En hayırlı insan: Hayrul Beşer

Abone Ol

Merdan Ahlak Kültür  ve Çevre Derneği, “Hayru’l Beşer (s.a.s.) - İnsanlığın En Hayırlısı (s.a.s) ” temalı kandil programı tertip ediyor.

 

Merdan Derneği tarafından "Kutlu Viladetin İhyası: Mevlid 1436 Hayru’l Beşer (s.a.s.)" etkinliği düzenleniyor. Son Peygamber Platformu ile Merdan Ahlak Kültür ve Çevre Derneği, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in dünyayı teşriflerinin yıldönümü olan 12 Rebiülevvel 1436, 2 Ocak 2015 Cuma akşamı, Süha Erler Anadolu Lisesi civarındaki Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Camii’nde “Hayru’l Beşer (S.A.S) - İnsanlığın En Hayırlısı (S.A.S)  ” temalı kandil programı tertip ediyor.

 

Önceki yıllarda “el-Emin (s.a.s.) ”, “el-Muallim (s.a.s.)”, “el-Beşir (s.a.s.)”, "es-Sadık (s.a.s.)", ve "el-Mübelliğ (s.a.s.)"  kandil özel programlarını gerçekleştiren Merdan Ahlak Kültür ve Çevre Derneği,  geçen yıl ise Son Peygamber Platformu ile birlikte Peygamber Efendimiz ’in “el-Adil (s.a.s)” vasfının işlendiği bir program düzenledi. Mevlid Kandili Akşamı, Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Camii’nde gerçekleştirilecek bu yılki “Mevlid:1436 Hayru’l Beşer (s.a.s.) - İnsanlığın En Hayırlısı (s.a.s.)” programında ise, tüm insanlar için rol model olan son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Hayru’l Beşer vasfı, “İnsanlığın En Hayırlısı (s.a.s.)” temasından yola çıkarak tüm yönleriyle ele alınacak.

 

"Mevlid:1436 Hayru’l Beşer (s.a.s.)" programıyla, insanların en hayırlısı ve insanlığa “Tevhid”i getirmesiyle en faydalı olan insan Âlemlerin Efendisi (s.a.s.)’in, insanlığa model teşkil eden tüm yönleri incelenirken özellikle davetine icabet eden ümmeti için de getirdiği mesajlar ve ahlaki erdemler konu edilecek. Yeni Dünya kavramının tartışıldığı Tevhid asrında yeni medeniyet tasavvurumuz için de temel ölçüleri bulacağımız “Hayru’l Beşer (s.a.s.) - İnsanlığın En Hayırlısı (s.a.s.)” programıyla Âlemlerin Efendisi (s.a.s.)’in hayatımızda “rol model” olarak yer alması için gerekli değişim şartları uzmanlarca gündeme getirilecek.

 

Son Peygamber Platformu ile Merdan Ahlak Kültür ve Çevre Derneği’nin geleneksel hale getirdiği özgün Mevlid Kandili programlarından sekizincisi olan “Hayru’l Beşer (s.a.s.) - İnsanlığın En Hayırlısı (s.a.s.)” programı, 12 Rebiülevvel 1436, 02 Ocak 2015 Cuma yatsı namazı sonrası başlayacak. Merdan Ahlak Kültür ve Çevre Derneği Yöneticileri programa tüm Kahramanmaraşlıları davet etti.

 

MEVLİD-1436 HAYRU’L BEŞER (SAS) PROGRAM AKIŞI

 

02.01.2015 Cuma, Yatsı Namazına Müteakip

Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Camii

17.15 - 17.54 Mevlid Kandili Özel Sohbeti: Muhsin Aksoy

17.54 - 18.30 Yatsı namazı

18.30 - 18.40 Fetih Suresi 29. ayeti ve meali: Muhsin Aksoy

18.40 - 19.00 Mevlid-Veladet Bahri: Arif Yücel

19.00 - 19.30 Hayru'l Beşer temalı Konuşma: Cemal Ergün

İlahi ve naat

Hatim duası

Salâvatlar eşliğinde Musafaha

 

HAYRU’L-BEŞER NE DEMEKTİR?

 

Hayru’l-Beşer en hayırlı insan, insanların en hayırlısı demektir. Cennete ilk girecek, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş muazzam bir yaratılış ve en güzel bir ahlak ile gönderilmiş cennetin en yüksek makamı kendisine istenilen Son Peygamber Hayru’l-Beşer’in üstün özellikleri:

 

Hem hadis ve hem de Kur’ân-ı Kerîm’de hasais dediğimiz sadece ona has özellikler mevcuttur. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

 

O, bir insan olmanın yanında aynı zamanda son peygamberdir, (Ahzâb, 33/40)

 

Risâlet’i evrenseldir, (A’râf, 7/158; Enbiyâ, 21/107…)

 

Risâlet’i cinleri de kapsamaktadır, (Ahkâf, 46/29; Cin, 72/1-13)

 

Hanımları mü’minlerin anneleridir, (Ahzâb, 33/6)

 

Geçmiş-gelecek günahları affedilmiştir, (Fetih, 48/1-2)

 

Kendisine inanılması noktasında peygamberlerden söz alınmıştır, (Âl-i İmrân, 3/81)

 

Kendisine Kevser’in verildiği müjdelenmiştir, (Kevser, 108/1)

 

Ganimetler helal kılınmıştır, (Enfâl, 8/1)

 

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, (Enbiyâ, 21/107)

 

Onun özellikleri Ehl-i kitap tarafından bilinmektedir, (Bakara, 2/89, 146)

 

Getirdiği dinin korunması teminatını verilmiştir, (Tevbe, 9/33)

 

İsrâ ve Mi’rac Ona hastır, (İsrâ, 17/1; Necm, 53/1-18)

 

Çeşitli zamanlarda melekler Ona bizzat yardım etmiştir, (Âl-i İmrân, 3/13, 122-123)

 

Kendisine itaat aynı zamanda Allah’a itaat anlamına gelmektedir, (Nisâ, 4/80)

 

Ahirette şehadet ve şefaat-ı uzmâ hakkı verilmiştir, (Bakara, 2/143)

 

Makâm-ı Mahmûd’la taçlanmıştır, (İsrâ, 17/79)

 

Ümmeti, ümmetlerin en hayırlısı en büyüğü kılınmıştır, (Âl-i İmrân, 3/110)

 

Hayatına ve beldesine yemin edilmiştir, (Hicr, 15/72; Beled, 90/1-2)

 

Kendisine ve ümmetine, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi lütfedilmiştir. (Kadr, 97/1-5)

 

"Kıyamet günü Cennetin kapısına, açtırmak için geleceğim. Kapıcı Cennet bekçisi melek Hâzin sorar:

“Sen kimsin?”

Ben de:

“Muhammed (s.a.s.)’im” derim.

Kapıyı açar ve: “Senden önce hiç bir kimseye açmamakla, ancak sana açmakla emrolundum” der.

(Hz. Enes (r.a.) Ramuzu’l-Ehadis 1.C.1.Hadis)

 

ÇOCUKLARI VE PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.S)

 

Hz. Peygamber, genel olarak çocukları sever, onlara selam verir, onlarla ilgilenir, onlara değer verir, onlara dua eder, onları öper-koklar, onlarla şakalaşır ve onlarla oynaşırdı. Şu birkaç örnek onun tüm çocuklara olan ilgi ve sevgisini anlatmaya yeter mahiyettedir:

 

Oğlu İbrahim’in ölümüne ağlamış ve bunun sebebini şöyle açıklamıştır: “Bu bir merhamet göstergesidir. Gözümüz yaşarır, gönlümüz mahzun olur. Ama asla Rabbimizi razı etmeyecek söz söylemeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığın gerçekten bizleri mahzun etti.” (Buharî, Cenâiz 44; Müslim, Fedâil 62; EbûDavûd, Cenâiz, 28)

 

Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur:

 

“Allahım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev.” (Buharî, Libas 60; Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 57-59; İbnMace, Mukaddime 11; Tirmizî, Menakıb 30; Ahmed, II, 249)

 

“Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana kin tutmuş olur.” (Ahmed, II, 288, 531)

 

“Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır.” (Buharî, Fedailü’s-Sahabe, 22, Edeb 18; Tirmizî, Menakıb, 30)

 

“Ey ehlibeyit! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab, 33) ayeti inince Peygamberimiz, Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i elbisesiyle bürüyüp şöyle buyurmuştur:

 

“Allahım, bunlar benim ehlibeytimdir. Bunlardan günah kirini gider ve bunları tertemiz yap.” (Taberî, Tefsîr, XXII, 6-8; Ahmed, V, 292)

 

Bunu gören eşi Hz. Ümmü Seleme, “Ben ve kızım ne olacağız” deyince Peygamberimiz, “Sen de kızın da ehlibeyittensiniz” (Aişe A. BintŞâtî, age, II, 139) buyurarak, eşine ve üvey kızına iltifat etmiştir.

 

Torunu olan ve Hz. Osman-Rukayye çiftinden olma Abdullah’ı altı yaşında horoz gagalamıştı. Çocuk hastalanıp hicretin 4. yılında ölmüştü. Namazını Peygamberimiz kıldırmış, mezar taşını dikmiş ve sonra şöyle buyurmuştu: “Yüce Allah, kullarından merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder.” (Köksal, age, XI, 133)

 

Çocuklarına ve torunlarına atalarının isimlerini (Abdullah, İbrahim, Fatıma) koymuş, onları en güzel şekilde yetiştirmiş, onlarla her zaman özel ilgilenmiş, onlara bol bol dua etmiştir. Hz. Fatıma gelin olduktan sonra altı ay kadar evine uğrayarak onları namaza kaldırmıştır. (Bkz. Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXII, 6)

 

Hicretin 8. senesinde Mariye’den oğlu İbrahim dünyaya geldi. Ona atasının adını koydu.

 

Yıllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Malik, “Ben ev halkına Hz. Peygamberden daha şefkatli olan birini görmedim” der. (Müslim, Kitabü’l-Mesâcid 267; Köksal, age, XV, 565-568)

 

Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmış, bu yüzden namazı biraz uzatmıştı. (Nesâî, İftitah, 83) Bir defasında namazını kısa tutmuş ve sebebinin soranlara “Bir çocuk ağlaması duydum ve annesi üzülmesin diye namazı kısa tuttum.” (Nesâî, Kıble, 35) buyurmuştur.

 

O, her zaman çocukları kucağına almış öpüp okşamıştır. (Buharî, Edeb 22)

 

On tane çocuğu olduğu halde hiç birisini alıp öpmediğini söyleyen bir adama, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim!” (Buharî, Edeb, 22)

“Çocuğu olan çocuklaşsın” (İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, İstanbul, 1982, s, 251; Deylemî, Müsned, II, 136 b)

 

Çocuklarla ilgilendiği gibi gençlerle de özellikle ilgilenmiş, onları ciddiye almış, onlara değer vermiştir.

 

RESÛL-İ EKREM’E ÂHİRET HAYATINDA VERİLEN ÜSTÜNLÜKLER

 

Resûl-i Ekrem’e âhiret hayatında verilen üstünlükler pek çoktur.

 

Allah’ın Hz. İbrahim (as)’i dost edinmesini (Nisâ, 24/125), Musa (as)’ya hitap ederek konuşmasını (Nisâ, 4/164), İsâ (as)’nın Allah’ın kelimesi ve ruhu olmasını (Nisâ, 4/171), Hz. Âdem (as)’in Allah nezdinde seçilmiş bir kul vasfı taşımasını hayret verici bulan bazı sahâbîlereResûlullah (asm) bunların hepsinin doğru olduğunu söylemiştir.

 

Ancak kendisinin de Allah’ın habibi olduğunu, kıyamet gününde Âdem (as)’in ve diğer peygamberlerin kendisinin dûnunda bir mevkide bulunacağını, hamd sancağını kendisinin taşıyacağını, ilk defa kendisinin şefaat edeceğini, cennetin kapı halkalarını ilk önce kendisinin hareket ettireceğini, Allah’ın ilk defa kendisini içeri alacağını, beraberinde de müminlerin fakirlerinin bulunacağını ve Allah katında öncekilerin ve sonrakilerin en değerlisinin kendisi olduğunu belirtmiş, bu özelliklerin her birinin sonunda, “Bunu övünmek için söylemiyorum.” cümlesini tekrarlamıştır. (Dârimî, Mukaddime 8; Tirmizî, Menâkıb 1).

 

Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), kabirden ilk defa kendisinin çıkacağını, kimsenin konuşmaya cesaret edemeyeceği o dehşetli günde, bütün insanlar adına konuşup huzûr-ı ilâhîde onların dertlerini anlatacağını,  arasat meydanındaki vakfenin uzayıp insanların alabildiğine bunalacağı kıyamet gününde, hesabın başlaması için kendisinin şefaat edeceğini, ümitsizliğe düştükleri zaman şefaatinin kabul edildiğini onlara müjdeleyeceğini bildirmiştir.

 

Hz. Peygamber (asm) ve ümmeti dünyada son peygamber ve son ümmet olmakla beraber, âhirette en önde bulunacaklardır. (Buhârî, Cuma 1, 12; Müslim, Cuma 19. 21)

 

Resûl-i Ekrem (asm)’in âhiretle ilgili faziletleri arasında şefaat hakkı önemli bir yer tutar. Her peygamberin kabul edilmiş bir duası olduğunu söyleyen Resûlullah (asm), kendi duasını kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek için sakladığını haber vermiştir. (Müslim, İmân 335).

 

Resûlullah (asm)’a verilen önceki peygamberlere verilmeyen beş özellik

(Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56; Müslim, Mesâcid 3)

 

Hz. Peygamber (asm)’e bir aylık mesafeden düşmanlarının kalbine korku salma özelliği verilmiş,

Yeryüzü namazgâh, temiz ve temizlik sebebi kılınmış, ganimetler ona helâl sayılmış, diğer nebiler sadece kendi kavimlerine gönderildiği halde o bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiş ve kendisine şefaat etme hakkı tanınmıştır.

 

Başka bir rivayette, bu özelliklerin yanında kendisine az sözle çok mana ifade etme (cevâmiu’l-kelim) kabiliyeti verildiği ve rüyasında yeryüzü hazinelerine ait anahtarların getirilip önüne konulduğu bildirilir.

 

Resûl-i Ekrem (asm)’in dünyaya ait üstünlüklerinden biri de en temiz ve en şerefli bir soydan gelmesidir.

 

Bunu çeşitli ifadelerinde belirten Hz. Peygamber (asm) (Müsned, II, 373; Buhârî, Menâkıb 23) soyunun hep meşru evliliklerle süregeldiğini söylemiştir. (Süyûtî, Hasais, I, 37)

 

Onun bu üstünlüğü, kendisinden sonra neslini sürdüren Ehl-i beyt ile devam etmiştir. Allah Teâlâ’nın Ehl-i beytten, pisliği giderip onları tertemiz kılmayı arzu ettiği (Ahzâb, 33/33),

 

Resûlullah (asm)’a malın kiri sayılan zekâtı ve sadakayı yasakladığı, buna karşılık ganimetlerin beşte birini kendisine ve Resulüne ayırdığı (Enfâl, 8/41; Haşr, 59/7) dikkate alınınca, Hz. Peygamber (asm)’in asalet ve temizliğin zirvesinde olduğu anlaşılır.

 

Son peygamber Hz. Muhammed (asm)’in kıyamete kadar devam etmek üzere getirdiği İslâmiyet’in en mükemmel din olması gerekir. Ayrıca Resûl-i Ekrem (asm), dinlerin topluma kazandırmaya çalıştığı iyi ve güzel ahlâkı tamamlamak, sözleri ve fiilleriyle onu temsil etmek amacıyla gönderildiğini açıklamıştır. (Müsned, II, 381; Muvatta, Hüsnü’l-huluk 8)

 

Şüphe yok ki bu üstün görevi yerine getirebilmek için güzel ahlâkın doruk noktasında bulunmak gerekir. Bu sebeple Resûlullah (asm) en üstün ahlâk ve faziletlerle donatılmıştır (Kalem, 68/4).

Bunların yanında Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber (asm)’in müminlere kendi canlarından, dolayısıyla öz babalarından daha yakın ve daha müşfik olduğu ifade edilmiş ve eşleri de bütün Müslümanların anneleri olarak nitelendirilmiştir. (Ahzâb, 33/6, 53)

 

Vesile, Cennetteki En Yüksek Derecedir. Oraya Ancak RasûluIIah (s.a.s.) ulaşabilir:

 

Sahih-i Müslim’de… Abdullah b. Amr b. Âs’tan rivayet olundu ki; Ra-sûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

 

“Müezzini(n ezanını) duyduğunuzda onun dediklerini tekrarlayın. Sonra bana salât okuyun. Çünkü bana bir salât okuyana Allahtan, benim için vesileyi isteyin. Doğrusu kim benim için Allah’tan vesileyi isterse, ona şefaattim) helâl olur.”

 

İmam Ahmed b. Hanbel… EbûHüreyre’den rivayet etti ki; RasûluIIah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bana salât okuduğunuzda Allahtan benim için vesileyi isteyin.” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! Vesile nedir?” diye sordu. RasûluIIah (s.a.s.) buyurdu ki: “Cennetteki en yüksek derecedir. Oraya ancak bir adam ulaşacaktır. Umarım ki o adam da ben olurum.“

 

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Saîd el-Hudrî’den rivayet etti ki; RasûluIIah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Vesile, Allah katında bir derecedir. Onun üstünde bir derece daha yoktur. Vesileyi bana bahşetmesini Allah’tan dileyin.

 

İmam Ahmed b. Hanbel… İbn Abbas’tan rivayet etti ki; RasûluIIah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Allah’tan benim için vesileyi isteyin. O makamı dünyadayken benim için isteyen kula kıyamet gününde mutlaka şefaatçi (veya şahid ) olurum.”

 

SON OLARAK

 

TEVBE SURESİ 128. (Ey insanlar!) Andolsun ki, size kendinizden bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.

 

Size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. [bk. 2/129; 3/164]

Bu ayetteki kendinizden ifadesini bazı alimlerenfüsikum yerine enfesiküm okumuşlar ve anlamının enfes olduğunu belirtmişlerdir. Peygamberimiz en nefis en hayırlı bir peygamber olarak hayru’l beşerdir.

 

EŞLERİN EN GÜZELİ

 

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı iyi davrananınızdır. Ben aileme karşı en iyi davrananızım. Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı iyi davrananlardır.” “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlaki bakımdan en güzel olan ve ailesine şefkat ve mülayemetle davranandır.”

 

“Kadınlara karşı hep hayır tavsiye edin. Zira onlar sizin yanınızda birer emanettir.” (Tirmizî, İman 6; Ahmed, VI, 47,99)

 

“Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin.” (Tirmizî, Radâ’ 11; İbnMace, Nikah 4; Ahmed, V, 72-73; Nesâî, ‘Işretü’n-Nisâ, s, 167)

 

“Harcayacağın tüm harcamalardan dolayı, Allah’ın izniyle mükâfat alacaksın. Hatta eşinin ağzına verdiğin bir lokmanın bile karşılığını alacaksın.” (EbûDavûd, Nikah 40-41)

 

“Sizden biri hem karısını köle gibi döver, hem de utanmadan sarılıp yatar.” (Buhârî, İman 56; Müslim, Vasıyye, 5; EbûDavûd, Vasayâ 2; Tirmizî, Vasayâ 1; Nesâî, Vasayâ 3) buyuran Hz. Peygamber, bu konuda en güzel örnekliği kendisi sunmuştur.

 

O, Yüce Allah’ın “Eşlerinizle en güzel bir biçimde geçinin.” (Ahmed, IV, 17; İbnSa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût,1957, VIII, 148) emrini en güzel bir biçimde uygulamıştır. O, eşleriyle en güzel bir şekilde geçinmiş, onlara her konuda yardımcı olmuş, ev işlerinde onlara ortak olmuş, onlara asla bir fiske vurmamıştır.

 

Onları hayatlarında ve vefatlarında her zaman hayırla anmıştır. O, “Ey Aişe, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?” (Nisa, 19) diyerek nafile ibadet için eşlerinden izin isteyecek kadar ince bir ruha sahiptir.

Abone Ol