Etrafımıza baktığımız da çevrecilerin birçok olaya haklı - haksız itiraz ettiklerini görüyoruz. Ben de bir çevreci ve çevre dostu olarak, çevrecilerin haksız yere itiraz ettikleri sorunlardan birinin EROZYON olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle erozyonla yapılan mücadeleyi desteklemiyorum. Aynı zamanda buna karşı olduğumu belirtmek istiyorum.

 

 

Peki, erozyon nedir, ne değildir? Erozyon: toprağın sel, yağmur suları ve rüzgâr tarafından taşınması olayına denir. Erozyon bir dış kuvvet olayıdır. Coğrafyacılar ve yer şekilleriyle ilgilenen herkes bilir. İç kuvvetler yer şekillerini oluştururken, dış kuvvetler bunları aşındırır. Yani bu, durumu açıklıyor. Erozyonun vazifesi toprağı aşındırıp taşımaktır. Daha doğrusu erozyonu oluşturan suların ve rüzgârın vazifesidir. Bu olayda doğal bir süreçtir. Çevreci doğal süreci korumakla görevlidir. İnsanlar böylece doğal olanı korumuyor, doğal olana müdahale ediyor. Bir doğa olayını engellemeye çalışıyor.

 

Peki, toprağımızın gitmesi normal mi? Bizler bir şey yapmayalım mı? Sorusunu soracaksınız. Eğer insanlık 100 milyon yıl önce ortaya çıksaydı ve erozyonu engelleseydi, dünyamız daha iyi mi olurdu?

 

Eğer insanlar milyonlarca yıl önce ortaya çıksaydı ve erozyonu engellese idi, şu an günümüzde kullandığımız hiçbir verimli ovayı kullanamazdık. Çünkü verimli ova diye bir şey olamazdı. Çukurova, Bafra, Çarşamba, Egenin kıyı ovaları, Harran ve Maraş ovası, hepsi de erozyon sayesinde oluşmuştur. Sadece adını sayabildiklerim mi? Adını sayamadığım nice iç ovalarda erozyon sayesinde oluşmuştur.

 

Bu nedenle erozyona büyük bir teşekkür borçluyuz. Bize bu verimli ovaları kazandırdığı için. Türkiye de tarımın bel kemiği bu ovalardır. Avrupa’nın ne kadar düz olduğundan, ülkemizin ise dağlık olduğundan bahsediyoruz. Peki, Avrupa’nın düz olması onların çalışkanlığından, bizim dağlık olmamız tembelliğimizden midir? Tek sebep ve neden Avrupa’nın daha önce erozyona tabi kalması ve erozyonlar tarafından düzleştirilmesidir.

 

Ülkemizin doğusunun dağlık olduğu için gelişmediğini söylüyoruz, hem de dağlık araziyi düzleştirmeye çalışan doğa olayına engel olmaya çalışıyoruz. Bence bu büyük bir çelişkidir. En büyük çelişkiyi ise Coğrafya dersi anlatan hocalarımızın yaşadığını düşünüyorum. Dış kuvvetlerin görevinin, yer şekillerini aşındırmak olduğu söylenir. Başka bir konuda, (örneğin tarım) erozyonla mücadelenin önemi anlatılır. Her yıl Kıbrıs adası kadar toprağımızın gittiği söylenir.  Bence bu yanlış ve büyük bir çelişkidir.

 

Örneğin, daha önce deniz kıyısında bir liman şehri olan Selçuk (Efes antik kenti) şimdi sekiz kilometre içeride ve etrafı verimli ovalarla çevrili bir haldedir. Yani menderes nehri sekiz kilometre uzunluğunda geniş bir ova oluşturmuş, o yıllardan günümüze. İnsanların 10 dönüm arazi için birbirlerine neler yaptığı günümüzde. 8 km kazanılmış verimli arazinin oluşması kötü mü olmuş?

 

Çevrecilik doğal olayları korumak ve savunmak ise, Erozyon da diğer olaylar gibi doğal bir süreçtir. Lütfen! Erozyon kötü bir olay değildir. Kısa vadede kötü gözükebilir, ama uzun vadede verimli ovaları oluşturan önemli bir olaydır. Bizim topraklarımızı çalan, alıp götüren düşman değil, alıp götürdüğü topraklarla, bize verimli ovalar oluşturan dosttur, bence.

 

Bu düşünceme katılmaya bilirsiniz. Ama lütfen bu anlattıklarımı okuyup tekrar düşünün, bana hak vereceksiniz. Çünkü birçok olay kısa vadede kötü gibi gözükebilir. Fakat uzun vadede çok güzel sonuçlar olduğunu göreceksiniz. Tek sıkıntı, erozyonun uzun vadesi çok uzun sürüyor.