İşte Mehmet Fiskecinin kaleme aldığı o yazı:

Başkan bizi Aksu Çayına götür...

Dedim ama belki sizler gibi Başkan sayın Hayrettin Güngör diyecek ki, ''Yahu bu da gazeteci olacak başımıza, kafayı yediği kesin. Koyun can derdinde, kasap et derdinde misali, herkes virüs ile uğraşır, (saçmaladığımı da düşünebilir) canının derdine düşmüşken, bu ne nane, bu ne perhiz, bu ne turşu?'' diyecek, yaklaşık bir yıl önce bıraktığı bıyıklarının altından gülümseyecek, zoraki de olsa…

Cumartesi akşamı şehrimizin değeri sayın Mahir Ünal bu meseleye ilişkin, face’de, kendi sayfasında yorumlar yapınca, bu yazıyı yazma gereği duydum.

Evet, tüm dünya virüsle uğraşıyor ve herkes canı derdinde. Olabilir. Ama hayat devam ediyor ve şehir gerçeklerle yüzleşmekten uzak durmamalı, öyle değil mi sayın Başkanım.

*

Hatırlarsanız, Suriye savaşı patlak verdiğinde, Mehmetçiklerimiz şehit düştüğünde, öfkeler burunlardan taştığında, şehit cenazeleri geldiğinde, duyarlı vatandaşlarımız sayın Cumhurbaşkanına seslenerek, ''Cumhurbaşkanım bizi Afrin’e götür!'' diye seslerini yükseltmişlerdi. Sayın Cumhurbaşkanına seslenen ve Afrin’e gitmek isteyen arkadaş, bedelliden 18 gün askerlik yapıp terhis oldu, tabi Afrin’e de gidemedi.

Belki o seslenenler gidemedi ama bendenize iki kez gitmek nasip oldu. Kenarından geçtik tabi. Hatay üzerinden Kilis’e giderken, Afrin Köprüsü’nde poz verip, Afrin’e gelmiş, girmiş gibi havalarını atanlar, aslında bir toplumsal tepkiyi dile getirdiler. Zalim ve gaddar Esad’a karşı.

Tabi konumuz ne Suriye, ne Esad, ne de Afrin’e gitmek.

*

Bugünkü meselemiz tarihi Kale ve Aksu Çayı…

Kale ne oldu, ne yapıldı bilen yok. Belki bir şeyler yapıldı ama ne yapıldığından kimsenin haberi yok. Kimin ne dediği, kimin ne yaptığı da belli değilken, anlaşılmamışken, acaba diyorum, sayın Başkan Hayrettin Güngör’den rica etsek, basın mensuplarını bir kaleye götürse, ramazandan önce orada bir çay içsek, ya da ramazan başladığında iftarımızı Kale’de atılan topla birlikte top yanında iftarımızı açsak. Biraz nostaljiyi yaşasak, yakalasak!

Nasıl olur!

Hem sayın Hayrettin Güngör de bizi bilgilendirmiş olur, yüreklerimize su serper kim bilir!

Seneler var ki çıkmam, gitmem Kale’ye, ne zamanki o tarihi, 1920’deki Maraş Harbinde düşman askerlerince top mermileriyle delik deşik edilen kapı kaldırılır, müzeye konulur, ben Kale’nin yüzünü görmez oldum.

Soğudum kendi tarihimden. O kapıyı kim hangi akla müzeye kaldırdı, kim sebep oldu, anlamış değilim. Belki de 16-17 senedir aynı koltuğu muhafaza eden arkadaşın marifetidir!

*

Başkan bizi bir de Aksu Çayı’na götürse. Hep muhalefet milletvekili sayın Ali Öztunç, CHP Onikişubat ilçe başkanı Ünal Ateş götürdü basın mensuplarını.

Rezaleti, pis kokuyu, kirlenen hayatı, mahvolan doğal yaşamı, ölen balıkları, zehir akan suları gösterdiler bize. Tabi seçim dönemi idi, onun nimetini yemeye, siyasi prim yapmaya çalışmış olsalar da, Aksu Çayı’nın zehir aktığı gerçeğini değiştirmez bu.

Haykırdılar, isyan ettiler. Sitem ettiler. ''Doğal hayat mahvoluyor, göz yummayın, sanayi atıklarının, kimyasal atıkların suya karışıp Sır barajını öldürmesine müsaade etmeyin! Ceza yazmak yetmez! Fabrikalar kendi arıtmalarını kursunlar. Belediye de bu işe öncülük etsin, bu katliama dur deyin!'' deseler de, kimse gıkını çıkartmadı.

Aksu Çayı zehir akmaya devam etti, sır barajı da kirlenmeye, doğal hayat zehirlenmeye…

*

O bakımdan diyorum, şu korona tehlikesi ve tehdidini atlatalım hayırlısı ile de, Başkan sayın Hayrettin Güngör bizi Aksu Çayı’na götürse, rezaleti, kirliliği, pis kokuyu bir de kendi görse gözüyle, tamam ciğerine çekmesin o iğrenç kokuyu da, basın mensuplarını da dinlese, neler yapılabileceğine dair kanaati olsa.

Sağlık Müdürünü de çağırsa, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünü de davet etse, onlar da meseleye bir kere daha vakıf olsalar, belki çözüm için bir şeyler yapmayı akıl ederler, hatırlarlar da, Maraş halkı da onlara ve başta size olmak üzere emeği geçenlere dua ederler.

Çünkü dünya dua üstüne.

*

NOT: Cumartesi günü sayın Mahir Ünal’ın videosunu izledim. Koronavirüs ile ilgili yaptıkları, hükümetin aldığı kararları, icraatları tabi ki destekliyor, kabulleniyoruz. Teşekkür ediyoruz. Kahramanmaraş medyası için söylenenler karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Bizler görevimizi yapıyoruz. Biz de devletimize, milletimize, bayrağımıza, ezanımıza ve vatanımıza sahip çıkma adına bir kamu görevi sürdürüyoruz. Ve şunu da belirteyim, Cumhurbaşkanımızı da çok seviyor, takdir ediyoruz. Allah razı olsun! Ama gazeteciliğimize uzattığı dili kabullenemem… Eleştiriyoruz sadece. Hakaret yok, sınırları ve haddi aşan tepki ve eleştiri yok, saygısızlık yok! Uyarıyoruz, dikkatleri üzerlerine çekiyoruz.

Bizler seçilmiş sayın Mahir Ünal’ı, Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör’ü, milletvekillerimizi de seviyoruz. Herkesi seviyoruz. Allah’ın yarattığı tüm kulları seviyoruz. Ayırmadan.

Sır Barajı ve Aksu Çayı meselesine gelince… Bu senelerin kangreni. Bu Çay yeni kirlenmedi. Bu çay’a kimyasal atıklar senelerdir dökülüyor, senelerdir baraj kirleniyor. Çevre ve Şehircilik İl müdürü uykusundan yeni uyanmış olmalı ki, gerekenlerin yapılacağını duyurmuş ve Çay’a karışan 3 dereden gelen suyun temiz olduğunu söylemiş.

Hiç işim yoktu, güldüm geçtim!