İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Kudüs Filistin'in ebedi başkenti temalı konferans münasebetiyle bugün bizleri bir araya getiren bu ulvi gaye etrafında gönüllerimizi buluşturan herkese şükranlarımı sunuyorum. 

Dini, dili ne olursa olsun Filistin davasına sahip çıkan Kudüs'ün tekrar tüm insanlık için bir barış ve esenlik yuvası olması için gayret gösterenlerin, Arakan'dan Suriye'ye kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde barış ve huzura hasret Müslümanlara, mazlumlara, Yemen'de masum yavrulara, sizlerin aracılığıyla en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. 

İsrail kurşunlarına göğüslerini siper eden babaları, top oynarken bombalarla minik bedenleri parçalanan Filistinli çocukları, sabah namazına giderken siyonist yerleşimciler tarafından yakılarak şehit edilen Filistinli gençleri, Kudüs'e sahip çıkan Filistin'in cesur kadınlarını rahmetle yad ediyorum. 

Kudüs davası yalnızca Filistin'deki bir avuç Müslüman'ın davası değildir. Kudüs, 1.7 milyarlık İslam aleminin onurudur. Kudüs hepimizin ortak davasıdır. Kudüs, insanlığa Peygamberlerin armağanıdır.

Haçlı Seferleri ile yakılan bu şehri, tekrar barış merkezi haline getiren ecdadımızdır. Yüreğimizin yarısı Mekke geri kalan da Medine'dir. Bunların üstünde tül gibi Kudüs vardır. İstanbul'dan Mekke'den Medine'den ayırt etmeden seviyoruz. Bu yüzden Kudüs kırmızı çizgimizdir diyoruz.

Bu ifadelerim bütünleştirici bir dinin mensubu olduğumuzun ifadesidir. Kudüs'teki İslam geleneğinin izlerini silmeye çalışıyorlar. Silemeyeceksiniz. İslam dünyasının gaflet içinde olan yöneticileri olabilir ama bu halkı yok edemeyeceksiniz. Kudüs'te her yeri gasbederek, oradaki kültürü yok edemezsiniz.

BM'deki 5 büyük devletten birinin iki dudağının arasında sıkışmış dünya. Bu dünya adil olamaz. Bu sistem değişmeli. O yüzden dünya 5'ten büyüktür diyoruz. Amerika gibi bazı Avrupa ülkelere de Filistin'de yapılan zulümlere sessiz kalıyor. 2. Dünya Savaşı'ndaki Musevilere yapılan bugün Filistinlilere yapılıyor. Holocaust nasıl bir insanlık suçuysa, Gazze sahilinde top oynarken katledilen çocuklar da insanlık suçudur. Biz zalimler arasında ayrım yapmıyoruz. Nerede bir zulüm varsa, kimliğine bakmadan tavrımızı ortaya koyuyoruz. Birileri tepkilerimizi anti-semitizm propagandasıyla haksız çıkarmaya çalışıyor. Ellerindeki medya gücüyle bunu yapmaya çalışıyorlar.

Musevilerin Avrupa'da istenmediği yıllarda Musevilere kapılarını açan yine biziz. Özellikle İsrail'in Kudüs'e yönelik saldırgan tavrının sebeplerinden birisi parçalanmış Müslüman alemidir. İşte yakın zamanda İstanbul'da bir Cemal Kaşıkçı olayı yaşadık. Cemal Kaşıkçı alçakça bir operasyonla şehit edildi. Tabii bizi Suudi Arabistan'dan aradılar. Gerek babaya gerek oğluna her şeyi anlattık. Özel temsilcileri geldi. Kabul ettik ve elimizdeki bütün belgeleri dinlettik. Sonra Kral'a ben şunu sordum: Bu 15 kişinin İstanbul'da ne işi vardı? Bu katil bu 15 kişiden biri. İsterseniz bulursunuz. Kral'ın verdiği cevap "18 kişiyi tutukladık" oldu. Peki cezaları ne oldu? Yargılayamıyorsanız, gönderin biz yargılayalım. Dışişleri Bakanları dedi ki, "Yerli işbirlikçilerle bu iş yapıldı".

"Kim bunlar açıklayın?" dedik, cevap veremediler. Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabını sormasını bilir. Suudi Arabistan, belgeleri istedi, dinlettik ama vermedik. İstediler ama vermedik. Verelim de yok edin belgeleri. Kayıtlarda hepsi var. Şimdi Amerikan Senatosu ne diyor? Suudileri suçluyor. Artık dünya isim vererek söylüyor. "Bu işin sorumlusu O'dur." diyor. İslan dünyası bu şekilde bir arada kalamaz. Bir olmalıyız, diri olmalıyız. İslam güçlü ama Müslümanlar zayıf. Libya'dan Yemen'e kadar İslam dünyasındaki çatışmaların durmasına diğer Müslüman ülkeler engel oluyor. 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ'cülere kimi dost Müslüman ülkelerin destek vermesi düşündürücüdür.