Bugün görülen Kahramanmaraş 3.Asliye Ceza Mahkemesinde ki davada Mustafa Karaaslan yaptığı savunmada, "Yazdığım yazı, soru şeklinde müştekiye hitaben cevaplaması için yazılmıştır. Yazı doğru, gerçek ve güncel bir yazıdır. Yazıda kamu yararı ve kamuoyunu bilgilendirme konusu vardır. Çünkü yazıma konu olan 15-20 litre ebadında zeytinyağı tenekesi ile ilgiliydi. Müştekinin davasına bakan Kahramanmaraş 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin eski ve açığa alınan Hâkimi C. P. ile bağlantılı olup, davasının olduğu Mahkeme hâkimine bir nevi rüşvet vermesi, göndermesiyle alakalı gerçek, doğru ve güncel olan bu yazı, kamuoyun bilgilendirmek amacı taşıyordu. Beraatimi talep ediyorum'' dedi.

DAVASINA BAKAN BİR HÂKİME, BİR KİŞİ, 15-20 LİTRE TENEKEDE ZEYTİNYAĞI NİYE GÖNDERİR?

Karaaslan ayrıca daha önce verdiği savunma dilekçesinde; ‘’Açığa alınan eski Hakim C. P. hakkında yazdığı köşe yazısı nedeniyle Ankara’dan görevli gelen Müfettişlere 3 saate yakın tanık olarak ifade verdiğini, eski hakim hakkında Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesince İddianame düzenlenerek dava açıldığını, bu iddianame içerisinde; ‘M.Hanefi Öksüz’ün avukatları Betül. K. ve Bekir K.’nın Kahramanmaraş Adliyesinde kurulu Mahkemelerden, KİPAŞ grubu veya M. Hanifi Öksüz aleyhine tek bir kararın dahi çıkmayacağına ve davalarda görevlendirilen kayyumların aleyhe işlem yapamayacağına dair konuşmaların yer aldığını, M. Hanifi Öksüz olarak taraf olduğu bir dosyada, dosyaya bakan Mahkeme Hâkimine görevden alınmadan önce iddianamede yazılı olduğu üzere 15-20 litre ebadında bir teneke zeytinyağı mı gönderdin? Yoksa teneke içerisinde başka bir şey mi? Sahi koskoca hâkim, bir teneke zeytinyağını hem de kendisinde dosyası bulunan ve davası olan bir kişiden niye alır? Ortada zeytinyağı kıtlığı mı var? Şeklinde sorulara yer verdiğini, Müşteki M.Hanefi Öksüz’ün iddianamede bahsi geçen 15-20 litre ebadında davasına bakan eski hakime gönderdiği teneke ile zeytinyağı olayına açıklık getirilmesi elzemdir’’ diye bahsettiğini belirtti.

İDDİA MAKAMI DERS NİTELİĞİNDE MÜTALA SUNDU

İDDİA MAKAMI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA: Müşteki Mehmet Hanefi Öksüz'ün KİPAŞ Holding A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı olduğu, sanığın ise"kanalmaras.com" isimli internet sitesinde köşe yazarlığı yaptığı, 15/06/2020 günü bahsi geçen sitede yazdığı yazıda "Mehmet Hanefi Öksüz: Cahit Parlak ile alakalı iddianamenin neresinde" başlıklı haber yayınladığı ve haber içeriğinde ".....çok net ortaya çıkan ve iddianamede bahsi geçen 15-20 litre ebatında teneke olayına açıklık getirilmesi elzemdir. Mahkemesinde Mehmet Hanefi Öksüz olarak taraf olduğun dosya bulunan ve kirli ilişkiler içerisinde olduğu iddia edilip açığa alınan ve hakkında iddianame hazırlanıp yargılanan eski hakime görevden alınmadan önce 15-20 litre ebatında bir teneke zeytinyağı mı gönderdin, yoksa teneke içerisinde başka bir şey mi, sahi koskoca hakim, bir teneke zeytinyağını hem de kendisinde dosyası bulunan ve davası olan bir kişiden ne alır, ortada zeytinyağı kıtlığı mı var" şeklinde ibarelerin yer aldığı, sanığın köşe yazsında yer alan bu ibarelerin müştekinin saygınlık ve itibarını zedelediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davasının açıldığı, sanığın savunmasında hakaret içeren bir yazı yazmadığını, soru içeren bir yazdığını, müştekinin Gaziantep CBS'nin 2019/77243 soruşturmasına konu olayla ilgili dosyada 15-20 litre zeytinyağı gönderdiğini, kendisinin bu olayla ilgili olarak yargılama aşamasında tanık olarak dinlendiğini, konuyla ilgili köşe yazısı yazdığını, sanığa hakarette bulunmadığını, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla hareket ettiğini belirttiği, müştekinin sanıktan şikayetçi olduğu, sanığın üzerine atılı suçun TCK'nın 125. Maddesinde düzenlenen hakaret suçu olduğu ve Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerektiği, somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçunun oluşacağı, hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebildiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ifade özgürlüğüne ilişkin Sözleşmenin 10. maddesini yorumlarken, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin demokratik toplumunun karakteristik özelliklerinden olduğunu, bu değerlere sahip olmayan sistemin demokratik toplum olarak adlandırılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların bu değerlere aykırı düşmemesi ve meşru amaçla orantılı olması gerektiğini, sadece zararsız ve lehte olan düşünceler değil, devlet veya toplumun bir bölümü için rahatsız edici, saldırgan veya şok edici düşüncelerin de maddenin korumasına gireceğini belirttiği, dosyamıza konu ifadeler incelendiğinde somut bir olguya işaret etmekle birlikte, yazı içeriğinin iddianame gibi gerçek bilgilere dayanmakta olduğu ve bu bilgilerle diğer kişilerin aldatılmasının amaçlanmadığı, yazının yayınlanmasında toplumsal ilgi ve kamu yararının bulunduğu, AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere, özellikle gazeteciler bir dereceye kadar abartma hakkına sahip olduğu, köşe yazısındaki ifadelerin söylendiği yer ve zaman unsurları da gözetildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığı, kaldı ki bahse konu yazıda açık bir isnadın da bulunmadığı, itibarla hakaret suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığı anlaşılmakla sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur’’ dedi.

MÜŞTEKİ VEKİLİ: ''İDDİA MAKAMININ KARARINA KATILMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR'' 

Davada M.Hanefi Öksüz yerine avukatı Bekir Kırmacı yer aldı. Savunmasında; ‘’İddia makamı tarafından sunulan mütalaada her ne kadar sanığın üzerine atılı suçu işlemediğinden bahisle beraat kararı verilmesi talep edilmişse de bu hususa katılmamız mümkün değildir. Sanık Hacı Mustafa Karaaslan, müvekkilim hakkında süreklilik arz edecek şekilde hukuka aykırı yazılar yayımlamıştır. Söz konusu yazıda müvekkilin adalete müdahale ettiği ve yargı mensupları ile maddi ilişkisi içinde olduğu ve eski hakime zeytinyağı kutusu içinde maddi menfaatler sağladığı gibi toplumu müvekkilin şahsına ve şirketlerine karşı dolduran, galeyana getirmeyi hedefleyen ifadeler yer almıştır’’

BERAAT KARARI VERİLDİ

Kanal Maraş Genel yayın Yönetmeni ve Köşe Yazarı Mustafa Karaaslan hakkında, ‘’M. Hanifi Öksüz: Cahit Parlak ile alakalı iddianamenin neresinde’’ başlıklı 15 Haziran 2020 tarihinde yazmış olduğu yazıdan dolayı açılan davada beraat aldı. Davanın son duruşması bugün Kahramanmaraş 3.Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme, hakaret suçun unsurlarının oluşmadığına hükmetti.

PARASI OLAN BİR KİŞİ, BU ŞEHİRDE HERŞEYİ SATIN ALACAĞINI ZANNEDİYOR?

Bugün görülen davada, Beraat kararı alan Karaaslan ise şunları söyledi; "Bu şehirde gücü elinde tutanların hakkında kimse bir şey yazmaya korkuyor. Yazarsam ilan reklam vermezler diye çekiniliyor. Bu algıyı ben yıktım. Bizler bu şehirde kimsenin emir eri değiliz. Kimse dokunulmaz değildir. Düşünebiliyor musunuz, bir mahkemede davası olacak, kendi lehine çevirmek için avukatı aleni bir şekilde etrafta konuşacak, avukatı hâkimle işbirliği yapacak, avukatını eski hakim kayyum olarak atayacak, bilirkişileri satın alacak, avukatları Kahramanmaraş Adliyelerinde aleyhte bir karar çıkmaz, çıkamaz diyecek, parası çok diye gücü kendinde görecek, yok böyle bir dünya. Vallahi de billahi de kim yanlış yapıyorsa babamın oğlu da olsa, elime belge geçtiğinde yazarım. Bunun adı ister M.Hanefi Öksüz olsun isterse başka bir para babası, hiç fark etmez. Herkes Hukukun karşısında eşittir. Şu paralı, şu gariban diye adliyelerde davalar görülmez. Ona göre kararlar verilmez. Hukuk ve Kanun kapsamında hâkimlerimiz dosyada bulunan belgelere göre karar vermektedir. Bugün davamın görüldüğü Mahkeme Hâkimi ve İddia Makamına şükranlarımı belirtiyorum. Adalet Mülkün temelidir. Son olarak şunu belirtmekte fayda görüyorum, Hakaret davalarıyla bu ülkede ifade özgürlüğü boğuluyor. Özellikle yerelde siyasi gücü ve parası olanların insanları susturmak için ''bana hakaret etti'' diyerek şikayetci olmalarını şaşkınlıkla izliyorum. Olan bizim zamanımıza ve Adliyelerde davalar peşinde koşup yorulmamıza yol açıyor. İyi ki bağımsız mahkemelerimizde adeleti sağlayan gerçek hakimlerimiz bulunuyor'' 

(HABER MERKEZİ)