24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı, Avrupa’daki savaşı tetikledi ve bölgede ani bir kaos ortaya çıktı. Bu durum, dünya çapında tanınan birçok markanın Rusya’ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle ülkeden çekilmesine yol açtı.

Aynı zamanda, Avrupa ülkeleri askeri önlemler almaya başladı. Savaşın hemen başlamasının ardından Almanya, ordusuna 100 milyar avro bütçe ayırdığını duyurdu. Öte yandan, uzun yıllardır tarafsızlık politikası izleyen Baltık ülkeleri, NATO’ya üye olmak için çaba göstermeye başladı.

Savaşın ikinci yıl dönümüne yaklaşık bir ay kala, Almanya Savunma Bakanlığı’ndan gizli bir belge sızdırıldı. Bu belge, Berlin’in Rusya-NATO arasında olası bir savaşta nasıl bir konum alacağını ve hangi taktikleri kullanacağını detaylandırıyordu.

Belgede, Rusya’nın Belarus üzerinden açmayı planladığı Suvalki Koridoru’nda 2025 yılında yüzbinlerce askerin karşılaşacağı belirtiliyordu. Raporda ayrıca, Avrupa’nın giderek daha fazla askeri bütünleşme ihtiyacı olduğu vurgulanıyordu. Bu durum, bölgedeki güvenlik dinamiklerini ve gelecekteki askeri stratejileri şekillendirecek önemli bir faktör olarak görülüyor.

2024’ÜN BAŞI ÇOK KRİTİK

"İttifak Savunması 2025" başlığıyla sızdırılan senaryoya göre, Rusya'nın önümüzdeki ay 200 bin asker daha çağırarak yeni bir seferberlik dalgası başlatmasıyla başlıyor ve bu askerler bir sonraki bahar saldırısında cephe hattında Ukrayna mevzilerini zayıflatmayı başarıyor.

Senaryoya göre Rusya Temmuz 2024'te, Baltık ülkelerindeki Rusça konuşan azınlıkları kışkırtırken, özellikle Batı ve Doğu Orta Avrupa'ya yönelik gizli siber saldırılara ve diğer hibrit savaş biçimlerine başlıyor. Baltık ülkelerinde yaşanan siyasi kriz, Eylül ayında Belarus ve Batı Rusya'da en az 50 bin Rus askerinin katılacağı 'Zapad 2024' adı verilen (2021'dekine benzer) büyük bir askeri savaşı tetikliyor.

PLANDA İKİNCİ AŞAMA ABD SEÇİMLERİ

Taslağa göre, Ruslar her şeyi detaylı bir şekilde planlamış durumdalar. Önümüzdeki Kasım ayında gerçekleşecek seçimlerde Başkan Biden’ın çok az bir farkla yenilgiye uğrayacağını ve seçim sonuçlarının geniş çapta tartışılacağını öngörüyorlar. Seçimlerin ardından Polonya ve Baltık ülkeleri, kendilerini artan bir tehdit altında hissederek NATO’dan acil yardım talep edecekler.

Bu durum, Moskova’nın BM Güvenlik Konseyi’nin Ocak ayında gerçekleşecek acil toplantısında Batı’yı Rusya’ya karşı bir işgal planlamakla suçlamasına zemin hazırlayacak. Bu suçlamaları kullanarak, Rusya kendisini ‘savunmak’ adına bölgeye daha fazla asker gönderme hakkını elde edecek. Bu durum, bölgedeki güç dengesini etkileyebilecek ve uluslararası ilişkilerde yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına neden olabilecek bir gelişme olarak görülüyor. Bu nedenle, bu durumun yakından takip edilmesi ve gerektiğinde uygun önlemlerin alınması önem taşıyor.

ALMANLAR NE YAPACAK?

“X. GÜN” adlı raporda, NATO’nun bölgeye ilk etapta 30 bin asker göndereceği, daha sonra bu sayının 300 bine çıkacağı belirtiliyor.

Raporda, Baltık ülkelerine destek amacıyla gönderilen bu askerlerin, Moskova ile Batı ülkeleri arasında bir savaşı tetikleyip tetiklemeyeceği konusunda bir bilgi verilmiyor. Askeri uzmanlar, bu bilgi sızıntısının kasıtlı olarak yapıldığını düşünüyorlar ve bu raporun, diğer Avrupa ülkelerinin Rus tehdidini daha ciddiye almalarını sağlaması bekleniyor.

Bu sızıntının aynı zamanda Alman halkına, durumun ciddiyetini anlamaları için bir uyarı niteliği taşıdığı düşünülüyor. Yakın zamanda Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, ülkenin bir sonraki büyük çatışmaya hazırlanmak için sadece 5-8 yılının kaldığı uyarısında bulundu ve zorunlu askerlik hizmetinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ima etti.

Bu durum, Almanya’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin, olası bir çatışma senaryosuna karşı ne kadar hazırlıklı olduğunu ve bu konuda hangi önlemleri aldığını gösteriyor.

Editör: Menekşe Topaloğlu