Sosyal medya hayatımıza girdi gireli ne mertlik kaldı, ne yiğitlik.

Hani ''ağzı olan konuşuyor'' derler ya!

Maalesef şimdilerde sahte kabadayı misali yazana mı bakarsın, çizene mi, yoksa kocakarı misali dedikodu yapana mı? 

Ara sıra köşe yazılarında fıkralar yazan Mehmet Fiskeci üstadımın affına sığınarak bir 'Bekri Mustafa' fıkrası patlatmanın tam sırası...’

16. yüzyılda yaşadığı söylenen Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede "Küçük Ayasofya Camii"nin önünden geçmektedir...

O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur.

Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa'yı "hoca" zannederek namazı kıldırmasını söylerler.

Bekri "Yok, ben hoca değilim" dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler.

Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar.

Cemaat, Bekri'nin ölüye ne söylediğini merak eder.

Bekri Mustafa gülerek cevaplar:

"Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu dersin, Onlar durumu anlar..." dedim der.

* * *

Efendim...

Durup dururken Bekri fıkrası patlatacak kadar kıdemli bir yazar olmamanın getirdiği en büyük zorluk, ‘Peki sen şimdi bu fıkrayı niye anlattın?’ sorusuna muhatap olmaktır.

O zaman ‘başa gelen çekilir’ diyelim ve hemen bir gerekçe bulalım.

Nasıl ki “Tarihte Tüfek icat oldu mertlik bozulduysa” bu aralar sosyal medya gündeminde hadsizce ve terbiyesizce yazıp paylaşımda bulunan sahte kabadayılar türedi.

Hani atalarımızın "kedi uzanamayacağı ciğere mundar der" sözü var ya!

Ulaşamayacağı kişilere yönelik edepsizce yazı yazıp paylaşanlar var...

Birde bu paylaşımlara pirim vermek adına özelden yazışanlar var, “ kim yazdı?, filan yazdı, deme ya?, dedim ya, okudun mu? Yok okumadım, abov neler yazmış neler?, onu mu yazmış? Yok filanı yazmış?, para mı almış? Almış ya! Yorum yapsana, yapamam, niye? Kem küm” tartışması var ya!..

Hani diyorum ki, Bekri’nin fıkradaki son cümlesi şöyle olsa:

‘Cenazeye dedim ki: Sorgu sual melekleri ‘Dünyada ne var ne yok’ diye soracaklar. Onlara ‘Dünyada Sosyal Medya diye bir paylaşım mekanizması çıktı, ağzı olan konuşuyor misali eline klavye alan yazıyor, çiziyor’ de, gerisini onlar anlarlar.