuvvetleri ayrı bir biçimde yargı, yürütme ve yasamayı birbirinden ayrı ve bağımsız ama birbirleriyle denge denetim sistemi içerisinde oluşturmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla bu 3 kuvvetten yargı başlı başına önemli.

Bugün en fazla vicdanları kanatan insanları rahatsız eden mesele adalet meselesi, yargıdaki adalet meselesi. Yargı dediğimiz zamanda da yargı sürecinin içerisinde 3 ayak var. Bir tanesi iddia diğeri savunma makamı diğeri de hüküm, karar yani mahkemelerin, hakimin olduğu bölüm. Dolayısıyla savunma makamı yargının olmazsa olmaz en önemli 3 ayağından biri. 3 ayağından birini kırarsanız yargı diye bir şey kalmaz. Dolayısıyla adalet diye de bir şey kalmaz. Şimdi çoklu baro sistemiyle yargının en önemli ayağını, savunma ayağını diz çöktürmek istiyorlar. İktidara bağlamak istiyorlar. Çünkü hep beraber gördük televizyonlara da yansıdı bu ülkede anayasa var, kanunlar var; ifade özgürlüğü, gösteri ve yürüyüş yapma özgürlüğü en temel hak ve özgürlüklerden. Siz avukatların Ankara'ya girmesini engellediniz, meclise girmesini engellediniz ki bu meclis ne diyoruz 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' milletin idaresini tecelli ettiği bir tecelli gâh, milletin evi yani sözün özü. Milletin evine milletin girmesini engelliyorsunuz. Öbür taraftan güya yeşil pasaport vermiştiniz avukatlara Ankara'ya bile giremediler. Şimdi siz hak arayan, savunan insanları susturmak istiyorsunuz, konuşturmuyorsunuz. AK Parti iktidara gelirken bunların tam tersini söylüyordu. Özgür, konuşan, düşünen Türkiye diyordu. Nerden nereye geldi. İşte AK Parti'den ayrılış sebeplerimizden en temeli de bu."

Gelecek Partisi Genel Sekreteri Şenol Gürşan ve Kurucular Kurulu Üyesi, Genel Başkan Danışmanı Abdullah Teber ve beraberindeki heyet programın ardından Kanal Maraş yönetimiyle hatıra fotoğrafı çektirdiler.