Bazı kişilerin kaderleri aynı olduğu gibi, şehirlerin ve ülkelerinde ortak kaderi bu yerleri birbirine yaklaştırır. Ortak kaderleri, ortak mücadele ve yaşam biçimini ortaya çıkarıyor. Örneğin, şehrimiz ile ülkemiz de bu ortak kadere sahip yerlerdendir.

 

Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekti mi?

 

Benim dikkatimi hep çekmiştir. Bu ortak kader; doğuda mı, batıda mı? Sorusu; hem ülkemiz hem şehrimiz için yıllardır süregelen bir tartışma konusudur. Ülke olarak batıda olduğumuzu ve Avrupa’nın bir parçası ayrılmaz eşi olduğumuzu vurgularken, şehir olarak da doğulu değil de batılı bir şehir olduğumuzu ispata çalışırız.

 

Çünkü ülkemizde, şehrimizde batının doğusunda, doğunun batısında yer alıyor. Hal böyle olunca da Türkiye ve Maraş’ın doğuda mı batıda mı? Sorusu ve tartışması hiç bitmiyor. Bunun sebebi dışardakiler ile içerdekilerin bakış açısı sanırım. Avrupalılar bizi doğulu kabul ediyor, biz ise kendimizi batılı, Şehrimizi ise diğer şehirden olanlar doğulu, biz Maraşlılar batılı görüyoruz. Doğuda mı, batıda mı yer alması önemli değil, ama onun misyonu için biz vatandaşlar doğulu olmayı kabul etmiyoruz. Çünkü insanların gözünde Doğu geri kalmışlığı, batı ilerlemeyi temsil ediyor.

 

Peki, neden böyle dışardakiler doğu, içerdekiler batı diyor.

 

Herkes görmek istediği pencereden bakıyor da ondan.

 

Bazıları Orta Doğuda olduğumuz için Orta doğunun dikkat çeken tüm olumsuz yönleri ile görülüyoruz. Dört kadınla evli erkekler, kadınların fazla söz sahibi olmadığı, çocuk yaşta evlenen kız çocukları, yani görmek istedikleri hal ya da durum. Tabi bunlar yok da değil. Ama bunu tüm ülkede yaygın bir durum muş gibi görüyor ya da görmek istiyorlar. Diğerleri ise Orta Doğuda yönünü batıya dönmüş batı değerlerini yerleştirmeye çalışan bir Orta Doğu ülkesi olarak görüyor. Yani hem doğu mistisizminin, hem de batı modernliğinin yaşanabileceği bir ülke olarak görülüyor. Ne tam anlamıyla batılı, ne de doğulu ikisinin harmanı olarak devam ediyoruz.

 

Şehrimize gelince; 1978 -80 yılları arasında yaşanan olumsuz durumlar nedeniyle bilinçli bir şekilde şehrimize hala düşmanlık eden ve onu kötüleyenler var. Sürekli şekilde gerici ve yobaz olarak gören az da olsa bilinçli bir kesim var. Doğulu görmek isteyen.

 

Doğuda bilinmesi hep dillendirilen, Marka Şehir olamaması ve bu nedenle tanınmamasıdır. Doğuda bilen kişiler şehrimize gelince; biz Maraş’ı böyle bilmiyorduk diyorlar. Yani; sizi şehir olarak doğu biliyorduk ama şehri görünce, doğunun köhne bir şehri değil de, normal bir batı şehri olduğunuzu anladık diyorlar.

 

Yapılan bir araştırmaya göre, Kahramanmaraş hangi bölgededir? Sorusuna verilen cevapların %80 den fazlası Güneydoğu cevabını vermiş. Yani şehrimizin Akdeniz Bölgesinde olduğunu bilen az sayıda insan var. Tanıtmamız gereken çok sayıda insan var.

 

Burada iş yetkililere ve biz vatandaşlara düşüyor. Şehrimizin reklamını iyi yapamıyoruz, onu iyi tanıtamıyoruz. Birçok şeyde şehrimiz sönük kalıyor. Özellikle Gaziantep ve Adananın gölgesinde kalıyoruz. Hal böyle olunca da insanlar bizi, ya hiç tanımıyor, tanıyanlar da yanlış tanıyor.

 

Artık Büyükşehir olduğumuza göre kendimizi tanıtmanın ve büyüklüğümüzü göstermenin zamanı geldi diye düşünüyorum.

 

Evet, artık marka şehir olduğumuzu sadece bizim yetkililerden duymak istemiyoruz. Ya da bu şehri marka şehir yapacağım sözlerini istemiyoruz. Bizler şehrimizin Marka şehir olmasını istiyoruz. Sadece dondurmada biberde değil, tekstilde de Denizli gibi Bursa gibi ön plana çıkmak istiyoruz. Mutfak eşyalarında ve Tekstil ürünlerinde markalara hammadde sağlayan fabrikalar olmak yerine kendi markasını çıkaran ve üreten bir şehir olmak istiyoruz. Hem tekstilde hem de mutfak eşyalarında birçok markaya çok kaliteli ürünler veren bu şehrin aynı kalitede hatta daha iyi kalitede kendi markasını çıkarmasını istiyoruz.

 

Sadece adı değil kendisi büyük olan ve herkes tarafından tanınan kendine ait ulusal ve uluslararası markaları olan bir MARKA ŞEHİR olmak istiyoruz. İyi olalım yerimiz önemli değil.