Son günlerde sık sık gündeme gelen ve yapılan turizm çalıştayları bize umut veriyor. Evet, popülist yaklaşım yerine, gerçekçi ve uygulanabilir planların yapılması umudumuzu daha da arttıracaktır. Yol haritasının da ona göre yapılması çok yerinde olacaktır. Bu azimli ve istekli çalışmalar beni de hemşerilerimiz gibi mutlu ve umutlu ediyor.

 

Biliyorsunuz bizde; ‘Türk gibi başlayıp, Alman gibi bitirmek’ deyimi var. Yapılan işlerde maalesef sonunu getirme pek olmuyor. Bizde hızlı başlayıp sonunu pek getirememe hastalığı var. Tıpkı işleri son güne bırakmak gibi…

 

Çalıştayları da Türk gibi başlayıp, Alman gibi bitiremeyiz diye kaygılıyım. Fakat Kültür Bakanımızın bizim vekilimiz olması ümidimizin yeşermesini sağlıyor. Yerel yöneticilerinde gayretleri ile çok şeyler yapılacağına inanıyorum. Çalışan ve azmeden mutlaka gerçekleştirir. Hele de faydalanabileceği bir kültür bakanı var iken.

 

Biliyorsunuz, şehrimize turistler GAP turlarıyla geliyor. Dondurmasını yiyor. Fakat diğer illerdeki turistik yerleri gezmek için hemen gidiyor. Gezme işi pek, konaklama işi hiç olmuyor. Yani gelen sayısı az, kalan sayısı ise sıfır. Yabancı turistler Güneydoğunun tarihi turistik yerlerini geziyor.

 

Ak deniz şehri olan ilimizin, Güneydoğu şehri olarak bilinmesinin en büyük nedenlerinden biri bu GAP turlarıdır. Çünkü şehrimiz Adıyaman, Gazi Antep ve Şanlıurfa turlarıyla aynı pakette yer alıyor. Bu paketle değerlendiriliyor. Hangi bölgede olduğumuz önemli değil. Ama ne Akdeniz, ne de Güney doğu illeri kadar turist çekiyoruz. İki bölgeye göre de çok geriyiz.

 

Turizm önemli bir gelir kaynağıdır. Turizm için bacasız sanayi denir. Fakat turist öyle hemen gelmez. En önemlisi de alt yapı hizmetlerinin yeterli olması ile geldiklerinde, geldiklerine değecek gezecek yerlerin olması. Önemli olan elindekini pazarlamaktır. Neden mi? Çünkü Türkiye’nin en iyi kayak merkezi Sarıkamış, ancak turizm potansiyeli ve gelen turist açısından Sarıkamış ilklerde değil. Bursa, Erciyes gibi yerler önde.

 

Bize düşen ilk şey ise; turistik değerleri ortaya çıkarmak ve onları pazarlaya bilmek… Çünkü pazarlanamadıktan sonra en kaliteli ürünü de yapsanız zarardasınız. Pazarlama ve pazar arayışı nedeniyle dünya savaşlarının çıktığını da hatırlatmak isterim.

 

Ulaşılabilir olmakta başka bir nokta. Sanayicilerin bile ulaşmakta zorlandığı şehrimize turistler nasıl ulaşacak. Özellikle havayolu…

 

Velhasıl, iş ve alınacak yol çok. Bu nedenle bizlere yürekli ve tuttuğunu koparan kişiler lazım. Toplantılarda ahkâm kesenlerden çok Ankara yollarını aşındıran ve gerekli alt yapıyı hazırlayan kişilere ihtiyacımız var. 

 

Burada biz basına düşen vazife ise belli… Yerel yöneticilerin Ankara yollarını aşındırıp aşındırmadığını kontrol edecek. Kimin laf, kimin iş yaptığını bilecek… Basın, alınan kararları tek tek inceleyecek ve hangileri gerçekleştirildi, hangileri proje aşamasında ve hangileri etüt ediliyor. Bu konuların takipçisi olacak ve gelişmeleri halka bildirecek.

 

Şehrin kalkınması ve insanlarımızın gelişmesi için turizm önemeli bir adımdır. Bu fırsatı değerlendirip şehrimizi önemi bir yere getirmek ise herkesin görevidir. Yeter ki şehrimizin çıkarlarını, kişilerin çıkarlarına feda etmeyelim…

 

Başta da söylediğim gibi inşallah; Türk gibi başlar, Alman gibi bitiririz. Bu ince çizgiyi kaçırmayalım. Bu işe soyunanlara kolaylık diliyorum. Bu iş gerçekten zor… Ama imkânsız değil. İmkânsız diye bir şey yok! ‘İmkânsız işler biraz zaman gerektiren işlerdir.’