Toplantıda KMTSO Başkanı Zabun’un ardından açıklamalarda bulunan Kahramanmaraş Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti (KMBGC) Başkanı Arslan Deveboynu bazı kesimler tarafından tepki çeken açıklamalarda bulundu.

Yaptığı bu açıklamalar üzerine Kanal Maraş Genel Yayın Yönetmeni Karaaslan, Deveboynu'yu sert bir dille eleştirdi. Bu eleştirinin ardından rahatsız olan Arslan Deveboynu kendileriyle birlikte gelen gazetecilerle salonu terk ettiler.

Maraş Times Köşe Yazarı Yener Atlı ise konuyu bugün köşesine taşıdı. Atlı, ''Meğerse bütün yemekli toplantılara böyle cümbür cemaat, çaycısından çorbacısına, şirketinin muhasebecisinden bilgisayarcısına toplu olarak gidiyorlarmış." dedi.
 

İşte Yener Atlı'nın o yazısı...

Kardeşim ne belediyeler ne de diğer kurumlar, hiç birisinin de basına ilan ve reklam verme zorunluluğu yoktur!

Bu tamamen kurumun kendi inisiyatifinde ve hatta keyfiyetindedir.

Tabiki şu gerçek yadsınamaz: Yerel basına, yerel kamu kurumları bir şekilde destek olmalı, kentte basın mutlaka yaşatılmalıdır.

Yerel yönetimin başındaki yöneticinin basına karşı bir tavrı olduğunu mu hissediyorsun?

O zaman bunu protesto etmenin de farklı yöntemleri var.

Bu işler öyle ergen çocuklar gibi “küstüm oynamıyorum, gelmiyorum” deme ile olmaz sevgili gazeteci arkadaşlar.

Yolunuz, yanlış yol değerli arkadaşlarım.

ÇAYCISIYLA ÇORBACISIYLA CEMİYET BAŞKANLIĞI

KMTSO’nun düzenlediği organizasyonda üç derneğin dışında katılım gösteren bir dernek vardı.

KMTSO Başkanı Serdar Zabun, 10 Ocak’la ilgili görüşlerini sunduktan sonra eline mikrofonu alan dernek başkanı arkadaş, gazetecilerin iç meselelerini anlatmaya başladı.

Büyükşehir Belediyesine nasıl rest çektiğini anlattı.

İlan vermezlerse Büyükşehir’in haberini koymayacaklarını yönetime net bir şekilde ifade ettiğini belirtti.

Yazılı basın olarak güçlerinin çok olduğunu söyledi….

Söyledi de söyledi ama bir şeyi atladı; “Gazetecileri kategorilere ayıran ve şimdi bir paçavraya dönüşen o meşhur dört imzalı metne kendisinin de imza attığını unuttu.”

Aslında toplantıda bulunan bazı arkadaşlar zaten iç meseleleri konuşmasından rahatsız olmuştu ama patlayan Mustafa Karaaslan oldu ve “O metne imza atanın da kendisi” olduğunu yüksek sesle ifade etti.

O andaki kısa süreli karşılıklı diyaloğun ardından dernek başkanı arkadaş Karaaslan’ın kendisini dinlemiyorsa dışarı çıkmasını istemesi, çok çirkin bir tavırdı, ki evsahibi kendisi değildi.

İlginç olan ne biliyor musunuz?

Dernek Başkanı oturduğu yerden kalkıp, “Hadi arkadaşlar gidiyoruz” dediğinde topluluğun neredeyse üçte biri ayağa kalktı ve gittiler.

Şaşkınlığımı atlatamadım, yanımdaki arkadaşıma sordum, “nasıl böyle hakim olmuş?” diye…

Meğerse bütün yemekli toplantılara böyle cümbür cemaat, çaycısından çorbacısına, şirketinin muhasebecisinden bilgisayarcısına toplu olarak gidiyorlarmış.

Tek kelime çıktı ağzımdan: “Yuh olsun!”