Bursa’nın İnegöl ilçesinde ikamet eden Tatu ailesi, 1994 yılında ikamet ettikleri Muş ilinde büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarıyla beraber zorla alıkonularak dağa kaldırıldıktan sonra kurşuna dizilerek öldürülen 6 kişinin izini 30 yıldır sürüyor. Hukuk mücadelesini sürdüren katledilen ailenin 13 çocuğu, anne, baba, amca, yenge ve iki kardeşinin mezar taşı olmasını özlemle bekliyor. 1994 yılında Muş ilinin Hasköy ilçesi Otaç köyünde yaşayan Halil Tatu (65), eşi Kadriye Tatu (60), çocuğu Enver Tatu (30), Halil’in ağabeyi Sadi Tatu (70), eşi Gülnaz (65) ve çocuğu Ferzende Tatu (25), 15 büyükbaş ve 120 küçükbaş hayvanla beraber silah zoruyla alıkonulup dağa çıkarıldı. İddiaya göre, 6 kişide teröristler tarafından kurşuna dizilerek katledildi. Yaşanan dramın ardından katledilen iki ailenin 13 evladı, ailelerini ölü ya da diri bulmak için çalmadık kapı bırakmadı. Günler sonra dönemin komutanı 13 genci yanına çağırıp, ailelerinin teröristlerce katledildiğini, cenazelerine ulaşılamadığı açıkladı.
Yaşanan katliamı öğrenen 13 çocuk büyük üzüntü yaşarken, İnegöl ilçesine göç etti. Öldürülen ailelerinden geriye kalan vesikalık fotoğraflarını alan çocuklar, İnegöl de çocuk yaşta çalışarak ayakta durmaya çalıştı. Kenetlenen çocuklar bir yandan çalışıp hayatlarını devam ettirirken bir yandan da öldürülen ailelerinin cenazelerine ait bir mezarlığının olması için de hukuk mücadelesi başlattı. Açtıkları davaların bazıları yetersiz delil yüzünden takipsizlik ile bazıları ise zaman aşımını uğradı. Vazgeçmeyen aile bireyleri yeniden dava açtı. Ankara 12. İdare Mahkemesine Avukat Hasan Balyoz nezaretinde dava açan ailenin tek isteği iadeyi itibar kazanıp öldürülen aile bireyleri adına mezar oluşturulması.
Aile bireyleri adına konuşan Fetullah Tatu (42), "1994 yılının 10. ayın 17’sinde annem, babam, amcam, amcamın hanımı, amcamın oğlu ve ağabeyim olmak üzere 6 aile bireyimiz, küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarla birlikte teröristler tarafından kaçırıldı. Bunlar şehit edildi. Biz o zaman jandarmadan yardım istedik. Belli bir zaman sonra jandarma ilçe komutanımız tarafından amcam, abim ve amcam oğlu muhtar ve köy heyetini çağırarak ’Sizin bu 6 aile bireyiniz teröristler tarafından şehit edildi’ diye bize açıkladı. O zamandan sonra biz 1995’in ilk aylarında İnegöl’e geldik. Birimiz zaten küçüktük 12 yaşındaydık. Birbirimize kenetlenmek zorunda kaldık. Küçük olduğumuzdan herhangi bir gücümüz ve imkanımız olmadığından dolayı hep ufaktan başvuru yaptık ancak hiçbir şekilde bir kanıta varamadık. Şu şekilde bizim çevre köyleri tarafından da, bütün Hasköy muhtarları tarafından bütün herkesin imzası ve mühürü var. Bu insanlar teröristler tarafından şehit edilmiştir. Dava noktasında biz başvurduk. İade-i itibar istiyoruz. Onlar şehit edildi. Bunların nerede ve nasıl olduğunu öğrenmek istiyoruz. Ailemden geriye özlem, burukluk ve fotoğrafları kaldı. Birer tane fotoğrafları var. İkinci fotoğrafları desen o da yok” dedi.
Avukat Hasan Balyoz, "Tamamıyla bir aile trajedisi. O dönemin şartlarında ve imkansızlıklarında bir kış mevsiminde aynı aileden 6 kişi alıkonuyor ve 120 küçükbaş, 15 büyükbaşın PKK’nın eline geçmemesi için karşı koyuyorlar. Alıkonuluyorlar. O dönem PKK’nın etkin yılları. O dönemin şartlarında bir sonuç alınamıyor ama aynı aileden 6 kişi şehit ediliyor. Biz nereden biliyoruz. Dönemin Karakol Komutanı. Yüzbaşısı aile bireyleri ve muhtarları toplayarak kendilerine tebliğ ediyorlar. Hatta öldüren teröristin ismine kadar belirtiyorlar ailenin geri kalanlarına. Ailenin geri kalanları diyorum ama bunlar 13,14 ve 15 yaşlarında. En büyüğü belki 25 yaşında olmak üzere anne, baba ve amcalarından mahrum kalan insanlar. Göç etmek zorunda kalıyorlar. Abilerinin yanında Bursa İnegöl’e geliyorlar. Tabi ki birçok haklarından yararlanamıyorlar. Sürekli çalışmak zorunda kalıyorlar. Eğitim göremiyorlar. Dayanaksız ve güvencesiz kalıyorlar. Bu durumun bir tutanakla, işlemle tespiti olmadığı için bir şekilde haklarını ve seslerini 30 yıldır duyurmaya çalışıyorlar. Daha önce bu konularla alakalı doğudaki terör örgütünün eylemlerinden dolayı özel kalem ve daireler kuruluyor. Bu dairelerden Van’a, Van’dan Muş’a sonra tekrar Van’a yetkisizlik kararıyla sürüncemede kalıyor. Akabinde sürekli geride kalanların ifadelerine başvuruluyor. Dönemin yüzbaşısına ulaşılmaya çalışıyorlar ama ihmalden de sonuçsuz kalıyor. 10 yıl süren soruşturmanın sonucunda tekrardan yetkisizlik kararı veriliyor ve bu sefer zaman aşımına uğruyor. Dosya kapatılıyor, kovuşturma aşamasına geçilemiyor. Bizim elimizde sunduğumuz evraklarımız da delillendirilebilir, kanıtlayabileceğimizi düşünüyoruz. Aynı şekilde biz başvuruda bulunduk. İlgili yerlere ve idare mahkemesine başvurumuzu açtık. İnşallah olumlu sonuçlar alacağız" dedi.